Bu aralar ne okuyorsunuz?

Unutmayın, yazarın da dediği gibi, bir kadını kaybederseniz, bütün kadınları kaybedersiniz.

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
19 Ekim 2016 Çarşamba

Kadere inanır mısınız? Hayat yolunda yaptığımız seçimler, kaderimizi belirler. İradeyle seçeriz aslında gideceğimiz yolu. Güzel bir seçim yapmışsak, bu bizim başarımızdır, yanlış yapmışsak, suç kaderindir.

‘Şahane Hatalar’ romanını bir yandan okuyup bir yandan yazacaksınız. Tek başlangıca ve birçok sona sahip. Romanın konusuna ve gidişatına bakarak, kendi gideceğiniz yolu seçerek bir sona varacaksınız. Ve elbette bundan kendiniz için bir sonuç çıkaracaksınız. Sonra da emin olun, peki ya bu yolu değil, diğerini, seçseydim, diyerek kendinizi kitabın ara bölümlerinden birine geri dönmüş bulacaksınız. Çünkü insan, en çok hayatı merak ediyor. Nasıl geleceğini, nasıl devam edeceğini, nasıl sonlanacağını…

Liz Ruckdeschel ve Sara James’in kaleme aldığı roman için, NY Times, “Raydan çıkmaya hazır mısınız?” diye sormuş. Raydan çıkıp sonuçlarına katlanmak mı yoksa düz yolda yürüyüp sıradan bir hayata evet demek mi? Okuyun, karar sizin olsun.

Bazı insanlar, yalnızlıklarıyla yaşamayı kendileri mi seçerler? Eğer bu soruya bir cevap arıyorsanız, az buçuk biliyorsunuz yalnızlığın ne demek olduğunu… Murat Gülsoy, son romanı ‘Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet’ te okurlara bir iyilik yapıyor. Çünkü her birimiz, kendi yalnızlığımızı tanırız. Onun bizi nasıl biri haline getirdiğini ya da getiremediğini biliriz. O, kendi yalnızlığından yola çıkarak bir hikâye yazıyor. Bunu yaparken de birçok iç hesaplaşmasından, karmaşadan geçtiği bir gerçek… Romanın önsözünde bunun nedenlerini, son sözünde vardığı karar noktasını ve ekler adını verdiği diğer üç bölümde seslenişlerini, yalnızlığa dair ek olarak yazmak istediklerini bulacaksınız. Biçimsel olarak farklıyı seçmek, okuru bambaşka bir üsluba ve tekniğe taşıyor.

İnsanın yalnızlığıyla barışık olması ya da ondan sürekli kaçmaya çalışması, hayatını nasıl şekillendirir? Yalnızlığımızı seviyor muyuz, yoksa ondan nefret mi ediyoruz? Bu soruların cevabı, her okura göre değişir. Ama belli olan bir şey var ki bir yazara yaşadığı yalnızlık, böyle bir roman yazdırabilir.

Bir başka kitap da Başucu Yalnızlığım. Birine, ben seninle soluk alıyorum diyecek kadar çok sevmeyin onu, nasihatiyle yazılmış bir kitap bu. Mehmet Ali Kılınç’ın son kitabı ‘Başucu Yalnızlığım’, adı gibi bir başucu kitabı… Çok seven bir kalbin, hissettiklerini, yaşadıklarını, düşündüklerini sözcüklerle, kısa kısa dışa vurumu…

Okura ve zaman zaman kendine yaptığı seslenişlerden oluşan kitapta, okumak, duymak istediğiniz ne varsa bulabileceksiniz. Hemen her cümlesi özdeyiş niteliğinde…

“Sizi kusurlarınızla seven adamları sevin. Her şeyden çok saçlarınızı taramaktan huzur alan adamları sevin.  Size küçük bir çocuğun masumiyetiyle bakabilen adamları sevin. Üzerinize sinen kokusuyla dahi size sıcaklığı hissettirebilen adamları sevin.”

Kitabın hemen her sayfasında; yaşanan hayal kırıklıklarının, fırtınaların, dinginliklerin ve farklı duyguların okumaktan hiç bıkmayacağınız ifadelerini bulacaksınız.

Yalnızlık, yalnızlığın eksen bir durum olduğu günümüzde edebiyatçıların en çok yaşadığı ve en çok anlatmak istediği bir konu. Ne kadar bireysel olursa olsun, yalnızlık adı gibi aynı temelden türüyor. Yalınlık…

Ve son kitap da Haruki Murakami’nin Onu iyi bilirsiniz, eğer Dünya Edebiyatını takip ediyorsanız… Son yayınlanan kitabı ‘Kadınsız Erkekler’de kadın-erkek ilişkilerine erkek gözünden bakmayı tercih etmiş. Bilirsiniz, bu tür kitaplarda genellikle kahramanlar kadındır ve onun gözünden bakmayı sever yazarlar ilişkilere, aşklara… Daha romantik, daha gerçekçi gelir sanki yaşananlar hem yazara, hem okura. Burada farklı bir bakış açısı var. Yedi ayrı hikâyede hem başkalarından hem de kendi yaşadıklarından yola çıkan yazarın erkekleri ön plana çıkardığını ve ilişkilere alıştığımız noktadan bakmadığını görüyoruz. Erkeklerin iç sesini duymayı, onlara kulak vermeyi seçiyoruz. Bu kitap, bu sebeple farklı:

“Bir gün sen de kadınsız erkeklerden biri olacaksın. O gün en ufak bir uyarı, küçücük bir ipucu vermeden; önsezi olarak hissettirmeden ya da içine doğmadan; kapını çalmadan, hiç beklemediğin bir anda seni bulacak. Bir köşeyi döndüğünde, aslında çoktan oraya varmış olduğunu anlayacaksın. Geriye dönmek mümkün olmayacak. O köşeyi bir kez dönünce orası artık senin için mümkün olan tek dünya olacak. O dünyada sen kadınsız erkeklerden biri olarak anılacaksın. Hep bu soğuk çoğul eki ile…” Unutmayın, yazarın da dediği gibi, bir kadını kaybederseniz, bütün kadınları kaybedersiniz.