Asansörde yılbaşı

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
4 Ocak 2017 Çarşamba

Miladi yeni yılın ilk yazısında hiçbir olumsuz konuya değinmeyeceğim. Son zamanların ruh hali insanları kısır bir döngüye sokuyor. Oysa gülmek hatta gülümsemek bile bulaşıcı. Bu son şıkkı kullanmak vitamin almak gibi…

Yılın son günü ufak tefek alışverişlerimi tamamlayıp saçımı taratmaya gittim. Bir zamanlar kadın kuaförleri yılbaşı günü çift tarife alırlardı. Onun için hep bir gün öncesinden giderdik. Yolda yürürken, “Acaba hâlâ çift tarife geçerli mi?” diye düşündüm. Dükkândan içeri girdiğimde şaşırdım. Sadece iki müşteri vardı. Oysaki bir kuaförün en çok iş yapması gereken gündü. Anlaşılan adetler değişmişti. Sonuç olarak, çıkarken iyi seneler dileyip her zamanki ücreti ödedim.

***

Yılbaşı öncesinden başlayarak cadde ve sokaklardaki ışık seli, dükkânların olağanüstü dekorları, özenilerek hazırlanan hediye paketleri sanal da olsa mutluluk veriyor.

Özenli paketlere gelince, çocukluğumda ilkokulda sınıf öğretmenlerine verilen mecburi hediyeler haricinde evimizde öyle bir adet yoktu. Gerçi bizim nesil biraz saftı. Hiçbirimiz ailemize, ‘Neden bizde çam ağacı yok?’ diye sormadık.

Aynı paralelde, çocuklarım büyürken yılbaşı hediyeleri almak söz konusu olmadı. Sadece yılbaşı gecesi belli bir mekânın partisine gittiklerinde oranın giriş ücretini karşılardık. Hediyelere gelince, Hanuka’da simgesel, Purim’de ise daha büyük hediye alındı. Birer yetişkin olmalarına karşın bu gelenek halen devam ediyor.

Çam ağacına gelince, tabii ki yeni neslin istekleri hayli gelişmişti.

Ona da bu farkındalığı kapı komşumuz, danışmanımız rahmetli Jak Telvi anlattı. Konu da böylece kapandı. Özetle, eve ağaç girmedi.

Sanırım ders bitti, teneffüse çıkabiliriz.

***

Kuaför çıkışı, eve girmeden anneme uğramak istedim. Kahve içip sohbet ettikten sonra, birbirimize iyi dileklerde bulunduk ve asansöre bindim. Bir kat inmiştim ki ışıklar kesildi, asansör iki katın arasında durdu. Klostrofobik olduğum için düğünlerde tebrik kuyruğuna girmeyen zatınız anında buz kesildi. Annem hemen telefon etti. Apartmanda daimi bir kapı görevlisi olmadığından yöneticiyi aramıştı. Az sonra elinde bir fenerle gelen Bülent Bey sakin bir sesle paniklemememi söylerken aynı zamanda Metin Usta’yı aradı. Neyse ki usta yakınlardaydı. Kısa sürede geldi ve asansör kapısını açtı. Nefes almak harikaydı. Görüntü aynen şöyleydi; alt katta bir iskemle, elinde bir bardak suyla bekleyen bir bayan, yönetici Bülent Bey, senelerin komşusu Doğan Bey ve tabii Metin Usta… Ben de iki kat arasında onlara bakıyorum. Hepsi geçmiş olsun dedikten sonra, “Tilda Hanım kapıyı hava almanız için açtık. Ama bu aralıktan çıkamazsınız.” Kapının tekrar kapanıp manivela ile indireceklerini söylediklerinde film koptu. “Hiçbir kuvvet bu kapıyı üstüme örtemez. Atlarım.”

Olurdu olmazdı, derken yöneticinin bilumum trapez hareketleri sonucu ayaklarım yere değdi. Oturup su içtim. Kendimi toparladıktan sonra karanlıkta merdivenleri dikkatle inip, sokak kapısından çıktım. Soğuk hava öyle iyi geldi ki…

Yılbaşı arifesinde lüzumsuz bir sıkıntı ama bir kez daha şükür.

***

 Köşe yazılarınızın okunduğunu bilmek, kişi için büyük ödüldür. Sizinle aynı görüşlere sahip olmaları gerekmez. Önemli olan gazeteyi ellerine aldıklarında ikinci sayfanın sol köşesinde odaklanmalıdır. Okurlarımın büyük çoğunluğu için gazete kâğıdı hala bir tutkudur.

Önümüzdeki yıl boyunca hepsine sağlık, neşe ve güzellikler diliyorum. Ancak, iki ailenin yüreğimde ayrı bir yeri var. Yolda gördüklerinde yanıma gelip sohbet ederler. Yazmadığım bir hafta olursa telefon açıp her şeyin yolunda olup olmadığını sorarlar. Bu yaklaşım insanı besler, daha iyisini yapmaya şartlar ve tabii ki çokça mutluluk verir. Sayın Jak Gökay ve Eli Düvenyaz iyi ki varsınız ve iyi ki değer vermesini biliyorsunuz.