OKUYUCU MEKTUBU: Türk Yahudi Cemaati’ne dışarıdan bir bakış

Toplum
20 Nisan 2016 Çarşamba

Kenan Cruz Çilli

2015 yılının sömestr tatilinde İstanbul’u ve kapanmasından birkaç ay önce Zülfaris Sinagogunda bulunan eski 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesini ziyaret etme fırsatım olmuştu. Müzede benim aklımdaki birçok soruya cevap bulmama rağmen, Türkiye’de yaşayan Musevilerle ilgili merakımın büyük ölçüde arttığını da hissettim. O günden sonra hem müzeyi hem de Türk Yahudi Cemaati’ni çok yakından takip etmeye başladım. Müzeyi ziyaret ettiğim o soğuk ve yağmurlu şubat gününden sonra Türk Yahudilerinin tarihlerini, gündelik yaşamlarını ve kültürlerini daha iyi anlayabilmek için birtakım araştırmalar yapmaya başladım. Bu merakımı gidermek için Şalom gazetesini ve birçok yazarını sosyal medyada takip etmeye başladıktan sonra heyecanla da yeni yazıların yayımlanmasını bekledim. Şalom’da yayımlanan bir sürü yazı benim ilgimi çekti. Gazetede tarihten topluma, Ladino’dan sanata kadar farklı farklı konularla ilgili güzel makalelerin yayımlanması Şalom’u sevmemin temel sebebi oldu. Şalom gazetesi benim Ladino diline olan merakımı da çok artırdı ve gazete sayesinde, ana dilim olan Portekizceden faydalanarak, yavaş yavaş Ladino’yu öğrenmeye başladım.

Türkiye’nin bambaşka bir bölgesinde bulunan Antalya’da yaşamama rağmen, Zülfaris Sinagogu ziyaretimden sonraki ayda, Büyük Edirne Sinagogunun görkemli açılış seremonisinin heyecanını ben de yaşadım. O gün, internetten de televizyondan da sinagogla ilgili haber görünce cemaatin hissettiği o mutluluğu ben de kendimce hissettim. O aynı mutluluğu, senenin sonunda Ortaköy Meydanında yapılan Hanuka kutlaması haberlerini görünce de hissettim. Aynı zamanda Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası olan Musevi Cemaati’nin bu ilkleri yaşaması, benim bir Türkiye vatandaşı olarak çok gururlu ve heyecanlı olmama sebep oldu.

Geçen hafta sonu tekrar İstanbul’daydım ve bu ziyaretim, yeni Türk Musevileri Müzesini gezmeden tam olmazdı. Dolayısıyla ziyaret edilecek yerler listemin en başında müze ve hakkında çokça okuyup, gitmek istediğim Neve Şalom Sinagogu vardı. Nihayet bir pazar sabahı, saat 10’da müze açılır açılmaz, müzenin ilk ziyaretçisi oldum. Müzeyi gezince dikkatlice okuduğum her bilgiyi tekrar tekrar inceleyip absorbe etmeye çalıştım. Yeni müzenin daha kolay erişilebilir ve görsel olması, interaktif özelliklere sahip olması, konumu ve tasarımı çok hoşuma gitti. Müzede ve Neve Şalom Sinagogunda kendimi Musevi toplumunu daha yakından tanıyabilmek için sunulan bu önemli fırsatı değerlendirebildiğim için çok şanslı hissettim. Müzede çalışan ekip de ayrıca çok yardımcı oldu ve beni hiç kırmadan sorduğum her soruya cevap verdiler. Ayrıca, İstanbul’a gelmişken ilk Şalom nüshamı satın almayı da ihmal etmedim. Şansıma, şehre gelişim El Amaneser ekinin çıktığı haftaya denk geldi ve buradaki yazılar Ladino’ma büyük katkı sağladı.

Bundan sonra İstanbul’a gidecek olan tüm arkadaşlarıma, akrabalarıma ve tanıdıklarıma kesinlikle müzeyi ziyaret etmelerini tavsiye edeceğim ve gelecek senelerde Türk Yahudi Cemaati’ni takip etmeye de devam edeceğim. Ben her zaman ülkemizin çok renkli ve çok çeşitli bir mozaik olmasının, en büyük özelliğimizin olduğuna inanmışımdır. Dolayısıyla Türkiye’nin Musevi mirasına, kültürüne ve tarihine sahip çıkmak, her vatandaşının yapması gereken bir şey olduğuna inanıyorum.