Nasıl ki malzemelerin bir arada yoğrulmasıyla oluşur köfte, öyle de oluşur bir toplum farklı rayihalarının birlik içinde yaşamasıyla...
Kıyma, kimyon ya da tuz kaybetmez kendi özelliklerinden bir şey. Ne de bir pırasa köftesi ise -mesela sözünü ettiğimiz- ne pırasalığı eksilir pırasanın, ne kıymanın kıymalığı. Hep birlikte toplamlarından daha büyük bir tek lezzet oluştururlar. Üstelik hiç böyle düşünmemiştim ama bir sosyal yiyecekmiş de köfte.
Avcı toplayıcı zamanlarda avlanan etin -özellikle de av az olduğunda- topluluk içinde eşit miktarda paylaşılabilmesi için kıyılıp, mevcut diğer gıdalarla yoğrularak hazırlandığından topluluğun her bir üyesi aynı şekilde beslenebiliyormuş. ‘Türkiye’nin Köfteleri’ kitabının yazarı, yiyecek içecek danışmanı Osman Serim geçtiğimiz hafta Tekirdağ’da düzenlenen Trakya Köfte Şenliği sebebiyle Süleymanpaşa Belediyesinin himayesinde Barbare Bağlarında gerçekleştirilen köfte panelinde bu açıklamayı yaparak köftenin sosyal bir yiyecek olduğunu açıkladıktan sonra tüm dünya mutfaklarında köfte olmasına rağmen 300 çeşit ile en geniş yelpazenin Türk Mutfağında olduğunu dile getirdi. Göç yolları üzerinde olmanın ve tabi ki zaman içinde karşılıklı zorunlu göçlerle sosyal ve toplumsal değişimlere rağmen çok çeşitli kültürlerin etkisiyle, üstelik de doğası gereği çok verimli bir toprakta coşmuş bir mutfak kültürü...
İki günlük şenlik gezisinde Tekirdağ’ın zenginliklerini gözlemleyerek bitiremedik. Trakya’nın her yöresinin köftelerin tek ortak noktası muhtemelen ustalarının, hayvanın belden aşağısının köfteye uygun olmadığını söylemeleriydi. Kaşer peynirinin, yemek kurallarına göre kendi peynirlerini yapagelen Yahudilerin elinden çıktığını biliyoruz. Ancak köfte geleneğinin de böyle bir geçmişi var mıdır, bilemiyoruz. Bildiğimiz, Trakya’nın sadece köfteleri ile değil, bağları ile de ünlü olduğu. Ancak bağlara gelmeden, gezinin en güzel anı, bizleri ilk durağımız Kumbağ’da müzikleri ile karşılayan Aydoğdu mahallesi çocukları ile tanışma ve onlar için götürdüğümüz kitaplarla haşır neşir olmalarını izleme anı idi.
Tüm çocuklar sevgi dolu ve tüm çocuklar sevgi almaya hazır. Şans verildiğinde tüm çocuklar mutlu ve başarılı. Her birinin kendine göre ilgi alanı, kendine göre yeteneği olsa da bir araya geldiklerinde tıpkı ellerindeki farklı çalgılarla sundukları müzik gibi, tabiri caizse, tıpkı bir köfte gibi, eşsiz bir lezzet sunabiliyorlar.
Ve tıpkı bir köfteyi farklı malzemelerle yoğurur gibi, yeniden yoğuruyor şehri Başkan Ekrem Eşkinat yönetimindeki Süleymanpaşa Belediyesi.
Sanatsal ve sportif faaliyetleri destekliyor mesela. Biz oradayken, Bisanthe Uluslararası 3. Taş Heykel Sempozyumu gerçekleştiriliyordu. Türkiye, Çin, Arjantin, Kosta Rika, Gürcistan, Beyaz Rusya, Tayvan ve İsrail sanatçılar Nermin Sözel küratörlüğünde ‘müzik’ temalı heykellerini yontuyorlardı. Kamusal alanda sanatın sevdirilmesi amacıyla düzenlenen bu sempozyumda tamamlanacak heykeller Tekirdağ’ın sahil şeridini süsleyecekler. Sempozyuma katılan İsrailli sanatçı Tanya Preminger “Heykel mimarinin müziğidir” diyerek tanıtıyor yontmakta olduğu ‘Öğelerin uyumu’ isimli eserini. Tekirdağ’ın müzikle ilişkisi, heykelin mimari ile ilişkisiyle özdeşleşiyor.
Üzümünü ye bağını sorma demiş eskilerimiz. Varsa da bir bildikleri, eğer konu üzümse, sormak gerek bence bağını. Bilmek gerek. Hatta, mümkünse bağında, dalından, bağından ve ayında yemek gerek üzümü.
Ayında, demek ki, eylülde. Ve eylül ‘üzüm’ demekmiş Süryanicede... Eylül, hasat ayı üzümün... Bağ mevsimi... Eylül ayında Tekirdağ’a gidip de, bağ ziyareti yapmadan dönülmez. Demedi demeyin.
Meraklısına not:
* 1435 çeşit üzüm yetişiyormuş Türkiye’de. Bu üzümlerin her biri ile ilgili araştırma ve geliştirme çalışması aynı şekilde bağ ve bağcılık ile ilgili her türlü soruna ve soruya cevabı yine Tekirdağ’da bulmak mümkün. Çünkü Tekirdağ’da 1930 yılında Atatürk’ün talimatıyla bir Bağcılık Araştırma Enstitüsü kurulmuş.
* Trakya’nın en iyi şarapları dünyaca tanınmış uzmanlar (Masters of Wine) tarafından bir yarışma ile belirleniyor. Sommelier Burçak Desombre’nin Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat’ın desteği ile düzenlediği yarışmanın üçüncüsü geçtiğimiz hafta sonu yapıldı.
* Kategori en iyilerinin seçildiği yarışmanın sonucu şöyle: En iyi beyaz Doluca/Sarafin Chardonay 2015, en iyi roze Doluca/Verano Blush 2016, en iyi Varyetal karakter gösteren kırmızı Saranta/Chateau Murou Syrah 2014, en iyi kupaj kırmızı Kayra/Versus Dedeçeşme Blend 2015 ve en iyi şarap ise en iyi şarap (Barbare/Premier Reserve IX-XI-XII, MV).