5 Mart Cumartesi: Şabat Şekalim

Dört Özel Şabat, aslında dört adımlık bir kişisel gelişim sürecini simgeliyor. Bu hafta, 5 Mart Cumartesi, Şabat Şekalim’de kişisel kurtuluş için gereken ilk adım olan bağış konusuna odaklanarak Şekalim Peraşasını okuyoruz.

Nazlı DOENYAS Kavram
2 Mart 2016 Çarşamba

Takvimin sayfaları birbiri ardına çevrilirken yeni bir bayram dönemine,  Purim-Pesah arifesine yaklaşıyoruz. Elul ayı nasıl büyük bayramlarımızın olduğu Tişri ayından önce gelip bizi adım adım ulu günlere hazırlıyorsa, aynı şekilde Dört Özel Şabat da, bizi ruhsal olarak, yaklaşan Purim-Pesah dönemine hazırlıyor. 

Dört Özel Şabat’larda, bu günlere özgü bölümleri -peraşaları- okuyup bunlardan alınabilecek mesajları içselleştirip hayatımıza geçirmeye çalışarak spiritüel hazırlıklarımızı yapıyor, yaklaşan Purim ve Pesah’ta spiritüel kurtuluşu ve özgürlüğe kavuşmayı mutluluk ve heyecanla beklemeye başlıyoruz.

Bu Dört Özel Şabat- dört adımlık kişisel gelişim sürecinin adımları:

1

 Yılda bir kere herkesin sayım ve Mişkan için yarım şekel bağışlaması mitsvasının okunduğu Şabat Şekalim,

2

 Şüpheyi ve sebepsiz nefreti simgeleyen Amalek’in yok edilmesi mitsvasının okunduğu Şabat Zahor,

3

 Kızıl İneğin külleri serpiştirilerek yerine getirilen ve ritüel kirlilikten arınma mitsvasının okunduğu Şabat Para,

4

 Yeni ayın ilanı  misvası ve Pesah Sederinde matsa ve acı otlar yeme mitsvasının okunduğu Şabat Ahodeş.

Dört adımlık kişisel gelişim süreci 

Bu hafta, 5 Mart Cumartesi, Şabat Şekalim’de kişisel kurtuluş için gereken ilk adım olan bağış konusuna odaklanarak Şekalim Peraşasını  okuyoruz.

Kişisel kurtuluş süreci başkalarına yardım ederek mi başlamalı? Biraz garip sanki. Elbette ki iyilik, bağış severlik, başkalarını düşünmek, kişinin maneviyat arayışındaki can alıcı unsurlar, ama en uygun başlangıç noktası bunlar mı? İkinci adımdaki kişisel nefret ve kötülükle savaşmak, üçüncü adımdaki Tanrı’nın boyunduruğunu kabul ederek kendini arındırmak veya dördüncü adımdaki alçakgönüllülük ve kendini yenileme, başlangıç noktası için daha yerinde olmaz mıydı? İnsanın başkalarına yardım etmeye başlamadan önce kendi içini temizlemesi daha önemli değil mi?

 Bilgelerimiz bağış vermenin insan aklının alamayacağı kadar güçlü bir etkisi olduğunu vurgular. Hatta bağış vermenin, diğer bütün mitsvaların toplamına eşit olduğunu dile getirirler.

Hasidizmin kurucusu olan Liadi’li Rabi Schneur Zalman, her mitsvanın, vücudumuzun belli bir yerine kutsallık getirecek şekilde tasarlanmış olduğunu,  bağış vermenin ise bir istisna olarak kişinin tüm vücuduna kutsallık getirdiğini açıklar. Buna ek olarak bağış vermenin, bağış yapılan kişi/kurumun yanında, bağışı yapan kişinin kendisi üzerindeki etkilerinden de bahseder. Bağış vermenin, bu bağışın çıktığı kazancın oluşmasını sağlayan işin tümünü yükselttiğine,  ayrıca bunu sağlayan işte, fiziksel ve ruhsal olarak hayatını kazanmak için ter döken kişinin de tüm benliğini yüceltip kutsallaştırdığına dikkat çeker.

İşte bu yüzdendir ki kurtuluş sürecine, günümüzü kutsallık atmosferi ile doldurarak başlıyoruz. Ancak bunu yaptıktan sonra adım adım ilerleyeceğimiz kişisel gelişim yolculuğumuzda karşımıza çıkacak zorluklar ve engellerin üstesinden başarılı bir şekilde gelebiliriz. Bağışın, en sıradan, günlük ve dünyevi bir toplantıyı bile kutsal bir amaca hizmet ederek kutsallıkla sarmalama ve bu kutsallığı etrafına yayma gücü vardır.

Şabat Şekalim

Roş Hodeş Adar’dan- bu yıl Roş Hodeş VeAdar’dan önceki Şabat veya Şabat’a denk gelirse Roş Hodeş Adar (Artık Yıllarda Roş Hodeş VeAdar) Şabat Şekalim’dir.

Bu yıl 5 Mart Cumartesi gününe denk gelen Şabat Şekalim’de, Şemot Kitabı- Ki Tisa Peraşasından 30:11-16 bölümleri okunur.

Bu bölümde Mısır’dan çıkmış olan Yahudilerin nüfus sayımından bahsedilir.

Tora, burada ve başka yerlerde de, Yahudilerin bilinen şekilde kişi başı sayılmalarını yasaklar. Onun yerine, kişiler, her birinin bağışladıkları öğelerle sayılırlar. Buradaki nüfus sayımı, 20 yaşını geçmiş her kişinin bağışlayacağı mahatsit aşekel - yarım şekel* ile gerçekleşir.

Nüfus sayımı 1 Nisan’da yapılacağı için, bundan tam bir ay önce, herkesin yarım şekel getirmesi gerektiği, Adar ayının başında, cemaatin çoğunluğunun bir arada bulunduğu Şabat günü halka ilan edilir.

 Şabat’tan sonra başlayarak toplanan şekalim (şekeller), Mişkan’ın (çölde kurulan geçici Tapınak, toplanma çadırı) bakım, onarım ve orada yerine getirilen korbanlar ve hizmetler için kullanılır.

Yarım şekel ile canın bağışlanması

“...herkes, Tanrı adına, canının bağışlanma bedelini verecektir.”(Şemot 30:12)

Tanrı adına (olan) bu bağış, canlarınızın bağışlanması amacıyla verilmektedir.”(Şemot 30:15)

“Böylece canlarınızın bağışlanması için, Tanrı’nın Huzurunda Bene Yisrael adına bir hatırlatıcı olacaktır.” (Şemot 30:16)

Midraşa göre yarım şekel verme mitsvası ile canın bağışlanması Moşe’yi hayrete düşürür.  Mişkan’ın yapılışı için kullanılan diğer şeyler, kalpten isteyen kişilerden, gönüllü olarak bağışlanmıştı. Canların bağışlanmasını, gönülden verilen bu bağışların sağlaması daha mantıklı olmaz mıydı? Kişiye, mitsva olarak vermesi söylenen ve zorunlu olarak zengin fakir herkesin vereceği yarım şekel, nasıl gönülden verilen bir şeyin yerine onarım sağlamaya yardımcı olabilir? Bağışı kendi içinden, kalbinden gelerek vermediyse, bu nasıl bir ‘sunu’ olarak kabul edilebilir?

Bu yüzden Tanrı Onursal Tahtı’nın altından ateşten bir sikke çıkarıp Moşe’ye gösterir. Bu, ruhun ateşini simgeler. Her ruh, Tanrı’nın Onursal Tahtı’nın altından çıktığı andan itibaren kaynağına bağlanma isteğinin ateşli tutkusuyla yolculuğuna devam eder. Her ruh sürekli ve ebedi olarak Tanrı’ya bağlıdır ve kişinin olumlu davranışlarının tümü, ruhunun onu içgüdüsel olarak kaynağına doğru çekmesinin neticesidir. Tanrı Moşe’ye,  her Yahudi’nin yarım şekel verme zorunluluğu olmasına rağmen, aslında içinin, ruhunun bunu vermeyi zaten istediğini gösterir. Hareketleri zorunlu gözükse de, gerçekte Tanrı ile birleşmek isteyen ruhunun ateşli içsel arayışında kaynağına bağlanmak istemektedir.

Yarım şekel hikâyesi, her bir kişinin içinde, özünde var olan iyiliği, doğru olanı yapma isteğini hatırlatır. Hayat, bizi esas içsel yolumuzdan saptıracak türlü mücadeleler ve baştan çıkarıcı durumlarla doludur ama bizim derinden gelen köklü arzumuz, Yaradanımız’a bağlanmaktır.

Tam değil yarım şekel

Tanrı hizmetinde kullanılan her şey, mutlaka en iyisi, en kalitelisi ve en özeli olmalıdır. Fakat Mişkan için ve Tanrı’ya yapılan korbanlar için Tora, tam değil yarım şekel toplanılması mitsvasını verir. Çünkü hiçbir insan tek başına, kendi başına ‘tam’ olamaz. İsrailoğulları, ancak bireysellikten çıkıp birbiriyle birleşip bir bütün haline geldikleri zaman güçlü olabilirler. Bunun akabinde, daha büyük bir yoğunlukla dua etmeye, Tora öğrenimine daha fazla zaman ayırmaya, Şabat ve kaşerut kurallarına daha dikkat etmeye, nefsini daha kontrol etmeye,  laşon ara’dan - bir başkası hakkında kötü konuşmalardan, kötü isim yayabilecek söylemlerden- daha uzak durmaya, insanlara daha fazla iyilik ve sabırla yaklaşmaya niyet edildiği zaman, insan sadece bireysel olarak kendisini yükseltmekle kalmaz. Bu şekilde davranıldığında, terazi; bütün halk ve nihayetinde tüm dünya lehine çevrilmiş olur.

Başka bir yoruma göre, yarım şekel mitsvası altın buzağı günahının kefareti için verilir… Halkın altın buzağıya tapması, Tanrı ile İsrailoğulları arasına derin bir uçurum girmesine sebep olur. Arada oluşan bu mesafeyi bir şekilde birleşerek kapamak gerekir. Yanımızda Tanrı olmayınca eksik oluruz, yarım oluruz. Bu yüzden yarım şekel getirilmesi mitsvası verilir. Bir bütünün sadece yarısı olduğumuzu, diğer yarımızın Tanrı olduğunu ve ancak birlikte olduğumuzda tam olabileceğimizi göstermek için…

Zengini de fakiri de yarım şekel

Ne zengin olan, bu yarım şekelden fazlasını, ne de fakir olan (bu miktardan)eksiğini verebilir.” (Şemot 30:15)

Zenginin de fakirin de aynı miktarda katkıda bulunması, Tanrı’nın gözünde zenginin de fakirin de aynı değeri taşıdığını simgeler.

Her insanın karakteri, aklı, becerileri, dini gereklerini yerine getirme şekli ve seviyesi, Tora öğrenim durumu veya isteği farklı olabilir, hatta kişi özünün yolundan sapmış bile olabilir. Ama her insan, Tanrı Gözünde eşittir ve her kim olursa olsun her bir Yahudi, Yahudi halkının ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçasıdır.  Yarım şekel verme mitsvasıdan sonra Tanrı, kutsal ritüellerde kullanılacak tütsüyü yapması için bir araya getirilmesi gereken baharatları Moşe’ye anlatır. Bunların içindeki helbena, tek başınayken oldukça itici ve kötü bir kokuya sahiptir. O zaman neden tütsünün yapılması için gereklidir? Ayrıca Talmud der ki, günahkârların da iştirak etmediği toplumsal hiç bir oruç, geçerli sayılmaz.  (Krisus,6b)

Rav Chaim Shmulevitz, Yahudi halkı bir-likte- olmadığı zaman, bir bütün sayılamayacağını ve bu durumda cemaatin gücünün şiddetli bir şekilde zayıflayacağını açıklar.

Bu bakımdandır ki, Mişkan’ın farklı bölümlerinin yapımı için, herkes kendi bütçesi doğrultusunda katkıda bulunurken, Mişkan’ın temelini oluşturacak ‘gümüş’ söz konusu olduğunda, herkesin ‘eşit’miktarda iştiraki istenir. Bu şekilde halka arasında bir birlik ve bütünlük oluşturulur.

Günümüzde Mahatsit Aşekel - Yarım şekel mitsvası

Bet-Amikdaş döneminde, Adar ayı boyunca tapınağa bağış amacıyla, 20 yaşını geçmiş her kişiden, yarım şekel bağış toplanırdı. Bu şekilde nüfus sayımı yapılırdı.

 Bu yıl Artık Yıl olduğu için,10 Mart -Roş Hodeş VeAdar’dan yani VeAdar ayının başlangıcından, 23 Mart akşamı Purim’de  Megila Ester’in okunmasına kadarki zaman sürecinde, ailedeki her birey için, yarım gümüş şekel değerinde (tam olarak 10 gr. gümüş karşılığı) bir bağış verilir.

 Bu bağış; “Zeher Lemahatsit Aşekel-Yarım Şekelin Anısına” yapılır.

 Bu mitsvayı en iyi şekilde yerine getirmek isteyenler, yaşına bakmaksızın ailenin her bireyi için, hatta evin hanımı hamileyse, karnındaki bebek için de bu bağışı yapar. Bu mitsvanın günümüzde nasıl yerine getirileceği ile ilgili detaylar, Sinagog Rabi’lerinden alınabilir.

Vermek / Almak

Sürekli olarak aklımızda tutmamız ve hatırlamamız gereken en önemli noktalardan biri de, bağış vermenin, kişiye hiçbir zaman para kaybettirmediğidir. Peygamber Malahi bunu Tanrı’nın sözleri ile şöyle dile getirir: “Tapınağımda yiyecek bulunması için tüm ondalıklarınızı ambara getirin. Beni bununla sınayın” diyor Tanrı. “ Göreceksiniz ki göklerin kapaklarını size açacağım, üzerinize dolup taşan bereket yağdıracağım.” (Malahi 3:10)

Ayrıca bu Şabat’ta okunan Şekalim Peraşasında, Tanrı Moşe’ye şöyle der:“ Sayımdan geçen herkes şunu vermelidir.”(Şemot-30:13)

Midraş’a göre, Tanrı ; “Onursal Tahtı’nın altından ateşten bir sikke” çıkarıp Moşe’ye gösterir ve ona “halk işte şunu vermelidir” der.

 Burada kullanılan “Venatenu- vermelidir”- İbranice ’de okunuşu önden ve arkadan aynı olan bir kelimedir.

Bu da bize; verilen her şeyin,  bir gün veren kişiye geri geleceğini, onu zenginleştireceğini hatırlatır. Vermek, ruhu geliştirir, dünyayı daha geniş ve daha anlamlı hale getirir. Ayrıca Tanrı’nın Nimetlerinin kişinin hem kendisi, hem de tüm halkı üzerine gelmesini sağlar.

Bağışın zaman ötesi gücü

Bağışın gücünün başka bir yönü de, sadece geçmişte yapılan hatalar için kefaret sağlamakla kalmaması. Birisi geçmişte günah işlemiş ve bu hareketinden pişmanlık duyarak doğru niyetle bağış yaptıysa,  bu, tövbe etmek ile eşdeğer sayılır.  Bu yüzden Roş Aşana’da:  “ Teşuva ( Tanrı’ya dönüş), Tefila (Tanrı’ya dua ve benzeri yollarla bağlanmak) ve Tsedaka ( bağış vermek), hakkımızda verilmiş olan negatif yargıları geçersiz kılar”, deriz. Geçmişte yapılanlar için kefaret sağlamasının yanında, bağış vermek, gelecek için, gelecek nesiller için de bir sigorta poliçesi vazifesi görür. Talmud’a göre, Aman’ın İsrailoğulları’nı ortadan kaldırma planları, mahatsit aşekel-yarım şekel mitsvası sayesinde geri teper. Şekalim toplandıktan yıllarca sonra Aman, Yahudileri yok etmek için Kral Ahaşveroş’a büyük miktarda ‘gümüş’ teklif ettiğinde, her bir Yahudi’nin; Mişkan’ın yapımı ve bakımı için, eşit olarak katkıda bulunduğu yarım ‘gümüş’ şekeller sayesinde; Yahudiler kurtulur; Aman ve ailesi ise yok olur.