Sami Herman´ın ardından

Türk Musevi Cemaati eski Başkanı Herman’ın zamansız hayata veda edişi, Türkiye’de olduğu kadar, yurt dışında da üzüntüyle karşılandı. Kendisini tanıyan birçok uluslararası Yahudi kuruluşu, Herman için taziye mesajları gönderdi.

Toplum
1 Haziran 2016 Çarşamba

Sami Herman, güler yüzlülüğü, alçakgönüllülüğü, hayırseverliği, zarifliği ve dürüstlüğü ile tanınan, çevresindeki herkes tarafından çok sevilen, ileri görüşlü ve örnek bir aile babasıydı.

1950 yılında İstanbul’da doğan, İlkokulu Şişli Terakki'de, Ortaokulu Saint-Michel'de, liseyi Saint-Benoit'da okuyan Sami Herman, yüksek tahsilini Sultanahmet İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde yaptı.

18 yaşından beri cemaat kurumlarıyla ilgisi olan Herman 25 yaşından itibaren çeşitli gençlik derneklerinde başkanlık görevinde bulundu. Aynı dönemlerde Kisba Komisyonu’nda, ilerleyen yıllarda ise cemaat idaresinde farklı kademelerde çalıştı. 1992 yılından bu yana Hahambaşılık müşavirleri arasında yer aldı. 1997’de dönemin Cemaat Başkanı Av. Rıfat Saban’ın yardımcılığını yaptı. 2004-2010 yılları arasında da Cemaat Başkanı Silvyo Ovadya döneminde başkan vekilliği görevinde bulundu.

Sami Herman, başkanlık görevini 2013 yılında İshak İbrahimzadeh’e devretti. Süzet Herman ile evli olan Herman iki çocuk ve iki torun sahibiydi.

7 Nisan 2010 tarihli Şalom Gazetesi’nde Esther Yannier’e verdiği röportajda Herman gazetemiz hakkında şunları söylemişti: “Şalom Gazetesi’nin kurulmasından beri gelişmesini takdirle takip ediyoruz. Son yıllarda daha da gelişti. Ulusal basının kıymetli isimlerine sayfalarını açıyor, onlardan değişik yorumlar alıyor. Gelenek ve göreneklerimizi, tarihimizi bilmek ve korumak zorundayız. Ancak gelişen dünyayı da takip etmek ve yeniliklerden faydalanmak durumundayız. Kendimizi ancak böyle geliştirebiliriz. Şalom’un değişik kulvarlarda yaptığı ataklar daha çok gelişmesine, çok daha zevkle okunan ve okuyucularına değer katan bir düzeye gelmesine yardımcı olmuştur. Tüm yöneticilerini ve yazarlarını kutluyorum.”

31 Mayıs Salı günü Neve Şalom Sinagogunda gerçekleşen cenaze töreninin ardından Arnavutköy Musevi Mezarlığında son yolculuğuna uğurlanan Sami Herman’ın ailesine tanrıdan sabır, tüm sevenlerine ise başsağlığı dileriz.   


Herman'ın ardından yazılanlar...


Değerli abim Sami’nin ardından  

SİLVYO OVADYA

Yıl 1977, Öğrencilere Yardım Derneği adı altında Fakirleri Koruma Derneği’nin gençleri olarak faaliyet gösterdiğimiz o günlerden 39 yıl sonra ne yazık ki eski hatıraları yâd etme şanssızlığını yaşıyorum.

Sami Herman iki buçuğuncu kuşak kuzenim. Büyükannem Sami kardeşimin annesiyle Bursa’dan birinci kuzen. Biz ne oluruz bilmem. Caddebostan’daki evlerine bir pazar günü onun bar-mitzva kutlaması için ailemle birlikte gittiğimde herhalde sekiz yaşındaydım. Sami o zaman Saint Michel’de okuyordu ve bar-mitva hediyesi olarak bir Büyük Larousse sözlük alındığını gün gibi hatırlıyorum.

39 yıl önce başkanlığında başlayan birlikteliğimiz uzun yıllar devam etti. Kisba Komisyonu’ndaki beraberliğimizin ardından 20 - 25 yıl Müşavirler kurullarında aynı koltukları paylaştık. 2000 yılında Fakirleri Koruma Derneği’nde başkanlık bayrağını kendisine devrettim. O dönem gündemde olan ‘yeni bina’ ve ‘Burgazada Tatilevinin odalarda sürdürülen yaşam’ projelerinin tamamlanmasında ve hizmete girmesinde önemli rol oynadı. Çalışmalarımız bunlarla son bulmadı. 2004 yılında Türk Musevi Cemaati Başkanlığı görevini üstlendiğimde Sami, başkan vekili olarak altı yıl görevi başarıyla sürdürdü. Rahatsızlıklarının başladığı dönemlerde dahi her durumda bana yardımcı olmak için tüm olanaklarıyla yanımdaydı. Altı yıllık iki dönemim son bulduğunda görevi yine Sami’ye büyük gururla teslim ettim. Ve bu görevi üç yıl boyunca başkan vekili İshak İbrahimzadeh’nin katkılarıyla da başarıyla tamamladı.

Size bahsettiklerim sadece gerçekleştirilenlerdir. Bu sözlerden, Sami’nin kişiliği hakkında bir fikre sahip olmak mümkün değil. Sami hiç kimse ile ters düşmeyen, aykırı fikirler olsa bile onları kimseyi kırmadan ve üzmeden savunmaya çalışan bir kişiliğe sahipti. Sinagoga gittiğinde her bir kişinin hatırını ve yaşadığı sorunları sormaktan genellikle sinagogu en son terk eden kişi olurdu. Bunu sadece başkanlığı döneminde değil sonraki dönemlerde de sürdürmüştü. Bugün genelde duaya gittiği Ortaköy’ün Cemaat Başkanıyla konuşurken, duaya katılan ve her defasında Sami’nin ilgisini gören bir kısım yaşlı müdavimin Sami duaya gelmediğinde başkana “hatırını soran” soruların yönlendirildiğini öğrendim. Sami her şekilde yardımsever ve olanakları nispetinde bir hayli cömert bir kardeşimizdi. İhtiyaçlı kişilere rastladığında mantığının sınırlarını zorlayarak onların ihtiyacını karşılamak ve onları mutlu kılmak için her şeyi yapmaya hazırdı.

Sami sadece yurt içinde değil yurt dışından edindiği dostlukları da samimiyeti, açıklığı ve sevecenliğiyle uzun yıllar sürdürmeyi başarmıştır. Kimse onun kafasında bir art niyet olabileceğini asla düşünmemiştir. Şehrimize gelip de Şabat akşamı gidecek yeri olmayanlara –özellikle başkanlık döneminde– mutlaka evinin kapısını ardına kadar açmıştır.

Yıllarca aynı masaları paylaştığımız Sami ile hep aynı fikir ve düşüncelerde olduğumuzu herhalde zannetmiyorsunuz. Fikrimiz ne olursa olsun konuları mutlaka  tartışmışızdır. Sami yumuşak mizacının  yanı sıra fikirlerini sonuna kadar savunmaktan asla çekinmezdi. Ancak bu tartışmalar sonucunda aramızda hiçbir zaman da bir kırgınlık oluşmadı. Yıllar içinde Kıbrıs’a, Birleşik Devletlere, Fas’a hatta özelde Arjantin ve Brezilya’ya birlikte seyahat etme olanağı buldum, hatta ailece bulduk. Tüm bu seyahatleri Sami ve eşi Süzet ile uyum içinde gerçekleştirdik. Eşi Süzet benim çocukluğumun komşusuydu ve Sami ile genç yaşlardan beri süren arkadaşlık ve birliktelikleri bir aşk sembolü gibiydi. “Biz birbirimiz için yaratılmışız” özdeyişi de biraz da onlar için belirlenmiş gibi… Yıllarca Süzet’e Sami’siz hiçbir yerde rastlamadım. Sami’nin nerede olursa olsun nazik davranışları nedeniyle tren ya da uçak kaçırma ihtimallerine hiçbir zaman itiraz etmedi; eşinin daima huzur içinde olmasını sağladı. Süzet eşini inanılmaz şekilde takdir eder ve her hareketine müsamaha gösterirdi.

Sami’nin kızına ve torunlarına olan sevgisinin yanı sıra oğlunun İspanya master’ından dolayı duyduğu mutluluğu hep birlikte yaşadık. Çocuklarının başarılarından her zaman gurur duyan Sami’yi ne yazık ki hazin bir törenle uğurlayacağız. (Yazıyı pazartesi akşamı kaleme aldım. Ve belirtmem gerekir ki sayısız seveni zamansız bir şekilde aramızdan ayrılan Sami Herman’ın cenazesine katılmak için yarışacaklardır.)

Sevgili Sami mekânın cennet olsun. Ardında bıraktığın ve durumu en zor atlatacak Süzet ve çocuklarına sabır diliyorum. 

 

***

Herkesin güzel anılarının olduğu bir 'insan' için

Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh, 31 Mayıs günü düzenlenen cenaze töreninde duygulu bir konuşma ile Sami Herman’a veda etti.

 

Sevgili Süzet, Etel, Melih, Robert, Sara… Sami Ağabeyimin arkadaşları

Hepimizin yalnızca hep güzel anılarının olduğu bir ‘insan’ için, sevgili ağabeyim, başkanım, herkesin ‘her gün’ dostu Sami’miz için konuşma yapmanın zorluğunu yaşıyorum.

Gözyaşlarım dışarda Sami’nin başında beklerken,  sosyal medyada onun için yazılan yüzlerce paylaşımın arasında çok Sami’miz olan bir anıyı aktarmak istiyorum. 

Yusef Levi kardeşim yazmış… Yusef kardeşim senelerce Yeniköy Sinagogunda şammaşlık yapmış olan rahmetle andığım Şemarya Levi ağabeyimizin oğlu. Kurtuluş’ta minicik bir çatı katında yaşam savaşı veriyor.

Silvyo Başkanımın da paylaşımında yazdığı gibi, Sami herkese aynı azami özeni ve değeri gösterir, sinagogda herkesin hatırını sormaktan neredeyse sonuncu çıkardı.

Bu anı da o günlerden birinde geçiyor…

“Bir yağmurlu kış günü Haydarpaşa Sinagogundan babamla eve dönecez. Dua bitti, sanırım Tu Bişvat töreniydi. Bir yağmur ki sormayın… Babamla harıl harıl araba arıyorum eve dönmek için. O an Sami Herman her zamanki mütevazı kişiliğiyle ‘benim arabama gelin, sizi evinize kadar götüreyim’ dedi. Bakın insanlığa… O sel yağmurda bizi arabasına alıyor. Gerçi kim olsa yapar da ama Sami Herman en başta yaptı. Güzel radyo şarkılarıyla bizi evimize getirdi.”

Akadoş Baruhu ona Olam Aba’da en güzel yeri tayin etsin.

 Olam Aba – Yeni dünya yolculuğunun başlangıcı için Talmud Bavli şöyle yazar:

Bireyin Tanrısal meclisin önüne çıkma zamanı geldiğinde kişiye dört soru sorulacağını ve daha sonra meclisin kararını vereceğini belirtir.

İlk soru, “Hayatını dürüst bir şekilde sürdürdün mü? İşlerinde doğru davrandın mı?” sorusudur.

İkinci soru, “Bütün yaşam mücadelesinin içinde sana verdiğim hayat kitabın Tora’nı öğrenmek için sürekli vakit ayırdın mı?”

Üçüncü soru, “Çocukların olması ve yetişmesi için çalıştın mı?”

Son soru da, “Dünyayı daha iyi bir mekân, barınabileceğim bir mekân haline getirmek için hizmet ettin mi?”

Her ne kadar Talmud bu soruların hepimize sorulacağını belirtse de kutsal kitaplarımız birkaç istisnanın olduğunu ve bu kişilerin örnek yaşamlarıyla bu sorulara gerek duyulmadan Tanrısal mekana buyur edildiklerini anlatır.

Bizlerin tanıdığı, bildiği, varlığının mutluluğunu hissetmenin ayrıcalığını yaşadığı, Yaratan’ını ve Yaratan’ının yarattıklarını bütün kalbi, bütün benliği ve bütün varlığı ile sevmiş olan Sami de bu istisnai insanlar arasında yer alacak kadar müstesna bir ‘insan’dı.

Başta ailesi, hepimizin başı sağ olsun. Cennet mekânından, anısı bizlere ışık tutsun.

Baruh Dayan haEmet.

 

*** 

Unuttuğumuz değerlerin savunucusu Sami Herman

İVO MOLİNAS

Çok özel bir insan olmasının ötesinde neredeyse hepimizin unuttuğu insani değerleri her daim hatırlatan istisnai bir karakterdi, Sami Herman.

Bencilliğimizin ruhlarımızı körelttiği, egomuzun öteki’yi göremeyecek kadar gözlerimizi körleştirdiği bir iklimde, ilkelerinden taviz vermeden, bize insan olmanın gerektirdiklerini sabırla ve en önemlisi iyilikle gösterdi Sami Herman.

İyi insanlar çekip gidiyorlar bu dünyadan. Kötü ile mücadelede bir eksik daha kaldık.

O’nu hep, iyinin iyisi bir güzel insan olarak hatırlayacağız.

Işıklar içinde uyusun…