İsrail`de hareketli günler

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrailliler geçtiğimiz pazar akşamından, salı sabahına değin  farklı ancak iki önemli gelişmeyi  heyecan ve ilgi ile takip ettiler:  Başbakan Şaron’un rahatsızlığı ve yedi seneden sonra Netanyahu’nun yeniden Likud’un başına geçmesi.
Bu iki farklı olayın ortak yanı, seçim kampanyasında büyük etkisi olması.

Başbakanın rahatsızlığı
İsrail’de hemen hemen herkes bu pazar akşamı 20:00 ile 22:00 saatleri arasında heyecan ve kaygı dolu iki saat geçirdi . Genelde bu saatlerde İsrail’de televizyon izleyenler Başbakan Şaron’un beyin felci geçirdiğini ve Kudüs’ün Hadassa Hastanesine nakledilerek, tedavi altına alındığı haberini öğrendiler.
İlk haberlerde, hafif beyin felci geçirdiği ve hayati bir tehlikesi olmadığı belirtildi. Endişe edilecek  bir durum olmadığı söylenmesine rağmen  televizyon izleyicileri Şaron’un oğullarının ve yakınlarının hastanede telaş içinde   olduklarını ayrıca hastanenin önünde toplanan halkı ve polisi gördüler.
40 dakika sonra bir hastane yetkisi yaptığı resmi açıklamada, Şaron’un hafif bir rahatsızlık geçirdiğini, kendini iyi hissettiğini, şakalaştığını ve telaşa herhangi bir neden olmadığını söyledi.
İsrail kamuoyu başbakanın görevine devam edip edemeyeceğini sorguluyordu.   Şaron güvenlik konularında bir koruyucu gibi görülmesine rağmen, askeri ve siyasi kariyerinde tartışmalı bir kişi niteliğini taşır.
İki saat sonra yeni bir açıklama yapılarak, İsrail Başbakanının geçirdiği beyin felcinin çalışmalarına hiçbir engel oluşturmayacağı belirtildi. Ancak yine de kuşkuların tamamen  giderilmesi için Şaron’un danışmanları, medya ileri gelenlerine telefon ederek onları sakinleştirmesini, bu şekilde medyanın da kamuoyunu bilgilendirmesini öğütlediler.
Ertesi gün hastanenin tıbbi heyeti bir basın toplantısı düzenleyerek, Şaron’un beyindeki kan pıhtısının geçici bir rahatsızlığa neden olduğunu , bunun da ilaçla tedavi edildiğini açıkladılar. Birkaç günlük nekahet döneminden sonra pazar günü Şaron Bakanlar Kurulu’na başkanlık yapacak.
Şaron’un rahatsızlığı nedeniyle aralarında Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu bir çok yabancı ülke liderlerinden, kendisine   geçmiş olsun mesajları ulaştı.
Başbakanın rahatsızlığı sonrasında İsrail medyasında yeni bir konu gündeme yerleşti: devlet adamları sağlık durumları hakkında açıklama yapmalılar mı? Yasalara göre böyle bir zorunluluk yok. Levy Eşkol, Golde Meir ve Begin’in başbakanlıkları döneminde bu kişilerin sağlık durumları kamuoyu tarafından bilinmiyordu. Bu tutum değişmeli deniyor. Başbakanın  ve başbakan adaylarının seçim kampanyaları sırasında,  sağlıklarına ilişkin bir rapor vermeleri isteniyor.
Bu son gelişmelerden Kadima Partisi bir ders almalı. Öyle ki bu parti Şaron’un partisi olmaktan çıkarılmalı.  Ehud Olmert Başbakan yardımcısı olmasına rağmen, Kadima Partisi’nin de başkan yardımcısı olmalı mı? Yapılan kamuoyu yoklamaları Adalet Bakanı Livni’nin yeni parti içinde Olmert’ten daha popüler olduğunu ortaya koydu. Bu durumda Livni’ye partinin iki numaralı adamı unvanı verilmeli mi? Partinin yapısı,  ideolojisi ve programıyla ilgili  bir çok karar verilmeli ve yayınlanmalı. Özellikle de seçimden sonraki gelecek yıllarda neler yapılacağı konusunda. Şaron’un yapmak istedikleri hakkında bir fikri var ve bunları açıklamalı.  Likud’un başına geçen Netanyahu  karizmatik bir kişi olmanın yanı sıra kampanyalarda iyi konuşmasıyla da dikkat çeker. Oysa Şaron istese de güvenlik nedenlerinden ötürü büyük mitinglere kolay kolay katılamayacak.  Kadima’nın ileri gelenleri onun yerine konuşmalar yapacaklar.
Bu seçim kampanyasıyla ilgili bir soruya daha  yanıt verilmeli. Başbakanın son rahatsızlığı, sağlık durumunu ve yaş sorununu gündeme getirdi.  İsrail’in  yüksek tirajlı iki büyük gazetesi tarafından yapılan kamuoyu yoklaması Şaron’un rahatsızlığının seçmenleri olumlu yönde etkilediğini, durumunu  daha da güçlendirdiğini gözler önüne serdi.  Bu yoklamalara göre seçimler bu gün yapılırsa Kadima 39ᆾ arası milletvekili çıkartabilirken, Likud sadece 13, İşçi Partisi ise 22 milletvekili   çıkarabilir. Ancak bu yoklamaya Netanyahu’nun Likud’un başkanlığına seçilmesinin etkisi yansımadı. Yine de 42 ile 13 arasındaki fark, Netanyahu’nun  seçimi kazanmak için çok çalışması gerektiğini gösteriyor.  Bu olanaksız değil ancak çok zor bir iş. Ayrıca 29 Mart’a kadar beklenmeyen bir çok gelişme yaşanabilir.

Netanyahu’nun seçilmesi
Netanyahu ile Likud arasında  uzun yıllardan beri bir sevgi bağı vardır.   Şaron sadece bir kez, parti liderliği yarışında büyük gayret ve çok para sarfederek   güçlükle Netanyahu’yu yenmişti.
Şaron, Likud’dan ayrılınca Netanyahu’nun yolu açık görünüyordu. Oysa Tunus’ta doğan Beerşeva’da büyüyen ve Şaron hükümetinde Dışişleri Bakanı olan Silvan Şalom da parti başkanlığına adaylığını açıkladı ve destek buldu. Bir ara sürprizden söz edilmesine rağmen  seçimde oyların %45’ini Netanyahu , %33’ünü Şalom, %12.5’ini ise aşırı sağcı Feiglin aldı.
Şalom’un beraber çalışma teklifini kabul Netanyahu ve Kadima’ya geçmeyen tüm parti  üyeleri, bir bütün olarak genel seçimde Şaron’a karşı yarışacaklar.  Ancak Likud Partisi üyelerinin büyük bir çoğunluğu  Şaron’u ve Kadima’yı tutuyor. Parti liderliği seçimlerinde  üyelerin %45’i oy kullandı. Şalom’u destekleyenlerin büyük bir çoğunluğu Şaron’a sempati duyuyor. Asıl sorun 128 bin Likud üyesinde değil, Likud Partisi’ne oy veren yüz binlerce kişide. Bunların arasında gelir seviyesi düşük, hatta yoksul kişiler Netanyahu’nun Maliye Bakanı olarak aldığı tedbirlerden çok zarar gördüler. Bu kesim Netanyahu’nun lider olduğu bir partiye yeniden oy verir mi?  Likud başkanının Filistinlilere karşı sert politikasını destekleseler bile, ekonomik politikasını eleştiremeye devam edecekler.   Bu kesimin oyları başka partilere kayabilir.
Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra parti üyelerine bir konuşma yapan Netanyahu:
"İktidarı yeniden elimize geçirmek için ilk adımı atmış bulunuyoruz" dedi. Şimdilik uzun görünen bu yolu kısaltmak için, yetenekli bir siyasetçi olan Netanyahu elinden geleni yapacak.
Kadima’da ise " Onu iyi tanıyoruz. Zaaflarını biliyor ve ondan korkmuyoruz" deniliyor.