Clinton: “Gelin bu Pesah adaletsizlik, eşitsizlik ve baskıya karşı duralım”

“Çocukluğum Pesah Bayramını kutlayarak geçmedi. Ancak seneler içerisinde, esaretten kaçarak özgürlüklerine kavuşan ve bu zaman zarfında umutlarından bir şey kaybetmeyen İsrailoğulları’nın hikâyesinin anlatıldığı oldukça etkileyici Pesah Agadası’nın okunduğu birçok Seder gecesine katıldım."

Dünya
20 Nisan 2016 Çarşamba

ABD başkan adaylarından Hillary Clinton,  Pesah Bayramı için yaptığı konuşmada adaletsizlik, eşitsizlik ve baskı ile savaşılması gerektiğine değindi. Clinton’un konuşmasından bazı satır başları şunlar oldu:

“Çocukluğum Pesah Bayramını kutlayarak geçmedi. Ancak seneler içerisinde, esaretten kaçarak özgürlüklerine kavuşan ve bu zaman zarfında umutlarından bir şey kaybetmeyen İsrailoğulları’nın hikâyesinin anlatıldığı oldukça etkileyici Pesah Agadası’nın okunduğu birçok Seder gecesine katıldım.”

Tüm Yahudi âleminin Pesah Bayramı’nı kutlamaya hazırlandığı bu günlerde,  Agada’da yer alan ve benim de faydalandığım, bugün hâlâ geçerliliğini koruyan bazı dersleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu derslerden ilki din özgürlüğünün önemi. Mısır’dan Çıkış (Exodus) kitabında Mısır Firavunu’nun İsrailoğulları’nı kendi inançları doğrultusunda istedikleri gibi dua etmekten nasıl alıkoyduğu anlatılır. Bugün, din özgürlüğüne yönelik yeni tehditlerle birlikte antisemitizmde de ciddi oranlarda artış olduğunu görüyoruz. Avrupa’nın birçok yerinde sinagoglar ve Yahudilere ait mezarlıklar saldırıya uğruyor. Yahudileri ötekileştiren ve dışlayan BDS gibi uluslararası kuruluşlar her geçen gün biraz daha güçleniyorlar. Bu tarz eylem ve tutumlara hoşgörü göstermemiz mümkün değil.

New York Senatörü olduğum dönemde Holokost kurbanlarının ülkeye korunmaları için yasa çıkartılmasını destekledim. Ayrıca Doğu Avrupa’daki Yahudi mezarlıklarının koruma altına alınması için Helsinki Komisyonu’na katıldım.

Dışişleri Bakanlığı dönemimde Çin, İran ve dünyada baskı gören tüm azınlıkları destekledim. Başkan seçildiğim takdirde ABD’nin antisemitizme karşı savaşmaya devam edeceğini temin ederim. Yahudilerin her zaman diğer toplumlar için savaştıkları ve destek verdikleri göz önünde bulundurulursa, bizler de antisemitizmin, din karşıtlığının ve baskının hiçbir türüne izin vermemeliyiz.

Agada’dan aldığım ikinci ders birbirimizi korumamız, gözetmemiz gerektiğidir. İsrailoğulları Mısır’dan aceleyle çıktıktan sonra 40 yıl boyunca Sina Çölünde dolaşırlarken birbirleriyle ve Tanrı ile gelecek nesillerden tek bir kişinin bile dışlanmayacağına dair bir anlaşma yaptılar.

(…) Mısır’dan Çıkış kitabından öğrendiğim üçüncü ve en önemli ders kitabın en sonunda yer alıyor. Yahudiler bir daha asla esaret altına alınmamak için kendi ülkelerine gitmek üzere Mısır’dan çıktılar. Tüm kariyerim boyunca gururla İsrail Devleti’nin yanında oldum ve üstün askeri gücünün devamlılığı için gerekli kaynaklara sahip olup olmadığını takip ettim. Ayrıca, Gazze ile ateşkes yapmak için İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte çalıştığım dönemde Demir Kubbe füze savunma sisteminin faydalarını birebir yaşamış biri olarak sistemin geliştirilmesi için kaynak yaratılmasını destekledim.  Çünkü Demir Kubbe kurulduğundan beri binlerce kişinin hayatını kurtardı.

(…)Kitaptan öğrendiğim en son ders ise Mısır’dan Çıkış hikâyesinin adeta bir hatırlatıcı görevi üstlendiğidir. Geçmişle günümüzü birbirine bağlamak için Seder gecesi herkese kendilerini hâlâ Mısır’da köleymiş gibi hayal etmeleri öğretilir. Bugün birçoğumuz bunu düşünmek zorunda kalmıyor. Ancak her yıl 20 milyondan fazla kişi, günümüzün modern despotları ve firavunları tarafından köle ticaretine kurban giderek satılıyor.

Bakanlık dönemimde yaptığım geziler sırasında adeta çağın vebasına haline gelmiş modern zamanların kölelik sisteminden kaçan binlerce kişiyle karşılaştım. Bizlerin, ABD ve Yahudi halkının sahip olduğu ortak değerlerin, sırtımıza bu kişileri sistemden kurtarmak gibi etik bir yük yüklediğine inanıyorum.

Bu Pesah gelin hep birlikte bu baskılara, ayrımcılığa ve adaletsizliğe karşı savaşalım. Kendileri okuma şansı bulamayanlar adına da Moşe ve Aron’un hikâyesinden bir sayfa okuyalım ve dikkatleri kurtuluşa ihtiyacı olan milyonlarca insana çekmeyi unutmayalım.”