Spinoza… Herem… ve akla(n)ma çabaları

Moris FRANSEZ Köşe Yazısı
7 Kasım 2018 Çarşamba

Hazır bulunduğumuz bir tören sonrasında, değerli dostum Aaron Nommaz sordu: “Spinoza’nın Herem (dışlama) hükmünü iptal etmek için yapılan çalışmalara ne diyorsun?”

“Herem’in iptali fena olmazdı…” dedim. “Spinoza’ya bir yararı dokunmazdı ama, ‘Yahudilik’ kendini aklamış olurdu… Nasıl ki ‘Katolik Kilisesi’ Galileo’nun haklı olduğunu kabul etmekle, Galileo’ya değil kendine iyilik etmiş olduysa, ‘sinagog’ da, ona benzer bir ‘PR’ fırsatı yakalamış olurdu. 

↔↔↔

Son 100 yılda, laik Yahudi aydınlarda bir saplantı oluştu: Spinoza’nın dışlanma hükmünü iptal etmek… 100 yıldır, bir nesil geçmiyor ki, birileri kalkıp, “Yahudiliğin Spinoza’ya karşı işlediği günahın telafisini” talep etmesin.

Talep haklı… Ama bir eksiği var: ‘Telafi” sorumluluğunun kimde olduğu bilinmiyor… Bazı “eylemciler” öylesine mantıksız ve öfkeli ki, çözemiyorum: amaç, gerçekten “Spinoza’nın geri kazandırılması mı?”… Yoksa “aydınlanmış” Yahudilerin, dindar kardeşlerinden hınç alma dürtüsünü tatmin etmek mi?

Aralarında nadiren oluşan diyaloglarda, laik “akademisyenlerin”, geleneklerin bekçisi Hahamlardan daha tutucu bir duruş sergilemeleri, tüm önyargılarımı altüst ediyor.

↔↔↔

1. Herem (dışlama)

27 Temmuz 1656 günü, Amsterdam cemaatinin laik (haham olmayan) yönetimi, bir bildiriyle: “Yaptığı ve öğrettiği korkunç sapkınlıklar ve canavarca eylemler nedeniyle […] sayın Hahamların da rızasını alarak […] Baruh de Espinoza’nın İsrael Ulusundan uzaklaştırılmasına” karar verdiğini duyurdu.

Ve Yahudi entelektüellere gözdağı vermek için, ekledi: “Herkesi uyarırız ki, hiç kimse, ne onunla aynı çatı altında kalabilir […] ne de onun tasarladığı veya yazdığı bir şeyi okuyabilir.”

2. Dışlamayı ve Spinoza Yasağını İptal Çabaları

Aradan üç asır geçip, Spinoza’nın öngördüğü gibi, “Mesihin gelmesiyle değil, Yahudi olmayanların baskısı sonucunda” İsrail Devleti kurulmaya yüz tutunca, Spinoza yasağının kalkması yönünde talepler de baş göstermeye başladı:

1925 Şubatında, Kudüs İbrani Üniversitesi tarih profesörü Yosef Klausner, Spinoza felsefesini anlattığı bir dersin sonunda, kollarını iki yana açarak haykırdı: “Yahudi Spinoza’ya sesleniyorum!... Aforoz iptal edilmiş, Yahudiliğin sana karşı işlediği günah kaldırılmıştır!... Kardeşimizsin!... Kardeşimizsin!... Kardeşimizsin!”

Klausner, aforozu iptal yetkisinin kendisinde olmadığını biliyordu… Spinoza felsefesi anlatabildiğine göre, okuma yasağı da söz konusu olmamalıydı… Peki bu ‘teatral performans’ neyin nesiydi?” diye sorguladığımda, aklıma şu yanıt geliyor: “Aydınlanmacı akademisyenin dindar kesimden hınç alma dürtüsü.”   

1950’lerde, ünlü bir Spinozist, David Ben Gurion işe el attı… 17. yüzyıl Amsterdam Cemaatinin, Spinoza’yı “Yahudi Ulusundan ilelebet ayırma” yetkisi olmadığını savundu… Ve somut bir şey yaptı: Kudüs İbrani Üniversitesinden Spinoza’nın tüm eserlerinin sponsorluğunu üstlenmesini ve yayımlama işinin, Aforoz’un 300. yılına (1956) yetişmesini istedi. 

1953 yılında, Hayfa’daki Spinoza Evi’nin yöneticisi, muhtemelen gene “hınç alma dürtüsüyle”, İsrail Hahambaşısından “aforozun dinsel açıdan hala geçerli” olup olmadığına açıklık getirmesini istedi.

Rav İsrael Halevi Herzog, dinlemeye hazır herkesi tatmin edebilecek yanıtında: Spinoza’nın kitaplarının okunmasıyla ilgili yasağın ‘kadük’ (geçerliliğini yitirmiş) olduğunu, kişisel aforozun ise “tartışmaya açık” olduğunu yazdı.

Ve 2012… Amsterdam Yahudi Cemaati, dışlama kararının iptalini sağlamak için, dört ‘seküler’ akademisyenden oluşan bir ‘danışma komitesi’ kurdu. 

“Bir işin yapılmasını istemiyorsan, komisyona devret!” sözü bir kez daha doğru çıktı… Komite adına görüş bildiren ‘Spinoza Uzmanı’ Steven Nadler, Spinoza’nın “Tanrıya… Tevrat’ın ‘Tanrı Sözü’ olduğuna… Yahudilerin ‘seçilmiş’ ulus olduğuna… Ve ruhun ölümsüzlüğüne” inanmadığı gerekçesiyle, dışlamanın devam etmesini ‘tavsiye’ etti.

Böylece, Amsterdam cemaatinin ‘Spinoza’yı kazanma’ hevesi kursağında  kalmış oldu… Neyse ki, Nadler’in ‘laik’ komitesine sadece Spinoza’yı ‘yargılama’ görevi verilmişti… Yoksa Spinoza’nın bu ‘korkunç sapkınlıklarını’ devam ettiren milyonlarca çağdaş Yahudi’nin de dışlanması gerekecekti. 

↔↔↔

Amsterdam Yahudi Müzesi

Cemaat yönetiminin fiyaskoyla sona eren girişimini, Amsterdam Yahudi Müzesi, fazla tantana yapmadan sonuçlandırarak, Spinoza’yı Yahudiliğe iade etti. 

Müzeyi ziyaret ederseniz, ‘Yahudi Kimliğine’ tahsis edilmiş bölümde sergilenen bir metin ve çevresindeki Yahudi Portreleri dikkatinizi çekecektir:

Metin: “Her Yahudi, kendi Yahudiliğini nasıl yaşayacağına ve Yahudi Toplumuna nasıl bağlanacağına karar vermekte özgürdür.”

Ve sergilenen Yahudi Portreleri: Bir Ortodoks Yahudi… Laik bir entelektüel… Reformist bir ‘kantor’… Tallitiyle dua eden modern bir hanım… Saçları lüleli Ortodoks çocuklar… Yerel kıyafetleriyle doğulu bir Yahudi… Nazi Avrupasından ‘sarı yıldızlı’ bir genç… Örgülü takke taşıyan İsrail’li bir bebek… Spinoza… Ve yanı başında… Spinoza’nın aforoz bildirisini imzalayan Hahambaşı Rav İzak Abuav.