Beklenmeyen başari

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Sizler bu yazıyı okuduğunuzda Gazze’de ve Batı Şeria’nın kuzey bölümünde hiçbir Yahudi yerleşimi kalmamış  olacak. Boşaltma öngörüldüğü  kadar zor olmadı. Hatta İsrailli komutanlar dahi altı gün kadar kısa bir sürede böyle bir başarıyı beklemiyordu.
Bunun bir çok önemli nedeni var; öncelikle hükümet, çok iyi hazırlanmış 50 bin kadar  ordu ve polis güçlerini seferber etti. Yerleşimcileri destekleyenler ise kalabalık olmakla beraber yine de azınlıkta kaldı. Her iki taraf da şiddet kullanmama kararına uydu.  Bu açıdan İsrail, büyük bir olgunluk göstererek, dünyada itibar kazandı.
Her şeye rağmen İsrailliler televizyon karşısında ikilem içinde günlerce yürek parçalayıcı sahnelere tanık oldular.
Sağ ve sol görüşlü kesimler, yerleşimcilerin yaşadığı zor durumla özdeşleşti; yerleşimcilerin yaşadığı duruma ortak oldu. Onlar, yıllar önce kurdukları evleri, işledikleri toprakları ve iş yerlerini bir anda yitirdiler. Aralarında 50ᇐ yaşında olanlar yeni bir hayat kurmak zorundalar.
Ayrıca çoğu dindar olan  bu yerleşimciler, dini liderlerinin: " Endişe etmeyin, burada kutsal bir iş yapıyoruz. Tanrı bizi koruyacak" sözlerine inandıkları için hükümet tarafından kendilerine hazırlanan tazminat programıyla ilgilenmediler . Bu nedenle boşaltma günü için hiçbir hazırlıkları yoktu. Şimdi bütün sorumluluğu hükümete atıyorlar.
1970’li yıllardan itibaren İsrail’deki bütün hükümetlerin bu durumda  sorumluluğu var. Bir milyondan fazla Filistinlinin arasına, birkaç bin İsrailli yerleştirmek hem tehlikeli, hem de anlamsızdı. Er geç  bu durum çatışmalara  yol açacaktı. Gerçekten de böyle oldu. Gazze’de, 8.500 yerleşimci 30 yıldan fazla yaşadı, bu süre içinde 270 İsrailli asker ve sivil yaşamını kaybetti. Bu yerleşim merkezleri bir süre daha kalsaydı, çok sayıda İsrailli ve Filistinlinin yaşamına mal olacaktı. Buna bir son vermek gerekiyordu. İsraillilerin % 60’ı Şaron’un bu cesur kararını destekledi.
Gazze’den çekilme İsrail açısından yeni ve zor sorunlara yol açabilir. Görevinden istifa eden Maliye Bakanı Netanyahu’nun dediği gibi: " Gazze bir terör üssü olabilir. Buradan Aşkelon ve Aşdod gibi kentlere yönelik füze saldırıları yapılabilir."
Yoksulluktan kurtulmak isteyen Gazze halkı  tek çıkar yolun  İsrail ile barış içinde yaşamak olduğunun bilincinde. Filistin’in Ekonomiden Sorumlu Bakanı  Dahlan pazartesi günü yaptığı açıklamada: "Gazze elimize geçtikten sonra 500 milyon Dolarlık, otuz büyük projeye başlayacağız" dedi. Filistinliler İsrail’e karşı uygulanan teröre devam ettikleri sürece, ekonomik kalkınmanın gerçekleşmeyeceğini biliyor.
Çünkü İsrail askeri gücünü kullanarak Gazze’ye ağır darbeler indirebilir ve bu kez de dünya İsrail’i haklı bulur.
Filistinlilerin kendi teröristlerini kontrol altına alamadıkları iddia ediliyor. Oysa geri çekilme sırasında, Filistinliler İsrail’e karşı terör girişimlerinde bulunmanın, kendi çıkarlarına olmadığını anladılar. Öyle ki, sekiz Filistinlinin ölümüne sebep olan iki Yahudi teröristin provokasyonuna rağmen, Filistinliler bu kararlarına sadık kaldılar.  Bu da gerektiğinde, Filistinlilerin terörü kontrol altına alabildiklerinin bir kanıtı.

Şaron sağa kayıyor
Gazze’den geri çekilme tamamlandığında İsrail Başbakanı Şaron’un  sağa kaymak zorunda kalacağı herkesçe biliniyordu. Likud liderliğinden vazgeçmediği için, partinin şahinlerine yaranmanın tek yolu onlara ödün vermekti.  Parti içindeki Şaron muhalifleri Gazze ve Batı Şeria’da  gerçekleşen olayların, Batı Şeria’nın diğer yerleşimlerinde tekrarlanmayacağından emin olmak istiyorlar.
Hafta başında yapılan kamuoyu yoklamaları Şaron’un parti liderliğinde kalma olasılığının yüksek olduğunu gösteriyor; % 36 Şaron’u desteklerken, %26 Netanyahu’yu tercih ediyor.
Bu durumda Şaron gelecek seçimlere, yeni bir merkez sağ partinin başkanı olarak gitmekten vazgeçip, Likud’ta kalmayı seçebilir. Bu nedenle muhaliflerine ödün vermek  zorunda.
Yerleşimcilerin barınma sorunundan Şaron kendini sorumlu görmüyor. Zira  hükümetin oluşturduğu SELA kurumuna, tüm uyarılara rağmen müracaat etmediler. Oysa bu kurumla işbirliğinde bulunan yerleşimciler, daimi evleri inşa edilinceye dek, geçici evlere taşındılar. SELA kurumu bu amaçla yüzlerce otel odasını kapattı ve daireler kiraladı.  SELA’ya başvurmayan dinci yerleşimcilerin büyük bir kısmı Guş Katif’te olduğu gibi birlikte yaşamak istiyorlar. Ama hükümetin birkaç yüz kişiyi birlikte barındıracak bir yer bulması çok zor. Şaron, yerleşimcilere tüm kolaylıkların olanaklar ölçüsünde sağlanması direktifini verdi.
Knesset yerleşimcilerin sorunlarını tartışmak üzere önümüzdeki hafta toplanacak.
Başbakan seçmenlerini yeniden kazanmak için: " İsrail, Batı Şeria’da inşa ettiği büyük kasabalarda kalacak, Guş Etzion, Ariel, Maale Adumim gibi kasabalarda inşaat devam edecek" açıklamasında bulundu. Oysa  Yol Haritası Planına göre Batı Şeria’da her türlü inşaat yasak. Maale Adumim ile Kudüs’ün inşaatlarla birleşmesine ABD şiddetle karşı, çünkü bu durumda kurulacak Filistin Devleti’nin toprak bütünlüğü olmayacak. Şaron ise bir tünel açarak bu soruna bir çözüm bulunabileceğini öne sürüyor.
Şaron ayrıca 1967 savaşından sonra  İsrail’in yürüttüğü politikaları övdü. Başbakanın bu açıklamaları, ABD’yi endişelendirmiş olacak ki,  ABD Dışişleri Bakanı Rice,  İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert’i acil olarak Washington’a davet etti. Başkan Bush, Gazze ve Batı Şeria’nın kuzeyinin boşlatılmasının ardından zaman kaybetmeden Yol Haritası Planının uygulamaya alınmasını  istiyor.