İsrail`de partiler seçime hazirlaniyor

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail Başbakanı  Şaron komadan çıkmadı ve  çıkamayabilir de..  Genel seçimlere dokuz hafta kaldı ve partiler zaman kaybetmeden hazırlanmak zorundalar. Hükümetin geçici Başbakanı Ehud Olmert de bazı önemli kararlar aldı ve parti politikasında önemli gelişmeler oldu.  Bunların üstünde duracağız…
Göze çarpan ilk gelişme Kadima Partisi’nin  Şaron’un hastalığına rağmen gücünden kaybetmediği, tam tersine daha da güçlendiği. Kamuoyu yoklamaları bu partiye 42 milletvekili vermekte ve diğer iki büyük parti ile aralarındaki farkın açıldığını gösteriyor: ikinci olan İşçi Partisi 17 milletvekiline indi, Netanyahu’nun liderliğinde Likud Partisi ise 15 milletvekiline yükseldi.  Seçim bugünlerde yapılırsa yarış Likud ile İşçi partileri arasında olacak ve Likud  daha fazla milletvekili çıkartabilir. 28 Mart’a kadar beklemeyen herhangi bir gelişme olmazsa Kadima’ya yetişebilmeleri mümkün değil.

Kadima tek adam partisi değil
"Kadima bir adamın, Şaron’un partisidir, o siyasetten çekilmek zorunda kalınca bu parti de yıkılır, yok olur" gibi tahmin yürütenler yanıldıklarını anladılar. Bunun birkaç nedeni var.
Öncelikle Ehud Olmert  yetenekli bir siyaset adamı. Şimdiye kadar hiçbir yanlış adım atmadı ve kimseyi kırmadı. Şaron’un yolundan gittiği ve gelecekte de bu yolu takip edeceği izlenimini verdi.  Hatta en önemli  ve sağ kesim tarafından en eleştirilen kararı da Şaron’un politikasına aykırı değil.

Olmert, Şaron’un izinde
Bilindiği gibi Olmert  Doğu Kudüs’te ikamet edenlerin 25 Ocak’taki Filistin seçimlerine katılmalarına hak verdi. Ancak bu oy verme hakkı, daha önce iki kez olduğu gibi posta yoluyla yapılacak. Hamas’ın Kudüs içinde seçim propagandası yapması yasaklanmıştı. Bu hareket demokratik olmayabilir ancak   İsrail’i tanımayan Hamas örgütüne, İsrail Hükümeti tüm demokratik haklarını vermek zorunda değil.
Gerçek sorun ise; bu seçime büyük önem veren ABD, İsrail’in Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinlilere seçim hakkı tanımamasından ve böylelikle zaten bir bahane arayan Mahmut Abbas’ın seçimleri ertelemesinden korkuyordu. Böylece İsrail dünya kamuoyunun önünde sorumlu tutulacaktı.  Olmert de  Şaron’un yolundan giderek  ne bu sorumluluğu almak ne de ABD’nin önem verdiği bu soruna " hayır" demek istemedi.  Bush  yönetimi ile mümkün olduğunca işbirliği yapmak Şaron’un politikası idi ve Olmert’in de böyle olacak.
Şimdi İran’dan gelen yeni tehditler böyle bir işbirliğini daha da önemli kılıyor, İsraillilerin büyük çoğunluğu da bunu destekliyor.
Olmert’in Filistinlilerle ilişkilerine gelince: Şaron’un Olmert’i değil, Olmert’in Şaron’u etkilediği söylenebilir.  Şaron, henüz Gazze’den Çekilme Planı’nı açıklamadan önce Olmert söylemlerinden şu görüşleri ortaya atmıştı: " Filistinlilerle anlaşmak gerekir, ancak onlar karşılıklı ödünlere dayanan bir uzlaşmaya varmaya hazır değiller. Biz ise bu günkü durumun sürdürülmesine razı olamayız. Bu nedenle tek çözüm Batı Şeria’dan tek yönlü olarak çekilmektir". Şaron  da bu görüşleri paylaşıyor ancak dile getirmiyordu.
Yapılan bütün kamuoyu yoklamaları İsraillilerin büyük çoğunluğunun, Gazze’de olduğu gibi tek yönlü bir çekilmenin yerine, Filistinlilerle bir anlaşmayı tercih ettiğini ortaya koyuyor. Şaron tahmin edildiği gibi iktidara dönmezse ve Olmert seçimleri kazanırsa, Filistinlilerle konuşmayı deneyebilir. Ama kiminle konuşacak? 25 Ocak seçimlerinden sonra yeni Filistin Parlamentosu ve yeni kurulacak hükümet Hamas’ın etkisi veya kontrolü altında olabilir. Bu durumda tek yönlü çekilmeden başka  bir çözüm kalmayacak.
Böyle kısmi bir çekilmenin uygulanması zor bir girişim olabilir. Zira Batı Şeria , Guş Katif  ve Hebron’da bugünlerde olup bitenler bunun bir göstergesi.  Yerleşimciler ve onları destekleyen aşırı uçlardaki gençler, emniyet güçleri ile şiddetli bir çatışmaya girdi.  Kısa bir tereddütten sonra emniyet güçleri ciddi önemler almak zorunda kaldı.  Emniyet güçlerine verilen " hoşgörüye son" emrinin nasıl uygulanacağını  göreceğiz.
Önümüzdeki günlerde seçim kampanyası başlayacak ve partiler programlarını açıklamak zorunda kalacaklar. Şimdi partiler programlarını hazırlıyorlar.  Ancak partiler ve liderleri çoğu kez programlarından çok farklı bir politika takip ederler.  Programların uygulanması Filistinlilerin uyguladığı veya uygulamadığı politikalara bağlıdır.  Filistin’de kaos ortamı, en iyi şekilde hazırlanmış bir programı bozabilir.

Partilerin aday listeleri
Bu yazıyı kaleme aldığım sırada  İşçi Partisi aday listesini seçmekle meşgul. 117 bin üyesinin önemli bir kısmının oy kullanacağı seçimde en çok oyu kazananlar arasında eski ve ünlü siyasetçilerin yanı sıra seçmenlerin beğendiği yeni kişiler de yer alacak.
Peres’in ve İşçi Partisi’nin ileri gelen iki milletvekilinin Kadima Partisi’ne geçmesine rağmen,  bu partinin milletvekilleri arasında değerli kimseler bulunacak. Ancak İşçi Partisi’nin karşılaşacağı güçlük seçilecek adaylardan değil, parti liderinden kaynaklanacak.
İsrail’in tek sorunu yoksulluk olsaydı,  başarılı bir işçi lideri olan Amir Peretz seçmelerin büyük bir çoğunluğunun oylarını alıp hükümetin başına geçebilirdi. Oysa, ekonomik sorunlar dışında ülkenin,  siyasi ve güvenliğe ilişkin çok önemli sorunları var. Seçmenlerin büyük çoğunluğu Peretz’in bu sorunları çözecek ne yeteneği ne de deneyimi olduğuna inanıyor.
Peretz, Şimon Peres’in partide kalmasını sağlayabilseydi ve onu partinin iki numaralı adamı konumuna getirseydi, İşçi Partisi bu seçimlerden çok güçlü çıkabilirdi.  Ancak Şimon Peres Olmert’ten sonra Kadima’nın  iki numaralı adamı olacak. Bu nedenle şimdiye dek İşçi Partisi’ni destekleyenlerin bir kısmı Kadima’ya oy vermeye hazırlanıyor.  Bu gün seçilecek ekibin en zor görevi, onların partiye geri dönmesini sağlamak olacak.

Likud’da gelişmeler
Netanyahu, aday belirleme işinde başarılı oldu. Seçimlerden yararlanarak Olmert dahil Likud’un dört bakanını istifa etmeye zorladı. Merkez Komitesi’nin aday listesinde, Netanyahu’nun istediği birkaç yeni isimle birlikte eski simalar da var.  Ancak eskiler listenin başında yer almıyor. Buna çok kızan eski bakanlar,  açıkça: "Netanyahu bu seçimlerde 20 milletvekili çıkartamazsa, seçimlerden sonra onu parti başkanlığından atmaya çalışacağız" diyorlar. Yapabilirler de… Şaron’un Likud liderliğinden çekilmesi, bu partiyi çok zayıflattıysa da, yok etmedi. Knesset’in ikinci partisi konumunda olabilir.
Şimdiki Knesset’in üçüncü partisi konumunda olan merkezdeki Şinuy Partisi ise, bu aday seçme işleminde başarılı olamadı. Bu nedenle, önümüzdeki seçimlerde tamamen yok olabilir.  Parti lideri Tommy Lapid başarılı bir gazeteciydi, ama anlaşılan siyaset yapmak için, farklı yeteneklere sahip olmak lazım.