Türkiye’nin İhtiyacı: “Altın Orta Yol”

“İnsan aklının evrenin düzeninde kaos zannettiği yerde bile bir düzen vardır.”

Toplum 0 yorum
4 Mayıs 2016 Çarşamba

Konuk yazar Berk Yüksel *


Kaos ve düzen salınımın iki sınır değeridir. Kalp atışları gibi ritim değişikliğine uğrar ama sonra eski ritmine geri döner. Onların ayrılıklarında birlik, birliklerinde ayrılık vardır. Var oluş, denge ve dengesizliğin, istikrar ve sapmanın, düzen ve düzensizliğin birliğidir. Tam düzen de, tam düzensizlik de yok oluştur. İşte meşhur ‘Dualite’ evrenin yasasıdır; toplumların ve insanoğlunun kendi içerisinde büyük savaşıdır.

Yaşadığımız son dönemlerde Türkiye’de olan olaylara, gelişen fikirlere, keskin uçlara baktığımız zaman işte salınımın bir ucuna yolculuğu görürüz. Tam da bu nokta denge ihtiyacının doğuşunu sağlar. Merkezin çekim gücü tekrar harekete geçer ve uçlara savrulan bireylerden oluşmuş toplumlar tekrar ölçülü, dengeli yapıları doğurturlar.

Hem makro hem de mikro ölçekte yani hem evrende hem de onun izdüşümü olan insanda yapı aynı şekildedir.  Şu bir gerçektir ki karanlıktır ışığı kalbinden doğuran… Cehalet ve taassubun baskısından, aklı ve zekâsı esaretten kurtulmuş olan gerçekten ‘hür olan’ insanlık; akıl ve bilimin yoldaşlığı ve güçlü sezgisi ile dogmaları her yüzyılda eninde sonunda yıkmıştır, gelecekte de yıkacaktır.

Denge, zihinsel ve duygusal uyum ve istikrardır. Bu noktada ‘Ezoterik’ geleneklerde ‘terazi’ ve ‘kılıç’ simgesi ve bunların birlikteliği çok önemlidir; zahiri olanla bâtıni olanın birlikteliğinin sembolizmidir bu. Denge ve ‘altın orta yol’…

Amaç, zıtlıklardan merkezde tamamlayıcılığa geçiştir. İki kutbun durmaksızın birbirini beslemesi ile daha da keskin kutuplar yaratılır. Oysaki bir zıt arayıp, beslenemeyen uç körelir, zayıflar. Merkezin dinamik dengedeki ağırlığı arttıkça söylemlerdeki uçlar karşılık bulamaz olur.

Geniş kitlelerin merkezden uçlara kayması ancak bilinçli bir kamplaştırma politikası ile olur. Bir gruba dâhil olup, kendinden farklı düşüneni düşman ya da tehlike olarak görmek asıl tehlikeyi bizzat yaratmaktır. İşte bu nokta alt beyinin kontrolü ele aldığı diğer bir tabir ile sürüngen beyinin insanları yönetip felaketlere sürüklediği noktadır.

Bilim insanlarının yaptığı araştırmalarda bu konuya en büyük örnek Hitler Almanyası’dır. “Tarih boyunca nice aydınlık insan yetiştirmiş bir ülke nasıl olur da bunları yaşamış ve yaşatmıştır” diye sorulunca… Cevap eğitimsiz, ezildiğini hisseden geniş kitleleri kullanan güç delilerince korku kültürü ile saflar sıklaştırılarak olmuştur.

Nefs, iyiye kullanılmak üzere aklın ve gönlün emrine girmiştir. Aklı ve vicdanı rafa kaldıran toplumlar maalesef tarih sayfalarından zaman içerisinde silinmişlerdir. Aydınlanmanın gereği iyi, doğru ve güzel arayışıdır; bir geri dönüş, güç için çıldırma, daha fazlası için sonunu getirme değildir. Ulaşılmak istenen hedef insanlık için ortaya çıkarılan ‘güzellik’tir.

Denge sabit değildir, zaten sabit olan değişmeyen bir şey de yoktur. Dinamizm, evrenin ahenkli dengesinin formülüdür. Hiçbir şey aynı kalmaz, her şey değişir. Hareketsizlik ise çöküntü ve sondur. Evren hareketi her daim alkışlayacaktır. Dengenin yolu çok şeritli geniş bir yoldur ve bu yol aşırı uçlara daima kapalıdır. Dinamik denge, çelişki ve gerilimle, farklılık ve çeşitlilikle baş edilmesi ve bundan uyum yaratılmasıdır. Aristoteles’in de belirttiği gibi gerçek insanın yolu bilgece bir ölçülülük ve orta yoldan geçer, aşırılıklardan değil.

Dengenin yolu yani olmak için yola koyulmuş bilinçli insanın yolu uyum, hoşgörü, güzel ahlak, sevgi, bilgi, barış, şefkat, doğruluk, güzellik ve iyilik yoludur. Bu çok ince ve dar olan yol üzerinden yürümek ise çok ama çok güçtür. İnsan da bizzat bir dengeler manzumesidir. Her konuda, her alanda dengede gelişir, dengede dinamik olarak dönüşür. Aynı şey toplumlar için de geçerlidir. Yaşam mutlak bir denge oyunudur. Uçlara savrulmayıp her yönü keşfeden yoluna devam edebilir.

Türkiye’nin ihtiyacı temel olarak dengedir. Bu altın orta yolun erdemleri şunlardır: Sağduyu, birbirini seven ve saygı gösteren insanlar, ölçülülük, görgü, hür düşünce ve fikrini özgürce paylaşma hürriyeti, kardeşçe bir yaşam, eşitlik, adalet, liyakat… Denge bir atalet, kontrol hastalığı, sıradanlık, süt liman, huzur değildir. Bitemeyen bir mücadeledir. Yalnızca Türkiye’nin değil, tüm dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu erdemlerdir bunlar.

Nefretini haykıran, sevgisini içine atan insanların oluşturduğu toplumlar sağlıklı değildirler. Her nefret yeni bir nefret doğurur, sevgi ise tüm bu ateşi söndürür. Bu noktada ‘eğitim’ en önemli enstrümandır. Köklü bir eğitim reformu ile yeni nesillerin çağdaş ve kaliteli eğitimi geleceğe daha umutla bakmamızı sağlayacaktır.

Toplum olarak ölçüyü kaybetmenin baş ağrısını yaşıyoruz. Adeta büyük bir depresyon geçirmekteyiz. Bu durumda titreyip kendine gelmenin zamanı gelmiştir. Unutulmaması gereken sahici bir sarsıntı, var olmayan, sahte bir dengeden iyidir. Toplumsal denge: Bir toplumun başlıca kesimlerinin geniş ölçüde bir uyum içinde bulunmasını sağlayan toplum ve kültür bakımından bütünleşmedir. İşte hedeflenen de bu olmalıdır, kimse dışarıda kalmamalıdır.

Son dönemlerde millet olarak zihnimize yüklenen ne varsa sorgulamak ve silkinmek gereklidir… “Işık, daha çok ışık” zihinlere ancak böyle girer. Öz boyunduruklardan kurtulma yolculuğu, her insan için aydınlık ve açık olsun… Unutulmaması gereken şudur: Kader, her zaman gayrete âşıktır!

“Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın.” Victor Hugo

 

* Araştırmacı / Yazar Berk Yüksel, ‘Felsefe Taşı’ (www.felsefetasi.org) e-dergisinin genel yayın yönetmeni, ‘Bütün Dünya’ ve ‘İktisat ve Toplum’ dergileri yazarlarındandır. RadyoM internet radyosunda pazar hariç her gün ‘Felsefe Taşı’ isimli programı hazırlayıp sunan Yüksel, Milliyet’te altı milyonun üzerinde okunma sayısı ile Türkiye’nin en çok okunan blog yazarlarından.

İlk kitabı ‘Kendini Bilmek Yolculuğu ve Ezoterik Bakış’ 2010 yılında yayınlanan Yüksel’in ikinci kitabı ‘Abrakadabra: Değişim, Dönüşüm ve Uyanış’ 2014 yılında, ortak yazar olduğu üçüncü kitabı ‘V.I.T.R.I.O.L. – Yeni Çağın Şafağı’ 2015 yılında çıktı.

 


1 Yorum