Bağımsız, tarafsız ve kâr gütmeyen bir küresel düşünce kurumu olan ve dünyanın odağını pozitif, ulaşılabilir ve gerçekçi barış önlemlerine çekebilme amacı güden Ekonomi ve Barış Enstitüsünün her yıl yayınladığı global barış raporunun 2018 yılı versiyonu geçtiğimiz günlerde önüme düştü. 2018 Global Barış Raporu, 163 bağımsız ülkeyi, huzur ve barış ortamlarına göre sıralıyor. Rapor, dünya çapında saygın kaynaklardan elde ettiği verileri 23 nicel ve nitel gösterge üzerinden inceleyerek barış ve huzur durumlarını üç tematik açıdan ölçüyor:
1- Toplumsal huzur ve güvenlik,
2- Süregiden dahili ve harici anlaşmazlık ve çatışma düzeyleri
3- Askeri ve silahlanma derecesi.
GBR’nun 2018 sonuçlarına göre global barış düzeyi, dört yıldır kötüleşme trendinde ve son bir yılda yüzde 0,27 oranında kötüleşmiş. 2008’den beri dünyanın en huzurlu ülkesi olan İzlanda’yı Yeni Zelanda, Avusturya, Portekiz ve Danimarka takip ediyor. Suriye beş yıldır dünyanın en huzursuz ülkesi. Türkiye ise sondan 15.
Raporda en çok dikkatimi çeken ‘pozitif barış’ kavramı oldu. Barışın pozitifi ve negatifi olur mu? Olurmuş. Negatif barış şiddet ve kokunun olmaması durumu imiş. Pozitif barış ise barış ve huzurun tesis edilebilmesi ve sürdürülebilmesi için gerekli olan tavır, yaklaşım, kurum ve altyapının toplamını ifade ediyor. Bilimsel gelişmelerin, yaratıcılığın ve mutlu bireysel ve toplumsal yaşamın gelişmesi için gereken idari ve yapısal, yasal ve uygulama alt yapısının geliştirilerek güven ortamının yaratılmış olmasının göstergesi. Bu faktörler toplumların önemli bulduğu bir çok başka pozitif sonuçların da temel kaynağı. Dolayısıyla pozitif barış insan potansiyelinin kapasiteye dönüşmesi için gerekli optimum ortamı tanımlıyor.
Pozitif Barışın sekiz sütunu
Rapor pozitif barışı sekiz ana sütun üzerine inşa etmiş:
1- Bilginin serbest akışı
2- İyi işleyen hükümet
3-Düşük yolsuzluk ve ahlaksızlık düzeyi
4- Yüksek insan sermayesi
5- Sağlıklı iş ortamı
6- Kaynakların adil dağıtımı
7- Ötekilerin haklarının kabulü
8- Komşularla iyi ilişkiler
Barış raporunun gerilemede olduğu 2018 yılında, pozitif barış açısından dünya ne durumda?
Barışı tesis etmek zor ve uzun vadeli bir süreç. Oysa yıkmak çok hızlı. Pozitif barışı belirleyen sekiz faktör sadece barışı tesis edip sürdürülebilir kılmıyor, insanlık potansiyelinin de gelişmesine ortam hazırlıyor. Bu faktörler birbirleriyle karmaşık şekilde etkileşim halinde, çok boyutlu ve genellikle yavaş gelişiyorlar. Öte yandan bu pozitif faktörler bir ülkenin esnekliğine ya da olası bir şoku hızlı hazmedip kolay bertaraf edebilmesinin de ölçütü. Tabi aynı şekilde ülkenin kırılganlığının olası çatışmalara ve şiddette yatkınlığının da öngörülebilmesinin aracı. Rapora göre pozitif barış 2005-2013 arasında ortalama yüzde iki düzelme gösterirken son üç yılda durağan bir trend göstermekte. Bir çok sütunda gelişmeler varken ötekinin kabulü 2005 yılından beri Avrupa ve Kuzey Amerika’da düşüş göstermekte. Ancak negatif barışın gelişebilmesi için önce pozitif barışın bir çok sütununda gelişme olması gerekiyor.
Pozitif barış neden önemli?
Rapora göre insanlık tarihinde hiç görülmemiş mücadelelerle karşı karşıya. Bunların en önemlileri doğası gereği global: Küresel ısınma, biyoçeşitliliğin azalması, artan göç oranları gibi. Doğal olarak bu küresel sorunlar daha önce görülmemiş düzeyde iş birliklerini gerektiriyor. Rapor bu işbirliklerin aşağıdaki alanlarda önemine dikkat çekiyor:
λ Ticari rekabet ve girişimcilik
λ Refahın tesis edilmesi
λ Cinsiyet eşitliği
λ Bir dizi sürdürülebilir kalkınma hedefinde ilerleme
λ Gençliğin gelişimi ve eğitimi
λ Mutluluk düzeylerinin raporlanabilir şekilde geliştirilmesi
λ Sosyal kaynaşma ve sermaye
Barış tesis edilmeksizin bu hedeflere ulaşmak mümkün görünmüyor.
Sonra dönüp haberlere bakıyorum... Leyla’yı okuyorum, Eylül’ü okuyorum... Yüreğim dağlanıyor. İran’da bir generalin İsrail’in ve bir diğer komşu ülkenin bulut ve kar hırsızlığı yaptığını ilan ettiğini okuyorum. Yetinmiyor, bulutlarının yağmur yağmaması için hadım edildiğini ilan ediyor general dünyaya... Gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum...
Dönüp kendi kızımı düşünüyorum... Ama durun bir dakika: Hepsi kendi çocuğumuz değil mi? Geleceğin ne getireceğini elbet bilmiyoruz. Öte yandan geleceği aslında hep birlikte her an biz yaratıyoruz. Komşumuza, hani her gün birlikte kahve içtiğimize değil, ama biraz uzak durduğumuza, seçimlerde ayrı partiye oy verdiğimize bakıyorum. Gerçekten ayrı bir dünyayı mı hayal ediyoruz? Ben huzuru aradığımı biliyorum da o sanki korkularla mı yaşamayı hayal ediyor? Hangi mahalleden olursak olalım, düşman mıyız gerçekten öteki ile? Yoksa ötekine kin ve düşmanlık beslerken aslında kendi bindiğimiz dalı mı kesiyoruz?
Düşmanlık tek taraflı gelişmiyor. Ve aynı şekilde barış ve huzur da tek taraflı yeşermiyor. Her birimiz, her andaki davranışlarımızla, birlikte yaratıyoruz geleceği de yaşadığımız toplumu da; farklı kamplarda olduğumuzu zannetsek bile.
Haydi komşum koy bir kahve, tut uzattığım elimi, tanışalım artık.
Meraklısına not:
Global Barış Raporunun tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz (Kaynakça): https://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/Global-Peace-Index-2018-2.pdf