İsrail siyasetinde hareketli günler

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail, bu hafta hareketli ve heyecanlı günler yaşadı.  Bir yandan İşçi Partisi başkan seçimlerinin  sürpriz sonuçları bu partinin ve ülkenin tüm siyasal haritasının değişmesini erken seçimlere gidilmesini kaçınılmaz kıldı.
Diğer yandan İsrail, Yitzhak Rabin’in öldürülmesinin 10.yıldönümü için yapılan  görkemli olduğu kadar duygusal törenlere ve gösterilere tanık oldu.  Rabin’in eski dostu ABD eski Başkanı Clinton ve eşi Hillary’nin bu törenlere katılması ve anlamlı konuşmaları ilginin artmasına neden oldu.
Otuz bir ülkeden gelen yabancı devlet adamlarının bu törenlere katılmasının önemli siyasal neticeleri oldu.  Rabin’in hatırasına  saygı göstermek için gelen Condolezza Rice, çözüm gibi görünen Gazze’nin çıkış sınırları için yapılan  İsrail- Filistin görüşmelerine katılmak için Güney Kore ziyaretini erteleyerek bir sonuca varılmasına yardımcı oldu.  Rabin’in ölümünden 10 yıl sonra dahi barışa katkıda bulunduğu söylenebilir.

İşçi Partisi’nde Tsunami
Bütün tahminler ve kamuoyu yoklamaları Şimon Peres’in kazanacağını gösteriyordu.  Oysa Amir Peretz,  oyların %42’sini Peres ise %40 kadarını alabildi.  Nasıl oluyor da bu sonuca ulaşıldı?  100 bin parti üyesinin büyük  çoğunluğu  Peres’i destekliyordu, ancak  evlerinden oy kullanmaya gelen 63 bin kişi arasında  Peretz’i destekleyenler çoğunlukta idi.
İşçi Konfederasyonu  Başkanı olan Amir Peretz’in taraftarları, çok daha iyi organize olarak seçmenleri Peretz lehine oy vermeye ikna ettiler. Ayrıca, Peretz çoğu seçmeni gibi  Fas doğumlu,  Sefarad, yoksul ve göçmen bir ailedendi.  Tel- Aviv’de değil,  Negev’in Sderot kasabasında büyüdü ve 30 yaşında  başarılı bir belediye başkanı oldu.  Rabin’e yakın bir kişi olan Peretz, İşçi Konfederasyonu başkanı olarak işçi haklarının ateşli bir savunucusuydu.
İşçi Partisi mensupları Şimon Peres’in partiye ve ülkesine katkılarını biliyor ve takdir ediyor. Ancak gelecek seçimlerde Likud’a karşı mücadele edecek parti başkanının genç olmasını tercih ediyor.
Amir Peretz başkanlığında İşçi Partisi’nin Likud’a karşı zafer kazanma şansı var mı?  İyi konuşan, karizmatik ve dinamik bir kişi olan Peretz, Likud için bir tehlike olabilir mi? Şimdi Likud 40, İşçi Partisi 21 milletvekiline sahip. Böyle bir farkı seçimde yok etmek biraz zor olacak. Yapılan kamuoyu araştırmaları İşçi Partisi’nin 27ᆰ milletvekili çıkarabileceğini ortaya koyuyor. Bu durumda Likud yine en büyük parti konumunu koruyacak.

Peretz’in seçilmesinin
Likud’a etkisi

Likud, Peretz’in Likud seçmenlerinden bir kısmını İşçi Partisi’ne çekebileceğini biliyor. Ayrıca Netanyahu’nun ekonomik politikası Likud’un eleştiriye hedef olmasına neden oldu. Şaron’un Gazze’den çekilme kararına karşı çıkan muhalif milletvekilleri bu durumda Şaron’un başkanlığı altında birleşmek zorundalar. Netanyahu’yu partinin iki numaralı kişisi olması için ikna etmeye çalışanlar da var. Böylece Likud seçimlere bütünlüğünü koruyarak girebilecek.
İşçi Partisi Peretz’in başkanlığında bütünlüğünü koruyabilecek mi? Peretz, İşçi Konfederasyonu’nda adeta bir hükümdar gibi davranmaktaydı. Oysa İşçi Partisi’nde bu tavrını sürdüremez. Bazıları fazla solda bulduysa da, Peretz’in demeçleri genellikle olumlu karşılandı. Bazı milletvekilleri ise Peretz’in İşçi Partili bakanların hükümetten hemen çekilmeleri teklifini benimsemediler. Başlanan projelerin bitirilmesi için zaman tanınmasını teklif ettiler. Peretz, İşçi Partili bakanların Şaron’a istifa mektubu sunmalarını istiyor. Önümüzdeki günlerde Şaron ile görüşecek olan Peretz, genel seçimler için bir tarih belirlenmesine çalışacak.
Peretz’in endişesi, Şaron’un koalisyona Şinuy Partisi’ni davet etmesi. Bu endişesinde de haklı olabilir, çünkü Şaron, Lapid’i görüşmek üzere başbakanlığa çağırdı. Şinuy Partisi Başkanı Lapid; "Biz seçim istiyoruz, hükümete girmemiz teklif edilirse reddederiz" demekte.

Rabin unutulmadı
Öldürülmesinden günümüze on yıl geçmesine rağmen, Rabin unutulmadığı gibi cinayetle ilgili tartışmaların da sonu gelmedi. Halkın % 80’i bu cinayeti kınarken, bu tür bir cinayetin yeniden işlenebileceğine inanıyor.
Bu yıl Yitshak Rabin’i anma etkinlikleri iki nedenden ötürü geniş kapsamda gerçekleşti; birincisi ölümünün 10. yılı olması, diğeri de iki ay önce gerçekleşen Gazze’den çekilmenin Rabin’in imzaladığı Oslo Anlaşması’nın bir sonucu olarak değerlendirilmesi.
10. anma yıldönümü etkinlikleri  halkın büyük katılımı ile gerçekleşti. Rabin’in öldürüldüğü meydanda yapılan anma törenine 200 bin kişi katıldı, töreni bir milyon kişi televizyondan izledi. On yıl önce Rabin ile barış şarkısını seslendirenlerin hepsi o törendeydi. On yıl önce ölümünde ağlayanların hepsi oradaydı. Törene katılan Clinton’un sözleri oldukça duygusaldı.
İsrail’in sorunlarını araştırmak üzere kurulan görkemli Rabin Center binası Rabin’in mütevazi  kişiliği ile tezat oluşturabilir. Bu binada akademik düzeyde konferanslar gerçekleşecek, Rabin’in yaşamına ilişkin bir müze kurulacak, Clinton ve Kral Hüseyin’in adlarını taşıyacak bahçeler bulunacak. Bu merkezin maddi kaynakları, İsrail ve dünyadaki varlıklı kişilerden, ABD ve Almanya’dan sağlandı.
Yitzhak Rabin’in anma törenlerinde hazır bulunmak üzere İsrail’e giden Senatör Hillary Clinton, Ağlama Duvarı’na bir kağıt sıkıştırdı: "Acaba Beyaz Saray’a başkan olmayı mı diledi?"