Karanlığın boyalı yüzü

Beşiktaş’ta yer alan Rampa Sanat Galerisi, ülkemizde olduğu kadar tüm dünyada da karanlığın hâkim olmasına sebep olan ataerkil sistemi, cinsiyet ayrımını, iktidar sorunlarını işleyen, ‘Işıl Işıl Karanlık’ isimli sergiye ev sahipliği yapıyor.

Sanat
17 Şubat 2016 Çarşamba

Esen Saba

Feminist sanatçı CANAN’ın Rampa’daki bu ilk kişisel sergisi, video, fotoğraf, resim ve enstalasyon gibi birçok farklı disiplindeki eserlerini bir araya getiriyor.

CANAN’ın tekrar tekrar bakma, inceleme, üzerinde düşünme isteği yaratan yeni eserleri, güncel sergiler içerisinde en etkileyicilerden birisi; birçok mitsel karakter ve figürle karşılaşıyoruz burada.  Serginin ironik ismini de ele alarak mekân düzenlemesi ve eser yerleştirmesinde karanlık ortamın hâkimiyeti; ışıl ışıl parlayan eserlerin içerik, başlık ve temayla uyumu çarpıcı bir etki bırakıyor. 

Sergide CANAN’ın, Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli noktalarına yönelik bombalı saldırılara, ataerkil toplum yapısının kadınlar üzerinde oluşturduğu fiziksel, ruhsal şiddete karşı olan tepkisini, dikerek gösterdiği üç yerleştirmesiyle karşılaşıyoruz. Sergi alanına girdiğimizde, gözümüze, ışıl ışıl parlayan tül üzerine kumaş, ip ve payetle dikilerek oluşturulmuş mükemmel bir ışık-gölge oyununa sahip üç yerleştirmeden ikisi çarpıyor. ‘Ay: Üç Kız ve Cin’, çoğu eserde gördüğümüz mitsel öğelere sahip. Yıldızlı bir gece, bir kadın başı tepeden ay konumunda çıplak, elleri zincirlenerek köleleştirilmiş üç kadını çeken bir cin görüyoruz. Bir diğer duvarda ‘Güneş: Aslanlı Kadın’, tüm parlaklığıyla gözleri kamaştırırken her üç yerleştirmede olduğu gibi günlük hayatımızın ışıltısının ardındaki karanlığı görüyoruz. Çıplak bir kadın yerde yatıyor, elleri yılanlarla bağlanmış, etrafında ateşler ve üzerinde ona saldıran bir aslan... Yüzündeki çaresizlik ise her şeyi göz önüne seriyor. ‘Büyük Biraderin Gözü: Ankara’ ise 10 Ekim’de DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, HDP ve pek çok sivil toplum örgütünün katılımıyla Ankara-Ulus’ta düzenlenen Barış Mitingi sırasında canlı bomba patlaması sonucu hayatını kaybedenlere ve yaralılara atfen yapılmış bir eser. O ışıltının arkasındaki korkunç gerçek ise tüyleri diken diken ediyor. Yapıtın, Picasso’nun, İspanya’daki Guernica şehrinin Nazi Almanya’sına ait 28 uçakla bombalanmasını anlatan ‘Guernica’ tablosunu andırıyor oluşu ise gözden kaçmıyor.

CANAN’nın sergideki bir diğer yerleştirmesi ise yerde oturan, çıplak, aynaya bakarak kendini rujla boyayan bir kadın heykeli. ‘Aynalı Kadın’ adlı bu heykel, sanatçının ‘Deli Kadınlar’ serisinden olan ilk eseri. İşlerinin çoğunda kadın figürü olarak kendisini kullanmayı tercih eden sanatçı, burada karşımızda duruyor. Hayatına girmiş deli kadınları ölümsüzleştirmek isteyen CANAN’ın bu heykeli, 7 yaşındayken ziyaret amacıyla gittikleri bir akıl hastanesinden kalan anısı… İki heykeltıraş arkadaşının yardımıyla üç boyutlu scanner kullanılarak vücut hatları oluşturulurken, tüm ayrıntıyı verebilmek için binlerce fotoğrafı çekilmiş CANAN’ın. Yüz ve ellerinin kalıbı ise alçı ile alınarak oluşturulmuş ve üzerine polyester dökülmüş. Dikkat çekici bir diğer yanı da eğilip aynadan kadına baktığınızda yanında kendinizi de görmeniz.

Sergide yer alan çalışmaların bir bölümü CANAN’ın ‘Uzak Orman Yakın Şehir’ fotoğraf serisinden ‘Heybeli I’, ‘Heybeli II’, ‘Heybeli III’, ‘Bomonti I’, ‘Bomonti II’ ve ‘Bomonti III’. Fotoğrafların her birinde sanatçının kendisini çıplak olarak görüyoruz. Son zamanlarda gündemden inmeyen ve sonu gelmeyen tecavüz olaylarına gönderme niteliğindeki bir performans olarak da nitelendirebileceğimiz üçü, Heybeliada, üç tanesi ise Bomonti sokaklarında çekilmiş fotoğraflar. Sokakta çıplak kalma korkusunu karşı tarafa anlatmak isteyen sanatçının Heybeliada’da, doğada ne kadar rahat, kendini bulmuş olduğunu görürken, şehrin sokaklarındayken yüzü ve vücudundaki gerginliği, korkuyu, sinikliği fark ediyoruz. Kadını istediği saatte dışarı çıkamayacak duruma getiren, istediği gibi giyinemeyeceği bir dünyada yaşatan, geç saatte dışarıda olmasının en iyi ihtimalle dayak yiyerek cezalandırılacağı bu günlerde, ataerkil ve sosyal çevre baskısına protesto niteliğindeki bu eserleri, bizi bir daha düşünmeye davet ediyor.

‘Güve Korkusu’nda mitolojik bir karakter olan Medusa ele alınmış. Üç büyük dinde de adı geçen Âdem ve Havva, CANAN’ın kendisinin ve kocasının yüzünü alarak hayat bulmuş sergide. Kadının en başından beri kötü gösterildiği hatırlatılmak istenmiş. Resmin üst tarafı kıpkırmızı elmalar, altın yaldızlı yıldızlarla parlarken alt tarafında köklerini salmış mitsel hayat ağacının etrafında solucanlar, böcekler yer alıyor. Günlük güneşlik görünen gerçeğin ardını yansıtıyor. ‘Dallarında Ballı Meyveler’ eseri ise cennete giden kadınlar cehenneme giden kadınlar ayrımını yapıyor.

‘Gece’, ‘Ay ışığı’, ‘Rüya Rüya Rüya’ adlı eserlerinde kadının mitolojik figürler tarafından köleleştirilmiş, cinsel istismara uğrayan, arka plana atılmış halleri işleniyor. Kâğıt üzerine yapılmış gravür eserlerinden üçünü görüyoruz sergide. Kendisini kullanan CANAN, ‘Şeffaf Karakol 1-2-3’ eseriyle karşımıza çıkıyor. Öğrencilik yıllarında etkilendiği olayları tüm şeffaflığıyla, çıplaklığıyla ortaya koyuyor sanatçı.

Serginin son eseri ise ‘Zifiri Karanlık’, pleksi ve neonla Suriyeli mültecileri düşünerek oluşturulmuş bir çalışma. Çoğumuzun tatil yapmak için bulunduğumuz denizlerde, sahillerde, plastik botlar içerisinde yaşam mücadelesi veren insanlara, bu karanlık ortamda birazda olsa umut ışığı olunmak istenmiş. 

Galerinin diğer mekânında ise sanatçının bilgisayarını ve yaşamını hackleyen adama olan aşkını anlattığı ‘Hezeyan’ isimli videosu sergileniyor. Hayatımızı, küçük sıkıntılarımız olsa da, güzel yaşıyor gibi görünsek de, aslında her şeyin bir boyalı yüz olduğunu gösteren ‘Işıl Işıl Karanlık’  sergisi, 27 Şubat’a kadar Rampa Galeri’de görülebilir.