Futbolun asaleti

Sami AJİ Köşe Yazısı
6 Ekim 2016 Perşembe




Söze, herkesin bildiği ancak pek sık dile getirmediği bir ‘gerçeği’ açıklayarak başlamak isterim: Dünyamız güneşin etrafında dönmez; dünyamız futbol topunun etrafında döner. En azından 2800 yıldır bu inanç devam etmektedir. (İnanmıyorsanız Homeros’un ‘İlyada’ ve ‘Odysseus’ adlı eserlerine bakın; orada gemicilere top oynayarak vakit geçirtilmeye çalışıldığından bahsedilir.)

Şaka bir yana, milyarlarca dolarlık bir sanayi kolu haline gelmiş bu oyunun ne kadar eskiye gittiğini de öğrenmek benim için şaşırtıcı oldu.

Önce, lütfen soldaki resme bakın. Atina Milli Arkeoloji Müzesinde sergilenen bu kabartma bize hiç yabancı gelmiyor değil mi? Dizinin üstünde top zıplatan bir sporcu ve onu hayranlıkla izleyen bir çocuk. Bu eser Avrupa kupalarının üzerine kazınmıştır.

 

Eski Yunan’da bu oyuna ‘Epikoinos’ (müşterek top olarak tercüme edilebilir)  denirdi. 12 veya 14 kişilik iki takım arasında oynanırdı. Özellikle Ispartalılar maçları bayramlara denk düşürürler ve şampiyon takımlar çok önemli ödülleri kazanırlardı. Maçlar yalnız erkekler arasında değil kadınlar arasında da tertip edilirdi (yani değişen bir şey yok; kurallar hariç tabii).  

Romalılar da bu sporu benimsediler. Onu ‘Harpastum’ (taşımak, kapmak ve koparmak anlamında) diye adlandırdılar. Futbolun bütün vücudu çalıştırdığına kani olduklarından okul, kışla gibi müesseselere yerleştirdiler. Böylece neredeyse tüm imparatorlukta futbol oynanmaya başladı. 

Mevcut kayıtlara göre Epikinos olsun Harpastum olsun ciddi sayıda seyirci topladığı anlaşılıyor. Nitekim Yunan ve Latin edebiyatındaki ünlü yazarlar, maçlardan sonra intibalarını yazmakta yarışmışlardır1. Hepsinin müşterek notları, kitlelerin oyun esnasında aşırı heyecanlandıkları, muazzam tezahüratta bulunduklar ve-- lütfen buraya dikkat-- sık sık sahaya fırladıkları yönünde. (Nasıl? Alışılmışın dışında bir şey yok değil mi?)

Şimdi sağdaki resme bakalım. Ünlü Shakespeare’in burada işi ne diyeceksiniz.

Hepimiz modern futbolun beşiğinin İngiltere olduğunda hemfikir değil miydik?

Shakespeare aslında bir futbol meraklısıydı. Ama futboldan nefret ederdi. Sebebi belli değil. (Bence, maç günleri tiyatrosuna daha az seyirci geldiğini fark etmiş olabilir!)

Ancak bu hissiyatını da açığa vurmaktan çekinmemiş. Alın size iki çarpıcı örnek:

‘Kral Lear’ adlı tragedyayı çoğunuz anımsarsınız. Üç kızından ikisinin sahte sevgi ve iltifatlarına kanarak ihanete uğrayan ve sonuçta aklını yitiren bir kralın dramını anlatır. İşte bu piyesin birinci perde, dördüncü sahnesinde uşaklardan birine, “A base football player” (Aşağılık bir futbol oyuncusu)  kelimeleriyle hakaret edilir2.

‘Yanlışlıklar Komedyası’ adlı eserinde de yine futbola vurgu yapar  (İkinci perde, birinci sahne). Yine uşaklardan biri efendilerinden şikâyetlerini şöyle dile getirir:

“I am so round with you as with me; like that a football you do spurn me thus? You spurn me hence and he will spurn me hither; if I last in this service, you must case me in leather. / Yuvarlak bir şey miyim ki, beni böyle futbol (topu) gibi tekmeleyip duruyorsunuz? Siz bir tekmeyle beni yollayacaksınız. O bir tekmeyle beni geri postalayacak. Eğer böyle hizmet vereceksem bari meşinle kaplatın beni3.)

Eh artık, zannedersem siz de benim kadar futbolun ne kadar asil bir spor olduğuna ve böyle giderse, tüm dünyayı daha nice asırlar boyunca etrafında döndüreceğine inanmışsınızdır.

Yazıma yine Shakespeare’in ünlü eseri ‘Hamlet’in en tanınmış tiradından bir uyarlama yaparak son vermek isterim:

“Gol atmak veya atmamak! İşte, bütün mesele bu.”

                                                    

1 Birkaç isim saymak gerekirse, MÖ 4. yüzyılda yaşamış şair ve tiyatro yazarı Antiphanes, MS 2. yüzyılda, filozof Galen, MS 5. yüzyılda yaşamış Sidonus Appollionus… Hatta ünlü Çiçero bile bir konuşmasında futbola atıfta bulunur.

2 Shakespeare, tıpkı Kral Lear piyesinde olduğu gibi, futbolu, bir ihanet, hile, kaypaklık ve şiddet yumağı olarak görmektedir.

3 Tercüme Prof. Özdemir Nutku’ya aittir.