Kişon ve müzayedeler

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
23 Kasım 2016 Çarşamba

Büyükler terk-i diyar edip evler boşaltılınca bir sonraki nesil, aile yadigârı birkaç parça eşyayı kendi mekânına taşıyor. Yirmi sene evvel anneannemin yemek masası, büfe ve kontrbüfesi evimizde yerini buldu. Eşyaların maddi boyutunu hiç düşünmedim. Onlar çocukluğumun bir parçasıydı ve duygusal açıdan çok değerliydiler. Gerçi müzayededen alındıkları anlatılırdı. Ama bu konunun benim için bir önemi olmadı.

Bir müddet sonra bir ev daha kapandı. Ve bir gün eşim babasının evinden oldukça büyük ebatta, kalın varak çerçeveli bir yağlıboya tablo ile çıkageldi. Öyle mutlu görünüyordu ki, yorum yapamadım. Ama hiçbir şekilde salona uymuyordu. Öyle astık olmadı, böyle tuttuk olmadı. Bu arada, tablonun bir müzayededen alındığı ve çok değerli olduğu da vurgulanıyordu. Nihayet bir yer bulduk, astık. Komplo teorilerim çalışmaya başlamıştı. Dünyanın dokuzuncu harikası, nasıl ‘kalk gidelim’ yapacaktı?

Efraim Kişon’un bir öyküsünü anımsadım. Yeni evli çifte, zengin hala düğün hediyesi olarak bir tablo hediye eder. Gençler tabloyu beğenmeyip bir kenara atarlar. Halanın ziyaretlerine geleceği gün telaşla tabloyu ararlar ve kapı zili çalmadan duvara asmayı başarırlar. Öykü mizahi anlatımla devam eder. Kendi adıma benzer bir mizansen yapamadım. Ama belli bir süre tabloya ince bir tül koydum. Hem görmeyecektim, hem de değerini koruyacaktı…

Bu deneme de uzun sürmedi. Ta ki bir arkadaşımız ‘tabloyu bir ekspere göstersenize’ diyene kadar. Harika bir fikirdi. İlginçtir, ne çevresinde bu tarz tanıdıkları olan eşim, ne de ben böylesi bir girişimde bulunmadık. Belki de zaman içinde, tabloda resmedilen çift ailemizin birer ferdi olmuştu. Bir de şu varak çerçeve biraz daha eskise…

***

 Adımı, adresimi nereden bulduklarını bilemiyorum ama yıllardır posta kutusuna bir türlü sığmayan müzayede katalogları gelir. Son derece kaliteli kâğıda basılmış bu kitapların içeriğini incelemek oldukça keyiflidir. Keşke sadece gerçek alıcılara yollasalar... Öte yandan bunun kültür hizmeti olduğunu düşünüyorum. Uzun zaman, belli aralıklarla, katalogları oğullarımın önüne bıraktım. Tuğralı zarflar, tombak, beykozlar, lokumluklar, gülabdanlık, opalinler, Sevres kutular, Meissen porselenler vs gibi güzelliklere aşina olsunlar diye. Sanırım bu devirde gençlerin ilgileri farklı alanlarda.

***

 Biraz da güncele, güzelliklere dönelim. Her zaman gazetecilere ev sahipliği yapan gazetemiz çizer/yazarlarından İzel Rozental, bu kez Schneidertempel Sanat Merkezi’nde ‘Karikaze’ başlıklı sergisiyle konuk olacak. Aralık’ın ilk haftasında gerçekleşecek sergide Rozental, karikatürde 25. yılını kutlayacak.