Meir Gaon’la Seherde Gül Aydın

Aslında bir fen adamı olan fakat genç yaşlarından beri edebiyat ve şiire merakı olan Meir Gaon’la şiirleri ve yeni çıkan kitabı Seherde Gün Aydın hakkında konuştuk.

Elda SASUN Toplum
2 Aralık 2015 Çarşamba

Elda Sasun

Bize biraz kendinizi anlatabilir misiniz?

1949’da doğdum, Fransız okulu St. Benoit Lisesi Fen Bölümünde okudum. Bununla beraber okulda bize edebiyatı da öğrettiler. O sıralarda çok kitap okurdum; bilhassa şiir kitapları çok ilgimi çekerdi. O dönemin evimizden eksik olmayan Saatli Maarif Takviminin her sayfasının arkasındaki şiirleri, her gün merakla izler okurdum. Bazen şiirler yazardım fakat bu şiirler genelde akşam sofralarında, keyifli anlarda, o masadaki insanlara yönelik şiirlerdi; onlara hitaben yazar, sonra da bu şiirleri onlara hediye ederdim.

 En eski yazılı şiir ne zamandı diye sorsak…

En eskisi 1989 senesinde, Rumeli Kavağında, bir akşam yemeğinden sonra kıyıda karşılaştığım kalkan balığı avına çıkan balıkçılar için yazdığım şiir. Karadeniz sularına açılmadan önce onlarla sohbet ettikten sonra duygulanmış, onları düşünmüştüm.

 Bunları konuşurken Meir kitabı açıyor ve Balıkçılar şiirinin bir kıtasını okumaya başlıyor. Sesi tamamen başka bir boyut alırken şiir adeta dalgaların sesiyle yankılanıyor.

“Gecenin karanlığında bir tekne

İçinde ümit dolu birkaç insan

Sallanan is dolu fenerler, hepsi de birer nur

İstiridyenin kabukları gönüllerinde bitmeyen bir uğur

Onlar… Denize vurgun birer Balıkçı”

 

 Bu kitap nasıl yola çıkıp gerçekleşti?

Kitabımda da teşekkür ettiğim gibi sevgili dostum Max Maçoro kitabımın editörlüğünü, tasarımını ve sanat danışmanlığımı yaptı, sponsorluğunu üstlendi. Destek veren daha birçok dostlarla yola çıktık. Aslında bir tıp adamı olurken sanatın içinde doğan ve şiirlerimi resimleriyle süsleyense viyolonist ressam Dr. Musa Albukrek ile ressam Jackie Arditti oldu. Kitabımın son sayfasında katkıda bulunan herkese ismen teşekkür ediyorum. Beni şiir yazmaya teşvik eden, kitabımın ‘Önsöz’ü ile beni onurlandıran gazeteci yazar Serdar Devrim’e, kitabın kapağının sahibi dostum Niso Maçoro’ya…  Onların sayesinde şiirlerim kitaba dönüştü.

 İlk açılış şiiriniz ‘Seherin Güzelliği’ndeki son satırlar beni çok etkiledi: “Ben kim miyim? Fırçasındaki son kalan beyazı dizileri kullanan acemi şair…” Çok sembolik oldu. Neler anlatılmak istendi bu mısralarda?

Ressamları hep kıskanırım, sanki renkler onlar için bir kültür ve sanat kaynağı. Bence kalem biraz daha zayıf kalıyor… Mesela birlikte kapak resmine bakalım, Adalarda seher vakti. Sabah beşe üç kala seher saatidir, denizin gri rengi kaybolmaya başlar. Daha sonra sarı renk mor rengin içinden doğmaya başlar. En ilginç olansa güneşin doğumunda sağ tarafta görünen bir ay batımıdır. Ay sanki güneşin doğuşunu bekler, seheri yani gün doğumunu beklerken de ay silinir gider… Beyaz en sevdiğim renktir zira beyaz yedi rengin buluştuğu renktir, beyaz doğadır, ışıktır.

 İyice derinlere sürüklediniz bizleri, felsefik semboller diyarına. Doğaya ve ışığa… Şiirlerde Burgaz aşkı hiç bitmiyor. Biraz da bunu paylaşabilir misiniz?

Burgaz’ı sevgili eşim Şeli sayesinde tanıdım. Şeli bana can verdi. Biz orada tanıştık, orada nişanlandık, orada çocuklarımız oldu. Burgaz’da çeşitli kuruluşlarda görev aldım, çocukların kolonisinde başkanlık yapıyorum. Burgaz, yaşadıklarım, sevdiklerim ve çeşitli kültürlerin karışımıyla birleşen dostlukların olduğu bir ada. Burgaz damarıma girdi…

Sabah erken saatlerinde Burgaz sokaklarını süpüren Cemal için bile duygulanıp şiir yazmışımdır: ‘Geceyi süpüren Cemal’. Daha sonra yaz sonunda adadan ayrılırken karşılaştığımızda ona bu sefer “Şimdi de mevsimleri süpürüyorsun Cemal” diye seslenmiştim. Ada’da biz koskoca bir aileyiz aslında.

 Mühendislik okumuş ve yıllarca makine mühendisi olarak mesleğinde çalışmış İTÜ mezunu Meir için şiir nedir? Şiir yazmak neyi ifade ediyor?

Şiir duyguların yansımasıdır. Ayrıca şiir sanattır, şiir güzelliktir, şiir insandır.

 “Güneş sevdi günü, seçti kendine eş… İşte Gün eş…”

Şiirlere ağırlık veren bir duygu daha; kardeşlik ve insan sevgisi, sevgi hissettiğiniz şehirler. Mesela Edirne şiirinde esinlendiğiniz aile bağları, bir geçmiş mi vardı? Yoksa başka nedenler mi?

Benim Edirneli köküm yok fakat Edirne’deki Büyük Sinagog’un açılışına gittiğimiz sabah ilk duayı ben yaptım orada; çok duygulandım, gece eve döndüğümüzde oturdum ve bütün duygularımı kâğıda döktüm.

 Bizimle paylaşmak istediğiniz daha hiç yayınlanmamış bir şiir var mı? Rica etsem ilk kez bizimle bu şiiri paylaşmak ister misiniz? (Bu soru üzerine Meir Gaon çantasından kendi el yazısıyla yazılmış bir sayfa çıkardı ve adeta kendini özetleyen bu güzel şiiri paylaştı)

“Ve ben ne olsam, nasıl bir adam olsam?

Aşkı, sevgiyi, mutluluğu korusam

Romanlardaki gibi bir kahraman eskisi ve yaşasam

Tan Sinemasındaki şövalye filmlerini

Hani prensesi koruyan

Aşkını saklayan

Bir Cyrano Hikâyesi

Masallardan hiç çıkmasam

Gönüldeki güzelliği hep uçursam

Sizleri hep seviyorum desem

Hepimizin kahve falında

Papatyanın beyazı ben olsam

Taa içimde sizi yaşasam

Duygularımı anlatsam

Tekrar sorsam ben ne olsam

Bana şair ol deseler ve ben

Aşkları aşk olan sevgiyi anlatabilen aşık olsam…”

 

Bu şiirden sonra duraklayıp aslında demin de bahsettiğim gibi kendisiyle ilgili ne varsa burada yazdığını hissettim. Sevgi, aşk duygular ve yine duygular…

Meir Gaon, kitabı Seherde Gün Aydın’ı 5 Aralık günü, Nişantaşı Mim Kemal Öke Caddesindeki Juno’da sevdiklerine imzalayacak.

Hepinizi bekliyoruz…