Holokost nedir?

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İnsanın sosyal bir varlık olarak gelişmeye başladığı çağlardan bugüne, iktidar veya nüfuz çekişmelerinden, değişik inanışlara bağlılıktan, ekonomik gücün paylaşılamamasından, eğitimsizlikten, bağnazlıktan, yabancılaşmadan ve bunun gibi onlarca nedenden dolayı, savaşlar savaşları kovalamış; insanlar birbirlerine binbir zulmü reva görmüşlerdir. Ancak, tarihin hiçbir döneminde, dünyanın hiçbir coğrafyasında, Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşında tanık olduğu kadar trajik bir soykırım yaşanmamıştır. Avrupa Yahudi nüfusunun üçte ikilik bir kısmı, Almanlar tarafından sistemli bir şekilde ortadan kaldırılmıştır.
Eski Mısır’dan bu yana, tarihin her dönemecinde anlamını yitirmeyen Yahudi düşmanlığı,
Holokost ile tavan yapmış,  İsabelle ile Ferdinand’ın engizisyonu, çarların pogromları,
Hitler’in soykırımının yanında soluk kalmışlardır.
Cemaatimiz bu sene, Holokost sürecinde kaybettiğimiz 6 milyon Yahudi’nin anısını, birçok etkinlikle yâd etti. Üstünden geçen altmış yılı aşkın bir sürenin, soykırım gerçeğini belleklerden silmemesi için, konu ile hiçbir zaman fazla ilgili olmayan kamuoyunun dikkatini bu acı gerçeğe çekmek için, gençlerimizin tarihin bu sayfaları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları için bu etkinlikler dizisi fayda getirmiştir. Nitekim bu sene ilk kez Holokost yaygın basın organlarının sayfalarına – magazinsel bir yönle de olsa - konu oldu. Umarım, gelecek senelerde, bu katliamın ifade ettikleri genel medya tarafından daha bilimsel bir şekilde ele alınır ve toplumun daha büyük bir kısmı bu konu hakkında bilgilendirilir.
Holokost inkârcılığının Yahudi düşmanlığına paralel bir seyir izlediği, etnik ve dinsel sürtüşmelerin gitgide öne çıktığı, insanların en duru şekilde yaşamaları gereken inançlarının siyasi çekişmelere yem edildiği dünyamızda, Holokost’u anlamak ve böylesi bir gerçekle bir daha karşılaşmamak için, olanlardan  - ve olmayanlardan - ders çıkartmak gerekir.
Bu anlamda, Holokost’un bir program dahilinde öğretilmesi; düşünen, düşündüğünü özgür bir şekilde tartışmaktan çekinmeyen, savaş Almanyası’nda olduğu gibi, lider olarak bellediği kişinin peşinden körü körüne gitmeyen, sorgulayan, kendini karşısındakinin yerine koyma becerisine sahip, hoşgörülü nesiller yetiştirmek açısından önemlidir. 
Holokost eki hazırlıkları çerçevesinde 17 – 18 yaş aralığındaki gençlerimize yönelttiğimiz "Holokost denince ilk aklınıza ne geliyor ?" sorusuna aldığımız bazı yanıtları, aşağıdaki satırlarda sizlerle paylaşmak istiyorum.
- Bir tarafta sarı yıldızlar, barakalar, fırınlar, iskeletler, diğer tarafta ise büyük kara boşluk…
- İnsanlığın işlemiş olduğu en büyük suç, sürülen en büyük leke… Umutların birer birer söndürülüşü… Gözlerini dünyaya yeni açmış bebeğin, daha ne olduğunu bilmediği dini yüzünden hayatının sönmesi…
- En karanlık zamanda bile umutların, sevginin, geleneklerin, duaların ve birlikteliğin bitmediği günler…  
- Bir daha olabileceğini aklıma getirmek bile korkunç. İnsanların neler yaşadığını ve hissettiğini düşünmek ise daha da acı…
- İşkence dolu saatler, beklenmedik zamanda ölümler, sevdiklerini kaybetmenin acısı ve yaşama umudu…
- İnsanlar nasıl bu kadar acımasız olabildi? Onca insanı gözlerini bile kırpmadan nasıl öldürebildiler? Umarım yaşananlar hiçbir zaman unutulmaz ve öyle bir vahşet bir daha yaşanmaz.
- İnsanların suçsuz yere katledilmesi. Sadece bir önyargı yüzünden bebeklerin bile hayatlarının daha başlamadan bitirilmesi…
- Masumiyetin ölüşü, acımasızlık, insan dışı davranışlar…
- Ekonomik amaçlarla uygulanmış bir taktik. Bu taktik yanlış yollara sapmış ve 6 milyon kişinin ölümüne sebep olmuş.
- Holokost acı, üzüntü, çaresizlik, acımasızlık, işkence, nefret, ölümdür. Yahudiler için ailelerinin, arkadaşlarının öldürüldüğü kamplar; onları öldüren Almanlar içinse, hiçbir zaman alınlarından silemeyecekleri kara bir lekedir.
Gençlerimizin konu ile ilgili en samimi duygularını dile getiren bu satırların aralarını beslemeye, hislerini bilgi hâline dönüştürmeye gerek var. Bunu başarmak, Holokost’un unutulmasına engel olmak, kaybedilen nesillerin anısına sahip çıkarak geleceğe bakmak demektir.