Hezarfen Çelebi ile Sidur...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Pazar günü arkadaşlarla bir dost ziyaretine gidiyorduk. Sohbet muhabbet  tatlı olunca yol da çabuk bitiyor. Gideceğimiz evin yakınına park ettik. Arabadan inmek için kapıyı açtım. Ve bir anda Hezarfen Çelebi misali kanatlanıp yere kondum. “Zaman durdu” sözcüklerinin anlamını o anda kavradım. Arkadaşlar ayağa kaldırdı. Gözüm  birara yırtılan paltoma takıldıysa da, elisıkılar gibi, ‘gitti palto’ demedim. Zonklayan dizlerimi, çizilen ellerimi kontrol ettikten sonra, ‘gitti palto’ dedim. ‘Canın sağolsun’ sözleri arasında, dostlarımızın evine vardık.
“Düşenin dostu olmaz” özdeyişi, ne benim ne de ailemin diğer fertleri için geçerli değil. Çok şükür arkadaşlarımız candan insanlardır. Konu mankeni olmak istemediğim bir ortamdaydım. Buna rağmen mutfakta yapılan ilk yardıma da hiç itiraz etmedim. Ardından salonda sohbet başladı.
 * * *
Bir önceki akşam (Cumartesi) Şalom’dan birkaç arkadaş Şişli Sinagogu’na gittik. Sidur’un genişletilmiş 2. baskısının çıktığını biliyorduk. Kitabın sağ tarafında İbranice yazılar, sol tarafında İbranice’nin Latin harfleriyle okunuşu ve aynı zamanda Türkçe anlamı yer alıyor. Oturanların şaşkın bakışları arasında, duayı kitaptan takip ettik. Büyük olasılıkla Türkçe açıklaması olduğunu bilmiyorlardı. Nitekim eskiden biz de ‘Azara’da elinde kitap bulunan bir bayan gördüğümüzde onu yabancı bilir, kim olduğunu merak ederdik.
 * * *
Yahudiliğimi en çok tarih, sonra gelenekler en az da din açısından yaşadım. Kişisel görüşüm, din olgusunun olgun yaşlarda daha doğru algılandığı yönündedir. Ben o olgunluğa eriştim mi veya hiç erişecek miyim, bilmiyorum. Yakup Almelek’in bir dönem “Baldan Damlalar” başlığı altında sürdürdüğü bir yazı dizisi vardı. Müdavimleri anımsayacaktır. Belki ‘Baldan Damlalar’ misali bazı mevhumlar dağarcığımda birikiyordur...
* * *
Dostlarımızın evine dönüş yapıyorum. Arkadaşlardan biri: ‘İyi ki, dün akşam duaya gittin. Üstelik, Sidur’u da okudun. Yoksa düştüğünde kimbilir ne olacaktı?’ diye takıldı.
Mizah bir yana, son zamanlarda Türkçe’ye kazandırılan benzer birçok kitap var. Yahudiliğin Nedenleri’nden tutun, Talmud Nedir’e varıncaya dek. Hepsi Gözlem Kitabevi’nde var. Hatta bu sene Pesah’ta yakınlarınıza göndermek isteyeceğiniz kitaplar arasında bile olabilirler.
* * *
Pazartesi sabahı “aksak Timur” gibi işyerine geldim. Montumu çıkarırken ‘ahh’, çantamı alırken ‘ayy’ nidaları arasında, ‘Mehter Marşı’ temposuyla merdivenleri çıkıp masama ulaştım. Bir arkadaşım: “Evindeki mezuzayı değiştir” dedi. Gerçi değiştirmeyi düşünüyordum,  ancak doğrusu düştüğüm için değil. Zira evlendiğimden beri aynı mezuzaları kullanıyoruz. .
 * * *
Öğlen hep birlikte yemek yerken, oğlum telefonla aradı. “Düştüm, bileğim kötü, hastanedeyim, röntgen için bekliyorum.” Çok hızlı bir mantık yürüterek kırık olmayacağını varsaydım. Öte yandan mezuzaları değiştirme konusunu en yakın pazartesi/perşembe günü işleme koyacağım. Ancak içlerini çıkardıktan sonra hangi harfler düşmüş diye Yeruşalayim’e göndermek niyetinde de değilim.
 * * *
Bastığınız yere dikkat edin...
Ayağınızın yerden kesilmesi için baharın gelmesine gerek yok!