“Yoga bedenimin can bulma şekli”

İşin ruh boyutuyla ilgilenen, bedenini dinlemeyi öğrenmekle kalmayıp, kendi ihtiyaçlarını duyamayanlara yol göstermeye çalışan bir yoga sevdalısı: Etel Avayu

Lili BARDAVİT Yaşam
30 Aralık 2015 Çarşamba

İşin ruh boyutuyla ilgilenen, bedenini dinlemeyi öğrenmekle kalmayıp, kendi ihtiyaçlarını duyamayanlara yetişmeye, yol göstermeye çalışan bir yoga sevdalısı Etel Avayu ile yogayı, kullanıldığı alanları ve gönül verdiği projesi Kids Kicking Cancer’i konuştuk.

 

 

Yaşsız kadınlardan biriyle daha tanıştım. Yine gelecek için umut doldum. Yine çok şey öğrenip, kendime dersler çıkararak eve döndüğüm bir röportaj oldu. İstemenin sınırı, hayal etmenin ve hayata geçirmenin de yaşı yokmuş. Herkes olması gereken noktaya er ya da geç ulaşırmış.

Notre Dame de Sion Lisesi’nden mezun olduktan sonra çocuk denecek yaşta anne olmuş, yıllar sonra babasını kaybettikten sonra Reiki’yle ve sporla ilgilenmeye başlamış ve eşinin “Spor salonunda yoga dersi verilecekmiş, gitmek ister misin?” teklifiyle ilk kez yogayla 35’li yaşlarından sonra tanışmış bir bayan Etel Avayu.

Yoganın ‘y’si hakkında bir fikri yok, ne olduğunu, neden yapıldığını bilmiyor ama su akıyor ve her zamanki gibi yolunu buluyor ve Etel yogaya âşık oluyor, olan tüm vaktini yogaya veriyor.

“Bedenimin can bulma şekliymiş meğer yoga” diyor ve kendini eğitimlerde buluyor.

Şimdi sayısız gençle çalışan bir yoga eğitmeni, iki yetişkin kız annesi ve incecik süper genç bir anneanne.

Hayata geçirmek istediği projeleri, hayalleri devam ediyor. Ben daha fazla anlatmayayım, kendi anlatımı yeterince akıcı çünkü.

Sevgili Etel Avayu’nun kibar ev sahibeliğinden ve yumuşacık sesiyle anlattıklarından bana geriye işte bunlar kaldı:

 Öncelikle ‘yoga nedir’ diye biraz açıklama istesem sizden?

Yoga, Hindistan’da başlamış beden, ruh ve zihin bütünlüğünü yakalayabilmek için yapılan bir meditasyon çalışmasıdır. Zihin daldan dala atlayan bir maymuna benzetilir. Düşünceler sakin bir göle atılan bir taş gibidir. Taşın atıldığı yerin çevresine daireler oluşur, düşünce düşünceyi doğurur ve zihin sakin bir göl olmaktan çıkar. ‘Asana’ dediğimiz beden hareketlerini (öne, yana eğilmeler, ayaktaki pozlar, denge ve ters duruşlar) yaparak o dinginliğini yitiren gölden uzaklaşır, zihnimizi rahatlatmaya çalışırız.

 Birçok insan yoga yapıyor ama herkes eğitmen olacak boyutlara gelemiyor. Sizin yolunuz nasıl kesişti yogayla?

Tamamen tesadüf eseri 2000’li yıllarda yogaya başladım ve altı sene sonra İstanbul’da Zeynep Aksoy Cornwell tarafından verilen eğitime katıldım. Geçmişten beri içimdeki çocuğu yaşatmak, çocuklarla iletişim halinde olmak ve onlardan bir şeyler öğrenmek istediğimi farkındaydım. Dolayısıyla çocuk, genç ve ergen yogası üzerinde uzmanlaşma kararı aldım.

 Yurtdışı deneyimleriniz de olmuş sanırım bu eğitimler esnasında.

Evet, şu an ülkemizde de çok güzel eğitimler veriliyor ancak o zamanlar bu kadar sık yoktu. Londra’ya gidip oradaki workshoplara, eğitimlere katıldım. 4-7 yaş, 7-12 yaş grupları eğitimlerini tamamladım. Kendime model olarak aldığım öğretmenim Jo Manuel sayesinde özel gereksinime ihtiyaç duyan, Down Sendromlu, bedensel engelli çocuklarla ve gençlerle yapılan yoga eğitimlerine katıldım.

 Sağlıklı bir insan hele hele bir anne, kendini nasıl hissediyor böyle özel çocukların yanında?

Bu eğitimi alırken Londra’da bir hafta yalnız kaldım. Hepimiz maalesef dış görüntü odaklı büyütüldük, kendimizi sevdirmek ve beğendirmek asıl mücadelemiz. Bu eğitimde ‘kalpten ruha, ruhtan ruha’ temas vardı, dış görüntünün ötesinde kalbe bağlanmak vardı. Her bir çocuğun ne kadar özel, ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anladım. Bu bana çok kırılgan ve incinebilir bir ruh hali yaşatmakla beraber hayatı bir kez daha düşündürttü. Hayatımın özlemiydi sadece ‘kalbe’ bakmak. Sonrasında bir süre ABC çocuk ve aile danışmanlık merkezinde zihinsel engelli ve Down Sendromlu gençlerle yoga yapmaya başladım. Gönüllü olarak İZEV ve Down Cafe’de gönüllü olarak çalıştım, devam de ediyorum.

 Sadece ‘özel çocuklarla’ mı çalışıyorsunuz?

Hayır, yogayı herkes yapabilir ve yapan herkese de çok faydalı öğretileri vardır. Yaklaşık 10 yıldır gençlerle çalışıyorum. Hisar Eğitim Vakfı, Pinokyo Teis, Modafen Edukakids okullarında branş öğretmenliği yaptım. Üç senedir kendi mezun olduğum okul olan NDS’de 4 yıldır 17-19 yaş grubu ve UOMO’da 12-13 yaş grubuyla çalışıyorum.

 Yoga yapmanın belirli bir yaş aralığı var mı?

Baby Yoga’nın bile var olduğu günümüzde yogaya yaş aralığı koymak son derece yanlış olur. Kimse birbiriyle aynı kas yapısına, aynı vücut esnekliğine sahip olamaz. O nedenle kimseden aynı performans beklenemez. Yoganın ne yaşı, ne bedeni, ne cinsiyeti, ne dili, ne dini olamaz. ‘Öz’e gitmek için yapılan içsel bir yolculuğa herkes istediği yaşta çıkabilir.

 Tüm gençler yarış halinde aslında, en iyi ben olmalıyım kaygısıyla yaşayan çok genç var, bu çok kötü bir şey değil mi?

İşte sıkıntı da bu zaten, yoganın en güzel öğretilerinden biri; ‘en iyisi olmak değil de kendilerinin en iyisi olmayı’ öğrenmek. Kendilerini güvende hissettikleri, rekabetin sıfıra indiği bir ortamda kendilerini olduğu gibi kabul etmeyi öğretiyor yoga.

 Peki, biz ergen değiliz artık ama hiçbir şey için geç değilmiş bunu bir kez daha sana bakınca anlayabiliyorum. Belirli bir yaştan sonra bu işe başlamış biri olarak, yoga sana neler öğretti, neler kazandırdı?

Bana şu anki hayatımı kazandırdı. Farkında olarak yaşamayı, otomatik pilottan çıkmayı, nefesle içsel alanımı genişletmeyi, gelene yer açmayı, kabullenmeyi ve kendimi öğreniyorum. Ters duruşlarda korkularımı gördüm, bakış açımı değiştirebileceğimi fark ettim, hareketleri yapamadığım zaman nasıl hırslandığımı ve zorlanarak kendimi nasıl sakatladığımı gördüm. Böylece bedeni dinlemeyi, yapabildiklerime ve yapamadıklarıma saygı duymayı, kendime şefkat duymayı öğrendim. O kadar çok ve o kadar güzel öğretileri var ki… An’da olmayı öğreniyorum, duygularımı, bedenimin bana dediklerini hissediyorum.

 Biz cep telefonuna ve bilgisayara bakmaktan pek ‘an’da kalamıyoruz ama…

Aynen öyle, yeni kuşak kesinlikle ‘an’da kalmak nedir, kendi bedenleri neye ihtiyaç duyuyor hiç bilmiyorlar. Öğrencilerimle konuştuğumda onların en büyük eksikliklerinin aileleri tarafından ‘dinlenmek’ olduğunu keşfettim. Kimse sanki onları can kulağıyla dinlemiyor. Bir de dokunma, el teması. Bazen yoganın relaxing bölümünde elime yağ sürüp kafalarına minik bir masaj yapıyorum, bayılıyorlar. Bu temasa çok ihtiyaçları var, bunu görebiliyorum.

 


Peki, her yoga yapan, başının üzerinde ters duracak evreye gelebilir mi?

Rekabet yok yogada, herkes her şeyi yapabilmek zorunda değil. Fizyolojik olarak herkesin kas yapısı farklı, o yapıyor ben neden yapamıyorum diye bir duygu yok. Yatırım ve fokuslanma sadece kendine. Çok çalışırsan, kaptırırsan başının üzerinde durursun ama bunu yapabilmek şart değil.

 Bir dönem Çapa Hastanesi’nde kanserli çocuklarla meditasyon teknikleri üzerine çalışmışsınız. Ne kadar güzel bir proje bu…

Evet, doğru. Nefes teknikleri, meditasyon, gevşeme teknikleri ve rahatlama üzerine çocuklarla yardımcı oluyordum. O dönem karşıma kendisinden çok ilham aldığım bir rol model çıktı: Rabbi Elimelech Goldberg. Kendisi iki yaşındaki çocuğunu lösemiden kaybettikten sonra çok hasta çocukların acısını hafifletmek ve şifalandırmak için Kids Kicking Cancer derneğini 1999 yılında açmış. Kanser hastası ve acı çeken çocukları rahatlatmak için dövüş sanatları öğretilmekte ve terapileri bu şekilde devam etmekte.

 Bu harika bir projeye benziyor: Kids Kicking Cancer. Bize konuyu anlatır mısınız, nasıl bir proje bu? Hangi ülkelerde hayat bulmuş, bizim ülkemize de gelir mi?

Rabbi, Michigan’da yaşamakta ve bu program son zamanlarda Amerika, İsrail, Kanada ve İtalya’da uygulanmaya başlamış. Bu program için gönüllü dövüş sanatçıları eğitiliyor. Çocuklara acıyı kontrol etmeleri öğretiliyor. Kendilerini daha güçlü hissetmeleri, kızgınlığı ve acıyı yenmeleri sağlanıyor.

Dünyada 30’u aşkın hastane ve kurumda yürürlüğe girmiş, çok yüce bir gönüllü çalışması ve ben de bu proje ülkemizde neden olmasın diye düşündüğüm için, bunun yollarını arıyorum.

 Nedir bunun yolları, mutlaka maliyeti vardır, neler yapılabilir bu proje can bulsun diye?

Açıkçası çabam bu işe gönül verecek insanlar ve maddi destek olabilecek gönüllüler bulmak. İlk yıl için 50 bin dolar gibi bir bütçeye ihtiyaç var. Bunu sağlarsak burada da kanserli çocuklara ve ailelerine yardımcı olabilecek bu KKC projesi gerçekleşir. www.kidskickingcancer.org  bu konuyu tüm detaylarıyla anlatan, çok etkileyici bir site. Bu konuya destek olmak isteyenlerin bu siteyi incelemelerini çok isterim. Sekiz kişilik bir ekip kurmak lazım, bu ekibe bir adet profesyonel gönderiliyor. Bu gelen profesyonel buradaki ekibi eğitecek ve zamanı geldiğinde hastanelere girmemize, terapiye başlamamıza izin verilecek.  Açıkçası sosyal sorumluluk projesi yürütmek isteyen ve paralarını nereye koyacaklarını bulamayan bir sürü şirket var. Keşke şu an bizi okuyan birileri olsa ve bu kadar güzel bir proje Türkiye’de de hayata geçse.

Ve en son olarak der ki Etel Avayu: “Bu burada hayata geçecekse eğer, çok çabalamasam da nasılsa olacak, ben öyle inanıyorum. Neden bizde olmasın, neden bizim gençlerimiz böyle taşların altına ellerini koymasınlar. İlk sene 50 bin doları elde ettik mi, bir de aklı başında bir ekip, ruhtan ruha, kalpten kalbe geçmememiz için hiçbir neden yok.’’

İşin ruh boyutuyla ilgilenen, bedenini dinlemeyi öğrenmekle kalmayıp, kendi ihtiyaçlarını duyamayanlara yetişmeye, yol göstermeye çalışan bir yoga sevdalısı Etel. Tesadüf o ki, bende yogaya başlayalı bir ay oldu. İlk defa ayaklarım koşarak gidiyorum bu tarz bir çalışmaya. Demek ki hiçbir zaman geç değil, hayatta en büyük yatırım ruhumuza, inceliklerimize, kendimize. Yoksa hayat akıp gidiyor, tutabilene aşk olsun. Tüm sorunları, sıkıntıları yine zaman çözüyor, tüm dertler yine ve sadece sevgiyle aşılıyor. Kendini ne kadar paralasan da, ne kadar yıpratsan da olan insana oluyor ve herkes en çok kendine kıyıyor.

Bu zarif ve ruhu sanki tamamen karmaşadan arınmış bayandan çok şey öğrendim.

Evinden çıktığımda sanki yoga yapmış kadar oldum, sesinden de kendisinden de çok etkilendim.

Hayata geçirmek için can attığı projesinden de…

Bu röportajı gönüllü birilerinin okumasını ve KKC projesi için Etel Avayu’ya destek olmasını kalpten diliyorum. Ve kendisini tebrik ediyorum, kocaman alkışlıyorum, öğrenmenin, istemenin yaşı yokmuş, bir kez daha bu öğretiyle bizleri cesaretlendirdiği için.

 

ERGENLERİN YOGADAN EN BÜYÜK ÖĞRETİLERİ NELER OLUR?

Gençlerimiz bu dönemde tam da kendi şahsiyetlerini bulma evresindeler. Ruhları ve bedenleri hormonlar nedeniyle sürekli bir değişim haline. Bu da kendilerini çok fazla eleştirmek için bir bahane aslında… ‘Öz’ ihtiyaçlarına kulak asmayı, kendilerine sevgi ve saygı duymayı, şefkat duygusunu tatmayı öğretir.  Omurgaları hizaya girer, dik oturmayı hatırlarlar. Uykular düzene girer, kaslar güçlenir, stresle baş etmeyi öğrenip, kendilerini yargılamadan kabul etmeye ve doğru nefes alıp vermeye başlarlar.