Çocukken güzeldik be!

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı 0 yorum
29 Ağustos 2018 Çarşamba

“Çocukken güzeldik be! Kendi dünyamız vardı. Oyuncak arabalarla taksi şirketimizi kurar, komşunun kızıyla platonik evcilikler oynardık. Rüyalarımız beyazdı o zamanlar. En büyük kâbusumuz, rüyamızda gördüğümüz çikolata bahçesinin gerçek olmamasıydı. Sonra deliksizdi uykularımız; yarasız, beresiz…

Hepsini yitirdik!

Sen sakın büyüme çocuk! Hiçbir şey o çok sevdiğin oyuncak araba kadar mutlu edemeyecek seni. Ve gün gelecek sen hiçbir şeyi o araba kadar çok sevemeyeceksin…

Her şeyin her şeye dönüştüğü; insanların, anıların ve de yazıların aynı hızla aynılaştığı bir zamanda, kendi olmanın, kendi kalmanın ve kendince söylemenin o özgün ve samimi tadını yeniden keşfedeceğiniz bir kitap: “Sakın Büyüme Çocuk!”

Yalnızlık, çaresizlik, hüzün, karmaşa, umut ve insan… Belki de çocuk masumiyetiyle bir bakıştı bize lazım olan.”

Muhammet Recep Arar’ın kitabı ‘Sakın Büyüme Çocuk’ un tanıtım yazısı böyle. Benim dikkatimi en çok kitabın adı çekti. Ne çok söyleriz bu cümleyi çocuklara, hatta zaman zaman içimizdeki o çok iyi tanıdığımız yalnızlığını, yanlışlarını; doğrularını, iyi taraflarını bildiğimiz çocuğa!

Zaman zaman nesir, bazen de manzum tatta yazılmış, hoş bir irdeleme hayatla ilgili... Bizim de kendi kendimize yaptığımız, çocukluğumuzun masumiyetine sığındığımız ve büyümekten hiç hazzetmediğimiz zamanlar yok mudur? Bu kitap da öyle bir sorgulama işte!

Bu hayat, hangi hayat bilgisi kitabında geçiyordu, gibi cümlelerle sizi epey düşündürecek nitelikte, çok düşünülerek yazılmış… Hoşuma gitti gerçekten. İnsanı çocukluğuna götürüyor. İnsanı geçmişe götürüyor, o en değerli zamanın içinde bir yolculuğa çıkarıyor.

Kitabı okuduktan sonra düşündüm. Yazı için içinden seçtiğim cümle tesadüf değildi. Çocukken güzeldik gerçekten! Bizim çocukluğumuz, çocukluğun adı gibi tertemizdi. Yalan söylemeyi bile beceremeyen; sokaklarda ama daha çok bahçelerde oynayan, hayaller kuran, büyük düşleri olan çocuklardık. Bütün mucizelerin olacağına inanırdık. Biz büyüyünce her şey imkânlı hale gelecekti. İzinler sonsuz olacaktı. Ne yapmak istersek yapacaktık. Kısacası, büyümek demek, hayallere kavuşmak demekti.

Şimdiki gençlik bize göre daha ümitsiz, kaygılı ve korkak hatta. Ne olacağını bilememenin, geleceğe ümitle bakamamanın ezikliği içindeler. Hayatla ilgili bütün beklentileri, sınavlara bağlı… Değişen sistem onları belirsizliklere sürüklüyor.

Biz bile çocukken güzeldik, diyorsak onlar ne desin!

Sımsıkı tutundukları için çocukluklarına, ergenlikleri bitmek bilmiyor. Biz de içten içe onlara sakın büyüme çocuk diyoruz.

Hadi itiraf edin, demiyor muyuz?

Büyürlerse karmakarışık bir hayatın içinde bulacaklar kendilerini. Oysaki çocukluğun güvenli kucağı sıcacık…

Kısacası, biz de yeni nesil de aynı dönemine yaslıyoruz sırtımızı hayatın: Çocukluğa.

Onu bırakmasak daha iyi…

Nasılsa gelecek yetişkinlik. O sıcaklıkta kalıp biraz daha içimizi ısıtsak fena mı?

 

 

1 Yorum