Donald Trump bir Nefsi müdafaadır

Trump’a verilen oylar dünyada hızla yükselen radikalizme karşı ABD vatandaşlarının bir nefsi müdafaasıdır.

Sami AKER Köşe Yazısı
11 Kasım 2016 Cuma

Ekonomistler 1960’larda ABD’nin küresel gücünü ifade etmek için Amerika hapşırsa dünya nezle olur derlerdi. Dolayısı ile ne kadar dünyadan kendini izole etse de ABD’nin seçimleri hepimizi ilgilendiren bir konudur.

Trump’a verilen oylar dünyada hızla yükselen radikalizme karşı  ABD vatandaşlarının bir nefsi müdafaasıdır.

“Sen benim sana sağladığım özgürlükleri kullanacak ve benim hayat tarzımı, inançlarımı, ırkımı  tehdit edecek, sıkıştığında  benim hukuk mahkemelerime sığınacak, yine eğer serbest kalırsan ‘Amerika Şeytandır’ diyecek ve bu rantla geçinmeye devam edeceksin.”

Maalesef Orta Doğu-İsrail- Amerika konularında fiili durum dünyada budur.

 Batı medeniyetinin sabrı mistik doğunun ermişleri gibi büyüktür, ancak her sistemin bir eşik değeri vardır, bu nokta aşıldı mı sistem savunmaya geçer yumuşak eller sert yumruklara dönüşür.

Hayatta kalma refleksi doğal, Tanrısal bir kuvvettir. Her canlıda olduğu gibi siyasi sistemler de kendilerini koruma içgüdüsüne sahiptir. Özellikle yerleşmiş batı demokrasilerinde bu kuvvet yukarıdan değil tabandan geldiği için çok daha büyük bir momentuma sahiptir.

ABD halkı “İslam bizden Nefret ediyor” diyen Trump’ın sözlerini bir uyarı olarak nitelemiş ve tepki vermiştir. Sonuç olarak dünyanın tartışmasız en büyük askeri gücünün başkomutanlığına Cumhuriyetçi adayı getirmiştir. Hiçbir inanç nefreti savunmaz ancak Ortadoğu’da nefret siyasetinin politik alanda bir rant olduğu da fiili bir durumdur.

Yaklaşık bir yıl boyunca devam eden seçim sürecinde ABD topraklarında meydana gelen terör olaylarının arkasından Ortadoğu kökenli şeytani radikal görüşlerin çıkması da Trump’ın seçim propagandasını teyit etmiştir.

Donald Trump başarılı bir iş adamı. Zengin doğmuş ama ailesinin servetini katlamayı başarmış bir adam. Üstelik daha yirmili yaşlarda baba şirketinin başına geçmiş.

 İşadamı demek fırsatları kâra çevirebilen adam demektir.

Trump, seçim kampanyasında yükselen global radikalizmi çok iyi kullandı.

ABD’de öteden beri Demokrat geçinen bazı eyaletler bu seçimde herkesi şaşırtarak Cumhuriyetçi tarafa geçti.

Trump’ın başarısının arkasında radikalizme, radikal tepkiler vererek cevap vermek yatıyor.

Biri size yumruk atarsa kendinizi savunmak zorunda kalırsanız. Eğer kavga bir ölüm kalım savaşı ise seni dava edeceğim demeye vakit yoktur. Elinize geçen taşı düşmana sallarsınız. Bu bir nefsi müdafaadır ve evrensel hukukta cezası yoktur…

Onun içindir ki, Trump’ın seçim kampanyasında kullandığı radikal söylem toplumdan büyük bir onay almıştır.  Bu seçim sonucu, Batı değerleri üzerine kurulu ABD demokrasisi kendini korumak için refleks gösterdi şeklinde algılarsak, şaşacak bir tablo değildir.

Başkan adayı Donald Trump ile Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump arasında büyük fark olacaktır.

ABD’nin iç siyasetinde, ekonomisinde olacak değişikliklerin, cumhuriyetçiler ile demokratlar arasındaki farklar kadar olacağını düşünüyorum. Trump bir kere Amerikan Başkanı olmanın sorumluluğunu omuzlarına  aldığında klasik bir Cumhuriyetçi lider olacaktır.

Ancak Ortadoğu siyaseti için aynı şeyleri söylemek zor.  Yedioth Aharonot yazarı Elyakim Haetznel, “Zengin Arap ülkeleri seçimde Clinton kampanyasına İsrail’de Clinton’ı destekleyenlerden daha fazla para yatırdı.” diyor.

ABD seçim kampanyası boyunca ülkemiz dahil Ortadoğu basını Trump’ı felaket senaryoları ile tarif etti. Bunun tek sebebi Trump’ın İslam konusunda yaptığı konuşmalar değildir.    Ortadoğu’da siyaseti ve parayı kontrol eden kuvvetler Cumhuriyetçi bir iktidarı Washington’da görmek istemez. Sadece bu durumdan Trump’ın iktidarının bölgemizde endişe yaratacağını söyleyebiliriz.

Ancak bu değişiklikler ne olursa olsun ABD ahlaki değerleri içinde kalacak, sıcak çatışma yerine ‘Obama usulü’ siyasi caydırıcılık üstüne inşa edilecektir.