Seçim sonuçları ne anlama geliyor?

Yeni sistemin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği gibi ülkemize yeni ufuklar açmasını, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’te daha gelişmiş ve müreffeh bir ülke olma yolunda katkı vermesini istiyoruz.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
27 Haziran 2018 Çarşamba

Türkiye Cumhuriyeti bugün itibariyle parlamenter sistemden evrilip Başkanlık sistemi diyebileceğimiz yeni bir yönetim sistemine girmiştir.

16 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin akıllı bir tasarım yaklaşımıyla kurguladığı süreç en nihayetinde son noktaya gelmiş durumda.

Bundan sonra yeni sistemin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği gibi ülkemize yeni ufuklar açmasını, Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’te daha gelişmiş ve müreffeh bir ülke olma yolunda büyük katkı vermesini istiyoruz.

Yeni dönemin hayırlı olmasını diliyoruz.

*** 

24 Haziran’daki çifte seçimin sonuçlarına bakarsak özetle şu sonuçlara ulaşmamız mümkün:

Recep Tayyip Erdoğan, uzun süre iktidarda olmanın zorluğuna ve metal yorgunluğuna rağmen ülkenin yarısından fazlası için tartışılmaz ve rakipsiz bir lider olma vasfını devam ettirmekte. Son büyük başarısında MHP’nin yardımı gözden kaçırılamayacak kadar büyüktür ama en yakın rakibine ilk turda yüzde 22 gibi büyük bir fark atması her liderin ulaşabileceği bir başarı değildir.

CHP’nin adayı olan Muharrem İnce’nin tarihi miting kalabalıklarına, apolitik gençliği uzun bir dönemden sonra ilk kez siyasete entegre etmesine ve bilimden, fizikten bahsetme suretiyle seçmene farklı ufuklar sunmasına rağmen parti içinde uzun zamandan sonra bir rekor olsa da,  yüzde 30’u anca geçmesi mutlaka hem partisinin hem de kendisinin üzerinde düşünmeleri gerektiği bir sonuçtur.

Bu oranı, sadece İnce’nin performansı veya partisinin ve yöneticilerinin başarı skalalarıyla ölçmenin yanlışlığı Anadolu’nun kültürel dokusunu tam anlamamakla açıklanabilir ancak. Muhafazakâr sosyolojinin egemen olduğu bir toprakta sosyal demokrat veya merkez sol bir partinin oy oranının en fazla ne olabileceğinin hesaplanması çok zor olmasa gerek. Bu saptamalar üzerinden yeni politikalar geliştirmenin elzem olduğu gerçeğini de kabul etmek gerek.

*** 

Meclis seçimlerinde ise Ak Parti son genel seçimlere oranla yüzde 7’lik bir kayıp yaşamıştır. Bu kaybın nedenlerini tartışmak buranın konusu değildir ancak partinin geleceği adına üzerinde durulması gereken bir sorunsal olduğu da bir gerçektir. Gençlerin söz konusu partiye göreceli olarak daha düşük oranda ilgi duyması mutlaka doğru bir şekilde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Ekonominin iyiye gitmemesi, adalet ve özgürlük meselelerindeki sıkıntılar bu düşüşün ne kadarına tekabül ettiğini en iyi parti yöneticileri analiz edeceklerdir. Buna rağmen aldığı yüzde 42,5’luk oy millet iradesinin bu partiye gösterdiği büyük ilgisinin devam ettiğini de göstermekte.

CHP için ise, kendi içinde ciddi oy kaybına uğramış olmasına rağmen, seçim öncesi, yönetimin İyi Parti’ye seçimlere girmesi için verdiği ile seçmeninin HDP’yi barajı geçirmek için verdiği destekle, parlamentonun çoğulcu bir profile sahip olmasında ve Türkiye sosyolojisinin yüzde 98’inin orada temsil edilmesinde büyük katkısı olan bir parti olarak tarihe not düşülecek.

İyi Parti’nin yepyeni bir parti olarak ilk seçimlerde yüzde 10 oy olması bir başarıdır. Merkez sağdaki bir boşluğu doldurmaya devam edeceği muhtemeldir.

HDP ise yaşadığı zorluklara rağmen özellikle büyük şehirlerdeki olası CHP’li seçmenin yardımıyla barajı geçmeyi başarması, parlamentoda milyonların temsil edilmesi anlamında demokrasi adına olumlu bir gelişme olarak görülmeli. Partinin, oy deposu olan güneyedoğu bölgesinde oy kaybına uğraması ise bu seçimin bir başka ilginç sonucu olsa gerek. ‘Hendek siyaseti’nin seçmeninde yarattığı muhtemel tepkisi ile başkanlarının cezaevinde olmasının bu düşüşte ne kadar etken olduğu da düşünülmesi gereken konulardır.

*** 

Son ilginç gözlem de sosyal medya üzerine olmalı. Çoğu sosyal medya takipçisinin düşündüğünün aksine sosyal medyanın seçimlerde belirleyici olmadığı da ortaya çıkmış oldu. Bu platformun bütün Türkiye halkı tarafından kullanıldığı sanısı yanılgının en önemli nedeni olsa gerek. Orada yapılan kimi anket sonuçlarıyla sandıktan çıkan sonucun neredeyse birbirinin karşıtı olması çok öğretici bir bulgu olsa gerek.

 Sosyal medyanın yarattığı dünya belki sanal değil ama sokaktaki dünya ile bire bir örtüşmüyor. Sosyal medyayı hiç kullanmayan kitleler büyük oranda seçim sonuçlarını belirliyor.

Üstelik bu platformun kutuplaşmaya taşıdığı su ise iletişim teknolojisinin insanoğluna verdiği zarar açısından bir hayli tartışılması gereken bir konu olmaya aday.

*** 

Yeni dönem Türkiye’ye iyilik, güzellik, zenginlik ve mutlaka huzur ve barış getirsin.