Türkiyeli Yahudiler ’den yeni İshak Alaton’lar çıkar mı?

Mois GABAY Köşe Yazısı
21 Eylül 2016 Çarşamba

Bir dönemin sonuna mı geliyoruz? 

Rahmetli İshak Alaton ve Alarko Holding tıpkı diğer iş adamlarımız gibi bugünlerde çok moda olan ‘Yerli ve Milli Sanayi’nin’ 500 yıldır bu topraklarda yaşayan ta kendisidir!

Bernar Nahum, Üzeyir Garih, Vitali Hakko ve İshak Alaton. Daha küçük yaşlardan beri bu ve daha nice isimleri evde babamlardan sık sık duyar, hepsini birebir tanımasam da Türk Yahudi Toplumu’na büyük katkıda bulunduklarını bilirdim. Bernar Nahum’u mütevazı bir beyefendi olarak babamla yan yana diyalize girdiği günlerde tanımıştım. Sonraları Ulus Özel Musevi Lisesi’nin tanıtım videosunda aslında kim olduğunu öğrenmiştim. Üzeyir Garih’i 2001 yılındaki cinayet sonrası daha yakından araştırmış, Eyüp Mezarlığından her geçtiğimde ise bir kez daha acı ile hatırlamıştım. Vitali Hakko benim için Beyoğlu’nda vitrininde Roş Aşana ve Kipur günleri “Bayram nedeniyle kapalıyız” yazan kat kat kocaman mağazanın sahibiydi. Merhum İshak Alaton’u ise son yıllarda ezberimizi gitgide bozan cesur açıklamaları ve geçtiğimiz yıl katıldığım bir söyleşide kızı Leyla Alaton’un anlatımı ile daha yakından tanıma fırsatı bulmuştum. Rahmetli babamın hatıratlarına göre şimdilerde Alarko Holding Merkez binası arazisinin hemen yanında bulunan büyükbabam Moiz Gabay’ın da Ortaköy Teneke Kutu Fabrikası’nı o zamanlar devlet erkânı sık sık ziyaret eder, ülkenin gidişatı hakkında söyleşirlermiş. Büyükbabamın fabrikası gerek ailesel başarısızlıklar gerekse de devrin getirdikleri ile 70’li yılların sonlarında çöküşe giderken 1960’lı yıllardan itibaren Türk sanayisi toplumumuzdan çıkan gençlerin öncülüğünde emin adımlarla ilerlemekteydi. Dile kolay İshak Alaton, Struma’ya tanıklık etmiş, 20 Kura Askerlik, Varlık Vergisi,6-7 Eylül’ü, darbeleri yaşamış ve bu bütün badireleri atlatarak ortağı Üzeyir Garih ile kurdukları holdingi geleceğe miras bırakmayı başarmışlardı. Tüm bunları yaparken üyesi olduğu Türk Yahudi Toplumu’nu bir kez olsun unutmamış, hem içerde aktif rol alarak hem de gerektiğinde Yahudi kimliği ile dönemin başbakanının uçağında Türkiye’yi temsilen toplantılara katılarak her daim bu vatana bağlılığını göstermişti. Şimdilerde unutmaya çalışsak da kimilerinin bu toplumun üyelerine “Biz sana olan borcumuzu Gazze’ye gönderdik” deyip zor durumda bıraktıkları insanlara inat, “Struma faciası nedeni ile özür bekliyoruz” diyebilmiş iş adamlığının yarattığı konforlu ortama sığınmak yerine toplumunun kanayan yaralarını her fırsatta ilgili makamlara iletmişti. Medyanın etnik köken belirtme takıntısından, yakın tarihimizde yaşadığımız acılarla yüzleşmeye kadar birçok konuda siyasi duruş sergilemekten çekinmemiş, aynı esnada Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılabilmesi için de canla başla çalışmıştı. Türk Yahudi Toplumu ve Türkiye sadece değerli bir iş adamını değil, Türk Yahudileri toplumu sırtlayan liderlerinden birini, Türkiye ise hakiki bir Türkiye sevdalısını kaybetti.   

Peki ya bundan sonra? İçimden uzun bir süredir bu soruyu umutsuzlukla soruyorum. Bir yandan daha cesur bir nesil aramızdan ayrılıp, hem koltuğu devralan çocuklar hem de toplumumuzdaki birçok iş adamı malum nedenlerle ‘düşük profilli’ bir tutum izlemeyi tercih ederlerken, bunun ileriye yönelik toplumumuza yaratacağı kaybı düşünüp doğru bir stratejiyi şimdiden kurmak gereklidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2009 yılında bir üniversitenin akademik yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada, Belediye Başkanlığı döneminde Üzeyir Garih ile olan bir sohbetine atıfta bulunarak “Yahudiler bilgiyi ve parayı iyi yönetiyor” diyerek gençlere tavsiyelerde bulunmuştu. Peki, bugün devlet makamlarının farklı ülkelere yapmış olduğu resmi ziyaretlerde eşlik eden iş adamlarının içerisinde toplumumuzun temsiliyeti nedir?  Rahmetli Alaton, ‘Dış Dünyanın Anahtarı’ kabul edilen Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) kurucularından biriyken günümüzde Yahudi iş adamlarının farklı ülkelerle geliştirilen iş birliklerinde rolü eskiye oranla ne ölçüdedir? Peki ya 1990’lı yıllarda toplumumuzun önde gelen iş adamları herhangi bir sıkıntı ya da karşılıklı bir ihtiyaçta siyasilere rahatlıkla ulaşabilirlerken şimdilerde bu yük sadece Türk Yahudi Cemaati yöneticilerinin omzunda mıdır? Rahmetli İshak Alaton ve Alarko Holding tıpkı diğer iş adamlarımız gibi bugünlerde çok moda olan ‘Yerli ve Milli Sanayinin’ 500 yıldır bu topraklarda yaşayan ta kendisidir! Biraz olsun kırgınlığını hafifletmek, bıraktığı mirası daha da ileri götürmek istiyorsak başta siyasilerimiz sonra da toplumumuza düşen görev ‘Yeni İshak Alaton’ların, Üzeyir Garih’lerin’ yetişeceği ortamı sağlamak ve onların önünü açmaktır. Toplumu ile bütünleşmeyi başarmış, sözünü esirgemeyen mütevazı insan İshak Alaton, seni çok özleyeceğiz!