Lilian Şer’e...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
23 Ağustos 2017 Çarşamba

Geçen hafta göçmen kuşları gördüm giderken. Henüz çok erkenmiş gibi geldi. Adet üzere yerimden kalktım. Rivayet odur ki, kuşlar giderken ayakta iseniz, o yıl çok seyahat edersiniz. Olanları koltuğundan izleyen eşim, “Bırak bu saçmalıkları” deyiverdi. Kimseye zarar vermediği sürece batıl inançların yararlı bile olabileceklerine inanıyorum. Sonuçta bu yıl ben bol bol seyahat ederken, eşim oturduğu yerde bol bol kitap okuyabilecek. Yaşayıp göreceğiz.

***

Pazartesi sabahı deniz otobüsü iskelesinde ilk bavul göçüne tanık oldum. Kurban Bayramı tatili, okulların açılışı derken, Ada’ya veda etmeye başlayanlar çoğalıyor. Erkekler her sabah ellerinde dört tekerlekli bavulları itiş kakış deniz otobüsüne sokmaya çalışıyorlar. Kalan herkesin tek temennisi, seyahate çıkacak yerel halkın yerine dışardan akın akın insan istilasına uğramamak. Bekleme salonunda ayaküstü sohbet edenler, “Belediye bari bayramda gelenlerden ‘ayakbastı’ ücreti alsa, yeterince ihya olur” diyorlardı. Çok mu zor böyle bir uygulamayı hayata geçirmek? Oysaki dünyanın birçok yerinde geçerliliği olan bir sistemdir.

***

Sıcak bir ağustos günü. Akşamüstü saatlerinde köşe yapan belediye kahvesinin önünden geçiyoruz. Eşim duraklıyor ve bizden yaklaşık iki nesil büyük bir çiftle selamlaşıp sohbete başlıyor. Bey, ‘oturmaz mısınız?’ diyor. Lilian ve Bernar Şer’i ilk kez o gün tanıdım. Yanlarındaki çantadan şehre dönecekleri belliydi. Sonradan Ada’ya sadece hafta sonları geldiklerini öğrenecektim. Yoğun iş temposundaydılar ve gidiş geliş yorucu oluyordu. Uzun zamandan beri hem erkeğin hem de eşinin Aşkenaz olduğu bir çiftle karşılaşıyordum. Çok özeldiler ve sohbetleri çok keyifliydi. Zaman içinde Lilian’la arkadaş olduk. Fındık eksperiydi. İşinin yanı sıra hiçbir kuruma üye olmaksızın her tür cemaat etkinliğine katılırlardı. Ayrıca iyi birer Şalom okuruydular. İnanılır gibi değildi. Ailesi Rusya’dan Adana’ya göç eden Lilian’ın genç kızlık soyadı Cherniak’tı. Uzun süre pamuk işi yaptılar. Mütevazi görünüşünün altında Lilian bir deryaydı. Mizah anlayışı, bildiği lisanlar, müzik, edebiyat ve özellikle felsefe günlük hayatının bir parçasıydı. Bilmediğini anlamaya çalışır, çok sevdiği torunları Greti ve Can’a bir adım daha yaklaşmak için her türlü yeniliği, teknolojiyi öğrenmeye çalışırdı. 

Evi her zaman açık, koşulsuz sevginin simgesiydi Lilian; geç tanıdım ve zamansız kaybettim, ‘mentor’umu. Hastalığında bile, tekerlekli iskemle ile oy kullanmaya gitti. Böyleydi onun görev anlayışı.

Huzur içinde kal.

Mekanın cennet olsun.