Herkes hak ettiği gibi yönetilir

Alber NASİ Köşe Yazısı
17 Mayıs 2017 Çarşamba

Geçtiğimiz haftalarda dünyanın değişik bölgelerinde üç ayrı seçim yaşandı. Birbirlerine coğrafi ve kültür olarak çok uzak konumlarda olan bu üç ülkedeki seçim sonuçları hem kendi bölgelerini hem de dünyayı değiştirebilecek nitelikte.

İlki hiç şüphesiz ki Fransa seçimleri. Fransız seçmeni nasıl bir yönetim hak ettikleri konusunda çok net bir mesaj verdi. Macron’un seçilmesinde, Fransız sağının aşırı derecede kirlenmiş olması ve solcuların aşırı beceriksizliklerinin yanı sıra Marine Le Pen’in iticiliği de önemli rol oynadı. Fransa, aşırı sağın pençesinden kurtulmayı şimdilik başardıysa bile, Ulusal Cephe’nin (Front National) cumhurbaşkanlık seçimlerinde ikinci tura kalması ve son derece itici ve sert üslubuyla Marine Le Pen’in yüzde 35 gibi yüksek bir oy oranı almayı başarması gelecek için pek de iç açıcı olmasa gerek. Le Pen’i istemeyen kesim tarafından tek seçenek olarak görülen yeni cumhurbaşkanı Macron’un başarısızlığının getireceği sonuçları kestirmek ise şimdiden oldukça zor.

Bir sonraki seçimlere bakmak için takvimi hızla ileriye doğru çevirdiğimizde, Ulusal Cephe’nin biraz daha profesyonel bir yaklaşım benimseyip, baba-kız Le Pen’ler yerine, yeni bir isimle yarışa girmesi, daha sıcakkanlı ve sözüm ona uzlaşmacı bir adayla seçime gitmesi bu partiyi sonraki seçimlerde iktidara bile taşıyabilir. Elbette ki o günlerde siyasi rüzgârın nereden eseceği ve Macron’un Fransa’yı nasıl yöneteceği de önemli ancak Fransa’da aşırı sağ tehlikesi bu seçim sonuçları ile geçmiş sayılmaz.

Bir diğer önemli seçim ise Güney Kore’de yaşandı. Önceki Devlet Başkanı Park Geun Hye’nin bir tanıdığının yol açtığı yolsuzluk skandalına karıştığı ve arkadaşına yardımcı olduğunun ortaya çıkmasıyla başlayan skandal, Hye’nin mart ayında görevinden azledilmesiyle son bulmuştu. Ardından yapılan seçimler ise sosyalist aday Moon Jae-In’in seçilmesiyle sonuçlandı.

Dünya normal seyrinde gidiyor olsaydı bu seçimin pek bir önemi olmazdı. Ancak yeni Devlet Başkanı Moon Jae-In’in Kuzey Kore ile daha yakın ilişkiler kuracağını açıklaması seçimlere ayrı bir anlam katıyor. Ancak yeni devlet başkanı henüz yerine alışamadan Kuzey Kore yeni bir füze denemesi gerçekleştirdi. Üstelik Japonlara göre, denenen füze daha önce hiç görülmemiş bir tür olabilir.

Kaldı ki bir seneden uzun zamandır Kuzey Kore ile ABD arasındaki gerginlik giderek artıyor. Trump’ın birbiriyle çelişen mesajları kafa karıştırırken, Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un ise İsrail’i dahi işin içine katarak tehditlerde bulundu.

Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump ABD’nin Güney Kore’ye verdiği askeri destek karşılığında para talep ederken, yeni seçilen Güney Kore lideri ülkesinde konuşlandırılan ABD füzelerinin yasal süreçler kapsamında konuşlandırılmadığını iddia ederek bu füzelerin sökülmelerini istiyor.

Kuzey Kore’den sonra Güney Kore ile de ilişkileri gerginleşen ABD için, Güney Kore’nin yeni devlet başkanı gerginliği söndürebileceği gibi, Kuzey Kore ile yakınlaşarak tansiyonu daha da yükseltebilir.

Son haftalarda yaşanan diğer seçim ise Hamas ile ilgili. Hamas’ta yapılan seçimlerle Halid Meşal yerine İsmail Haniye siyasi büro başkanlığına seçildi. Hamas aynı zamanda yeni siyaset belgesini de açıkladı. Hamas, özellikle Batı dünyasına daha şirin gözükmek için “Biz Yahudilere karşı değiliz, biz Siyonistlere karşıyız” kıvamında bir belgeyle, söylem değişikliğine gitmiş görüntüsü yaratmaya çalışıyor. Oysa belge İsrail’i tanımadığının altını çiziyor. Gerek Hamas gerek Filistin Yönetimi çok açık bir şekilde İsrail’in var olma hakkını tanımadıkça gösterecekleri bu tür şirinliklerin bir kandırmacadan ibaret olacağını anlamak için çok da zeki olmaya gerek yok. Son yirmi senedir devam eden ve artık doruğa ulaşan bu kandırmacanın ne zaman biteceğini ise kimse bilmiyor.

Nasıl ki Fransızlar son seçimlerle nasıl yönetilmek istediklerini çok açık bir şekilde ifade etmişlerse, son otuz senedir seçtikleri liderlerle Filistinliler de nasıl yönetilmek istediklerini çok açık ve net bir şekilde gösteriyorlar.