ABD`den İsrail`e güvenlik şemsiyesi

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İran’ın İsrail’e yönelik tehditleri ve nükleer teknoloji konusundaki ısrarlarının ardından Amerika, İsrail’i Nato üyesi ülkelere benzer bir güvenlik şemsiyesi altına almaya hazırlanıyor. Bu haber Kudüs’teki çok güvenilir kaynaklar tarafından doğrulandı.
Pazar günü kabinede bir konuşma yapan Başbakan Vekili Ehud Olmert, Amerika’nın İran’dan gelecek herhangi bir tehdide karşı müttefiki İsrail’in yanında olacağını ve bunun sadece politik değil, gerekirse askeri olabileceğini açıkladığını bakanlarına duyurarak bir anlamda güvenlik şemsiyesi haberini doğruladı.
ABD Başkan Yardımcısı Cheney de, Olmert’in duyurduğu açıklamaya paralel bir başka açıklama yaparak, "Amerika şüphesizdir ki İsrail’in yanında yer alacak. Eminim herhangi bir Amerikalı yönetici de böyle hareket ederdi" dedi ve konunun altını bir kez daha çizmiş oldu.
Bu açıklamalar önemli bir gelişmeyi işaret ediyor olsa da  Nato, sisteminde olduğu gibi İsrail kendi güvenliğini ilgilendiren bir konuda kontrolü başkalarına bırakmış değil. Zaten Olmert de bu konuyu aynı kabine toplantısında özellikle vurguladı. Olmert’in dediğine göre İsrail bundan sonra da varlığına gelebilecek tüm zararları önlemek ve kendini korumak için gerekli her adımı atmaya devam edecek.

İran tehdidi

Özetle Amerika’nın açıklamalarıyla gündeme getirdiği yeni düzen, İsrail’in baki güvenlik sisteminin ikamesi değil, desteği görünümünü çiziyor. Örneğin İran, son olarak Almanya’dan iki adet denizaltı aldı. Son dönemde aldığı üç denizaltıyla birlikte toplam beş ediyor. Dolayısıyla İsrail her zaman için denizde gerçekleşecek bir savaşa cevap verebilecek durumda olmalı.

Livni’nin  yıldızı yükseliyor
İsrail’in yeni Dışişleri Bakanı Livni, Amerika’ya hareket etti.  Livni, New York’ta Güvenlik Konseyi’nde veto hakkı bulunan beş üyenin temsilcileri ile görüşerek, İran’ın İsrail’e karşı oluşturduğu tehditleri ve İsrail açısından bu tehditleri ortadan kaldırmanın yollarını görüşecek. Bu arada belirtmek gerekiyor ki, Livni İsrail politikasının son dönemde yıldızı yükselen ismi. Çok kısa bir süre içinde Olmert’in ardından Kadima’nın ikinci en güçlü ismi konumuna yükseldi. Şu an ülkenin yönetiminde bulunan Kadima’nın çok büyük ihtimalle 28 Mart seçimlerinin ardından da ülkeyi yönetmeye devam edeceği düşünülürse Livni’nin yıldızı parlamaya devam edecek. Bir diğer ilginç nokta bu yükselişi sırasında hemen hiç düşman edinmemiş olması. Muhalefetteki rakipleri bile kendisinin zekasının, geçmişte bir avukat ve istihbarat ofisinde gösterdiği başarılı kariyerinin yanı sıra tüm açıklama ve hareketlerindeki ılımlı ve dengeli yaklaşımı da takdir ediyor. İsrail politik arenası düşünüldüğünde böyle bir genel takdire şayan olmanın ne kadar zor olduğu anlaşılacaktır.
Kendisi ayrıca Hüsnü Mübarek ile gerçekleştirdiği ilk temastan da anlının akıyla çıkmışa benziyor. Washington’a yanında önemli bir belde getiriyor. Bu belgede Mübarek ile Mısırlı Müslüman Kardeşler örgütünün Filistin ayağı da olan Hamas’ın yükselişi ili ilgili konular yer alıyor. Anlaşılıyor ki İsrail de Mısır da, yaşanan gelişmelere karşın Mahmud Abbas’ı bir denge unsuru olarak görme konusunda hemfikir. Bu şu anki durumda oldukça parlak gözüken bir alternatif. Zaten Olmert de Tel-Aviv’de gerçekleştirilen üst düzey bir ekonomi forumunda bir açıklama yaparak, Hamas’ın dışında kaldığı bir Filistin hükümeti ile barış görüşmeleri yapmaya sonuna kadar hazır olduğunu belirtmişti. Bu şartlarda bir hükümet kurulursa İsrail’in görüşmelere başlayıp, işbirliği içinde olacağını söylemişti.
Amerika Dışişleri Bakanı Rice,  Pazartesi günü Olmert’i arayarak ülkesinin İsrail’in Hamas’ı tanımama ve bu örgüt ile görüşmeyi reddetme politikasını desteklemeye devam ettiği konusunda güvence verdi.

Hamas ile ilişkiler
Ancak acaba İsrail halkı, konu Hamas tarafından yönetilen bir Filistin hükümeti ile ilişkiler olduğunda Olmert hükümeti ile aynı mı düşünüyor? Durumun pek de öyle olduğu söylenemez. Yapılan çok geniş tabanlı ankete göre İsrail’in Yahudi ve Arap nüfusunun yarısının Hamas’ın Filistin halkının yeni ve resmi temsilcisi olduğuna inandığını ve yapılacak her görüşmenin Hamas tarafından kurulacak bir hükümet ile gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Tabi bu görüşmelerin barış yoluna hizmet edip etmeyeceği konusunda büyük bir inanç yok.
İsrail halkının büyük bölümü karşılıklı görüşmeler ile bir sonuca ulaşılamayacağına inandığından, İsrail’in sınırlarını tek taraflı olarak güvence altına alması gerektiğini düşünüyor. Öncelikli beklenti de güvenlik duvarının biran önce tamamlanması. Maariv Gazetesi’nin  Salı günü geniş yer verdiği habere göre Savunma Bakanı  Şaul Mofaz birkaç yıl içinde İsrail’in güvenli sınırlara ulaşacağını duyurdu.

Yerleşicimler-polis karşı karşıya
Tabi bu sınırlara ulaşılması demek önemli miktarda yerleşim bölgesinin de boşaltılması anlamına geliyor. Ancak geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Amona yerleşim bölgesinin tahliyesi sırasında çoğu genç dindar Yahudi yerleşimciler ile İsrail polisinin karşı karşıya gelmesi ve aralarında polislerin de bulunduğu 200 kişinin çıkan olaylarda yaralanması ve hemen ardından Kudüs’te düzenlenen ve Olmert’i protesto eden büyük miting tahliyelerin çok da kolay olmayacağını gösteriyor. Son yaşanan olaylarla ilgili olarak Knesset özel bir oturum yaparak durumu değerlendirdi ve hükümetin karşı çıkmasına rağmen özel bir meclis araştırma komisyonu kurularak yaşanan şiddet olaylarının sorumlularının bulunmasını istedi. Gerek polis, gerekse yerleşimciler suçu karşı tarafa atıyor. Ne olursa olsun seçimlere kadar yeni tahliyelerin olmayacağına kesin gözüyle bakılıyor ve seçimden sonra da bu tahliyelerin kolay olmayacağı çok açık.