Sözün etkileyici gücü

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Stefan Zweig’ı, beni düşünmeye ve yazmaya kışkırtan yazarların başında gördüğümü, yeri geldiğinde söylemişimdir. Bu ünlü yazar, gerek öykü, gerek anı ve gerekse sanat, yazın, politika, bilim insanı, kâşif gibi çok farklı alanlardan ele aldığı ünlülerin yaşam öyküleriyle, beni her okuyuşumda etkilemiştir. Birçok insanı da onun kaleminden tanıdım, sevdim. Yeni okumalar için birer dürtü oldu.
Bugün onun Amerigo’sunu bitirdim. Kitaba konulan alt başlık da ilginç olduğu kadar çekici: Tarihsel Bir Yanlışlığın Hikâyesi.
Yazar kitabın girişinde, Amerika adının, her kime sorulsa Amerigo Vespucci’den alındığını hiç düşünmeden yanıtladığını söyledikten sonra, bununla ilgili olarak yüzyıllardır süren tartışma ve yanılgıları mercek altına almaya çalışır: Vespucci kimdir? Bu yeni kıtaya, ilk kişi olarak kesinlikle ayak basmamış olmasına karşın, niçin onun adıyla anılmaktadır? Kendisinin yasal bir isteği ya da bir başvurusu olmamasına karşın, Amerika adı nasıl benimsenmiş ve yerleşmiştir? Yaşadığı dönemde ve daha ileri yıllarda Kolomb’un adını gölgede bırakarak nasıl öne çıkabilmiştir?
Bu ve benzer sorular kadar, eldeki belgelerin getirdiği kuşkular, bu çalışmanın temelini oluşturmuştur. Nitekim ünlü düşünür Ralph Waldo Emerson, 1856 yılında farklı söylencelerin etkisi altında şöyle yazacaktır:
"Büyük Amerika’nın bir hırsızın adını taşımak zorunda oluşu ne garip. Sahip olduğu en yüksek denizcilik rütbesi, asla denize açılmayan bir keşif gezisinde tayfabaşının yamaklığı olan Sevillalı tuzlu su taciri Amerigo Vespucci, bu yalancı dünyada Kolomb’un yerini kapmayı başarmış ve dünyanın yarısını kendi onursuz adıyla adlandırmıştır."
Zweig, yaptığı araştırmalar sonucunda iki farklı Vespucci tablosuyla karşı karşıya kaldığını söyler: "Bir yanda yazdığı kişisel mektuplarda olanları, tüm ayrıntıları alçakgönüllükle işvereni Lorenzo di Medici’ye anlatan bir adam; diğer yanda basılmış kitaplarda var olan, asla yapmadığı seyahatlere çıktığını yalan yere ileri sürerek çok büyük bir ün kazanmış, koca bir kıtanın kendi adıyla vaftiz edilmesine yol açan bir kendini beğenmişlik yüzünden de üzerine çok büyük bir öfke çekmiş bir adam. Yanlışlıklar yumağı zaman içinde yuvarlanmayı sürdürdükçe daha da karman çorman bir hal alır."
Zweig’ın bu ünlü kâşifle ilgili anlattığı çelişkiler, yanılgılar bir yana, benim asıl ilgimi çeken şu oldu: Amerigo’yu kahramanlar katına çıkaran, yeni kıtaya adının verilmesini sağlayan, onun kaleme aldığı altı sayfa uzunluğunda, Yeni Dünya adlı bir broşür olmuş. Bu yazı, o dönemde bilginlerin dili sayılan Latince olarak basılmış. Ayrıca anlatılanlar o kadar inandırıcı, betimlemeler o denli canlıymış ki, okuyan onun büyülü dünyasına kapılmış. Bu yüzden Vespucci, yalnızca gördüklerini aktaran ilk kişi olduğundan, eylemden çok sözü önemseyen bilginler tarafından yeni dünyanın kâşifi olarak kutlanmış. Bir bakıma söz, eylemin önüne geçmiş.
Tek nedeni olmasa da, sözün etkileyici gücünün bir insanın yazgısını belirlemekte ne denli önemli olduğunu, bu çalışma ortaya koymaktadır.