Back to the Future*

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
3 Şubat 2016 Çarşamba

Volatil piyasalarda yazıya başlık bulmak haftalık yayımlanan bir gazetenin ekonomi ve iş sayfası için gerçekten çok zor. Yazıyı yazdığımız ve yayımlandığı gün arasında piyasalarda iki ayrı ufku görmek mümkün olabiliyor. Düşünün, pazar günleri yazıp gönderdiğimiz yazılarımızı salı sabahına çektik, ona rağmen bir gün içinde birçok gösterge ve fiyat çarşambaya kadar değişmiş olabiliyor. Japon Yeni’nin son bir aydaki hareketleri mi, petrolün fiyatı mı, altının onsu mu? Dile benden ne dilersen diyor piyasalar, dile kolay hangisini dilesek olay.

Y azının başlığı piyasalardaki son durumu özetleyen güzel bir Hollywood yapımı. ‘Geleceğe Dönüş’ serisindeki gibi, son iki ayda piyasada yaşanan zig zaglar arasında, yatırımcı Ayşe Teyze ve Salih Amca meşhur DMC DeLorean’ın dönüşünü müjdeliyor araba tutkunlarına. Ayşe Teyze birikimleri ile Japon Yeni tasarruf ederken USD/JPY paritede 123’lerin üstünü görüp satışa geçip, 116 seviyelerinden Japon Yeni’ni geri alıp bayağı bir spread getirisi elde etti son iki ayda.

Derken, Japon Merkez Bankas’nın eksi faiz kararı sonrası ‘hooop’ bir daha geleceğe döndü ve salı sabahı itibarı ile 121 seviyelerinden bir tur daha getiri elde etti. Salih Amca’nın brent petrol tercihi ona iyi kazandırdı. 27 dolar seviyelerine inen varil fiyatı ile açığa satıştan yaptığı kara, 34 dolar seviyesine 10 gün sonraya yazdığı forward satışlarla yüzde 20 daha ekleyerek Marty McFly’a taş çıkartıyor. Biz de altına dair bir şeyler dileyelim o zaman. 2008’den bu yana ortalaması 1.100 doların üstüne çıkan ons, aynı döneme ait standart sapma seviyesi 1.400 dolar seviyelerine tekrar gider mi? Bunu anlatmak bir ekonomist için çok zor.

FED FOMC (Açık Piyasa - APİ) Komitesi faiz artırım sinyali vermedi diye piyasaların coştuğu bir dünyadayız artık. Bunda ne var, olması gereken bu değil mi sorusunun cevabı, evet öyle. Ama FED bilançosu 2008 yılında 900 milyar dolar büyüklüğünde iken dünya borsalarının büyüklüğü 60 trilyon dolar civarındaydı. FED bilançosu şu anda beş katı büyüklükte, Dünya Borsalar Federasyonuna göre borsalar 67 trilyon dolar büyüklük seviyelerinde. O zaman, FED bilançosunda aradaki bu kadar kaydi para nereye gitti? Üstelik bunun diğer Merkez Bankaları var. Matbaalar deli gibi çalışıyor. Aslında emisyondan çok bilançolarındaki bankalar mevduatı kalemi çalışıyor.

Hazineler borç senetlerini basıyor, Merkez Bankaları o borç senetlerini bankalardan alıp piyasaya APİ ile kaydi para çıkıyor. Bu kaydi paralar reel ekonomiye gitti desek, dünya ekonomisi yüzde 2 seviyesinde büyümez. Avrupa’da, Japonya’da faizler enflasyon yaratmak amacı ile bu kadar düşmez, Çin daralırken ABD başta olmak üzere dünya ekonomisinin resesyona gireceği kaygısı bu kadar konuşulmaz, ABD’de perakende satışlar aynı kalmaz ve kapasite kullanım seviyesi düşmez. 

Piyasalar FED bu sene faizi dört kez değil, ancak iki kez arttırabilir, Mart ayını da büyük olasılıkla pas geçer diye hareketlendi. Altın ise, petrol düşüp Çin’in büyümesi kaygıları artınca güvenli liman algısını hatırlattı ancak güvenli liman algısından çok diğer emtialar gibi ticari tarafta azalan talep ve üretimler kapsamında ancak bu kadar hareketlenebiliyor. Yerim dar o yüzden oynayamıyorum diyerek düğün dernek 3’ü bekliyor.

Borsamız etkilendi

Bizim borsamız da bu gelişmelerden etkilendi. 70.000 altına doğru olumsuz bir hava ile gitmeye hazırlanırken, önce Para Politikası Kurulunun faizlerde değişiklik yapmaması, sonrasında FED kararı ile Sean Penn ve Jennifer Lopez’in de oynadığı Oliver Stone’un kült filmlerden ‘U Turn’ ile bir boomerang dönüşü yaptı ve 73.500 seviyelerinde bulunuyor. Aslında bizdeki faiz oranlarında en az 200 baz puan artış gereğini daha önce yazmıştık. Merkez Bankamız bunu yapmamakla doğru mu yapıyor? Evet. Çünkü Merkez Bankalarının aslında en güçlü ve tek silahı faizdir ve bunu yerinde, doğru kullanmak gerekir. FED henüz artırım sinyali vermediyse, Bobby Jake’i (Nick Nolte) niye vursun?

Tekrar geleceğe dönersek, Draghi Mart ayında Avrupa Merkez Bankası’nın para politikasını gözden geçireceğini açıkladı. Nisan ayında TCMB başkanlık seçiminde ne olur bilinmez ama Hazine’nin iç borçlanma stratejisine göre 24 Şubat’taki yüklü itfa miktarı hariç, fal tertemiz. Borçlanma çok düşük olacağına göre, yeni ihale faizleri de çok düşük seyredecektir tahminen. Bu durumda, FED, enflasyon, başkanlık seçimi ve Draghi piyasalarımıza yön verecektir. Tabii ki, başkaca bir gelişme olmazsa. Mesela, her an Yunanistan’dan bir borç sıkıntısı, Rusya Federasyonu’ndan bir bankacılık krizi, Çin’den “ejderha borsayı ham yaptı” haberi gelebilir. Tabii, Kanada, İtalya, İrlanda, İspanya, Portekiz veya Belçika’dan daha önce bir hazine kaynaklı kriz dağa kaçtı haberi gelmez ise. “Watashi wa odoroki o aishimasu” ise, Çin’den sol kung-fu vuruşu bekleyenlere Japonya’dan sağ karate vuruşunun karşılığı. “Sürprizleri severim” demek Japonca’da. Sebebi çok basit. Yıllardır yüzde 200’ün üzerinde kamu borcu ile resesyonda olan Japon ekonomisi, posta tasarruf sisteminin gücü ile ayakta duruyor. Ancak, faizleri düşür düşür, varlık alımı yap yap, Japon Yeni’ni sür sür nereye kadar? Belki de, son iki aydaki volatilite bunun öncü sarsıntısı. Büyük dalga Uzakdoğu’dan gelecek diye beklerken, her çekik gözlü Çin’li değildir. Nisan ayı sonrasında bu yazımıza tekrar “back to future” yapmak için takvime notumuzu düşelim.

(*) Geleceğe dönüş