Trump’ı bekleyen ekonomik çelişkiler

Alber NASİ Köşe Yazısı
16 Kasım 2016 Çarşamba

Olmaz denilen bir kez daha oldu ve Trump ABD Başkanlığını kazandı. Türlü saçma sapan spekülasyon, saçma sapan haber havada uçuşmaya devam ediyor. Halk galeyana getiriliyor ve Trump’ın lafları çarpıtılarak servis ediliyor. Gerçi seçilmiş Başkan Trump’ın söylemleri de çarpıtmaya son derece müsait. Bazıları Cumhuriyetçi delegelerin Clinton’dan yana oy kullanmasını bekliyor.

Trump popülist söylemleri olan, yani kendi düşündüklerini değil halkın duymak istediklerini söyleyen bir lider. Verdiği sözler kendi içinde bile çelişki yaratıyor. Meksika sınırına duvar çekebilir ancak serbest ticaretten istediği gibi vazgeçemez. Meksika sınırına duvar çekmesi ise Meksika’nın kendine çeki düzen vermesine önayak ve yardımcı olur. Kaldı ki petrol zengini Meksika’nın da belli standartları kabul etmesi ve kendi içinde reform yaparak ABD’ye göçü engellemesi gerekir. Trump’ın en büyük vaadi olan ve gerçekleştirmesi muhtemel “ABD’yi yeniden inşa edeceğiz” söylemi ise olası gümrük duvarlarının arttırılmasıyla son derece çelişkili. 

***

ABD birçok ‘kirli’ üretimi yurtdışına atmış durumda. ABD’yi inşa edecek demir çelik ABD’de üretilmiyor bile. Bu sistemler bugünden yarına kolay kolay kurulacak sistemler de değil. Demir çelik için Çin’e ve Hindistan’a bir anlamda bağımlı. Gümrük duvarları zaten var. Her ürüne gümrük koymak ne mantıklı ne de rantabl değil. Kaldı ki o inşaatlarda Trump’ın düşündüğünden çok daha fazla ‘göçmen’ hatta ABD vatandaşı dahi olmayan ‘yabancı’ çalışacak. İşsizlik oranı yüzde 4,9’un altına düşmüş bir ülkede saati 12 dolar ücretle hangi doğuştan ABD vatandaşı inşaatlarda çalışır? Çalışsa bile kaç tanesi çalışır?

Diğer yandan Trump’a oy verenleri yakalayan ve belki de yeni iş sahaları açılmasını sağlayacak en önemli adım vergi indirimi. ABD sermayesi, imalatçıları, senelerdir vergi avantajları sebebiyle ülke dışına yönelmekteydi. ABD şirketleri, ülke içerisinde vergi vermek yerine karlarını ülke dışında yatırım yaparak değerlendiriyordu. Vergi kaygısıyla Amerikan şirketlerinin ABD dışındaki şirketlerinin/şubelerinin kasalarında milyarlarca dolar tuttuğu göz önüne alındığında vergi indiriminin ne anlama gelebileceği tekrar yorumlanabilir.

Kısaca vergi indirimiyle özellikle teknolojik ürünlerin üretimi ABD içine ister istemez geri döner. Ancak mevcut 400 milyonluk nüfus bu üretime yetişir mi? Global ticarette hatırı sayılır bir düşüş olursa belki. Aksi takdirde ABD pazarına bile mal yetişemeyebilir.

ABD dolarının sahibi ABD’nin bütçe açığı gibi bir derdi yok. Hem Senato da hem de Temsilciler Meclisinde çoğunluğu ele geçiren Cumhuriyetçilerin borç tavanı krizi gibi bir derdi de yok. İstediği kadar faiz karşıtı olsun, suni de olsa yaratılan işler ister istemez enflasyon ve faiz yaratacaktır. FED’in politika faiziyle piyasanın verdiği faiz arasında çok derin farklar da olamaz. Yani ABD 10 yıllık tahvil faizi yüzde 3’e çıkarsa işsizlik daha da düşer ve enflasyon artarsa, FED faizi yüzde 1 de arttırabilir. O noktada gelişmekte olan ülkeler için felaket senaryosu başlar. Uzun vadeli borçlarda faizler yüzde 8-9 bandına oturur ve gelişme gelişememeye dönüşür. ABD doları iyice güçlenir ve hem gelişmekte olan ülke para birimlerine hem de Euro ve Japon Yen’ine karşı ciddi değer kazanır.

***

Trump’ın Ortadoğu ile bir planı ve/veya politikası var demek yanlış olur. Ancak bu konuda Amerikan politikalarıyla ilgili gereken bilgiler kendisine henüz ulaştırılmadığı için söylemlerinin de pek bir önemi yok. Kaldı ki hemen hemen her Amerikan Başkanı’nın kabul etmek zorunda kaldığı gerçekler Trump için de geçerli olacak. Ortadoğu’nun alelade bir toprak parçası olmadığını idrak ettiği anda söylemleri de değişir.

Trump’ın yapabileceği ve yapmasını arzu ettiğim iki önemli girişimi olabilir. Birincisi ABD’nin İsrail’deki büyükelçiliği Yeruşalayim’e taşıması, diğeri ise İran ile olan nükleer anlaşmayı rafa kaldırması. Birincisi semboliktir aslında; jestten öte bir anlamı yoktur. İkincisi ise yapılması gerekendir, ancak yapılması oldukça zordur.