Slaven Bilic mucizesi

Türk sporundaki vizyonsuzluk, acelecilik, skor seviciliği herkes tarafından bilinen bir gerçek. En kaliteli spor programından, en kötü spor gazetesine kadar Türk spor seyircisi, bu terimlere elbet çok alıştı. Ne zaman skorların ötesinde yorumculuğa ve eleştiriye geçeceğimiz ise en büyük merak konusu…

Sami MORHAYİM Spor
28 Ekim 2015 Çarşamba

Türk sporundaki vizyonsuzluk, acelecilik, skor seviciliği her gün her kesim tarafından dile getiriliyor. En kaliteli spor programından, en kötü spor gazetesine kadar Türk spor seyircisi, bu terimlere elbet çok alıştı. Biz bunları konuşaduralım, yolladıklarımız ise yolladığımızla kalsın.

Slaven Bilic ile anlaşmaya varıldığı, 26 Haziran 2013 günü Beşiktaş taraftarlarına duyuruldu. Herkesin aklında Euro 2008'de Hırvatistan-Türkiye maçıyla ve kaybettiği turla aklında kalan Hırvat teknik adam, internet sözlüklerinde karakteriyle ve hayat tarzıyla çoktan Beşiktaşlılar tarafından kabul edilmişti.

Bundan iki yıl sonra, takvimler 25 Ekim akşamını gösterdiğinde, Bilic'in bizden çok uzaklarda İngiltere'de West Ham United'ı 20 puanla üçüncü sıraya taşıdığında, Türk basını belki de ada futboluna hiç odaklanmadığı kadar odaklanıyordu. Löw, Del Bosque gibi Türkiye'de kasap ve çamaşır ürünü yaftaları takılan, dünya tarafından ise saygı duyulan bu iki teknik adam bize yetmiyormuş gibi, şimdiyse Bilic İngiltere'de bizleri utandırıyordu.

DERBİ KAZANAMIYORDU

Rock grubunda solist olan, beş maçtan birinde enerjisinden tribüne yollanan Bilic, Feda sezonu ve geçtiğimiz sezon mütevazı bir takım kurmuştu. Az paraya transfer edilen aynı zamanda kiralanarak takıma takviye edilen genç oyuncular, iki sezonda Beşiktaş'ın son yıllarına nazaran büyük işlere imza atmıştı. Ancak, taraftar bir şekilde son maçlarda durumdan memnun olmadı, olamadı. Son beş haftalık süreçte, kaçan şampiyonluk, yeniden yeni teknik adam arayışlarına doğru yol alacak bir serüvene adımdı.

İki sezon boyunca, statik ve düzenli top oynayan Beşiktaş, derbi kazanamayınca mental üstünlüğünü elbette diğer takımlara kaptırdı. Sosyal medyanın etkisi arttıkça da, yönetim yollarını ayırma karar verdi. Az değil, tam sekiz İstanbul derbisini es geçti. Sonuncusu da şampiyonluğun gitmesine sebep oldu, belki de Mustafa Pektemek'in inatla ilk 11'de yer alması.

“Büyük maçların adamı değil”, “Baskı altında takıma top oynatamıyor”, “Büyük takımın teknik adamı olamaz” gibi laflarla beraber, kendisini de futbolun en üst seviyede oynandığı İngiltere'ye yolladık.

ANCAK WEST HAM UNİTED'A GİDERDİ

Başka ülkelerin takımlarını kötülemeyi ve küçük görmeyi severiz, kendisinin hemen bir alt kademeye düştüğünü ilan ettik. Beşiktaş'tan sonra West Ham United'a gitmesi başarısızlıktı. Orta seviye takımlardan West Ham'da işleri daha da kötüye götürüp oradan da kovulacaktı. Ancak, ülke futbolumuzu geliştirme tahminlerimiz gibi, bu tahminimiz de tutmadı.

BÜYÜK MAÇLARIN ADAMI: BİLİC

Galatasaray'ın dörtlerin takımı yaptığı Arsenal, açılış haftasının maçıydı. İnternet sözlüklerinde, herkes klavyelerinin başında tespit kasmaya hazırdı. İlk maç, zor maç, herkes keyiflenecekti.

Beklenen tesadüfi bir şekilde -onlara göre- olmadı, West Ham 2-0'lık galibiyetle sezona galibiyetle başlıyordu. Aynı West Ham, Bilic ile ilk maçlarında Avrupa'da düşük seviyelerdeki takımlarla yaptığı maçlarda hüsrana uğruyordu. Keyfimize diyecek yoktu. İyi ki yollamıştık onu da.

Dördüncü haftada Liverpool karşısına çıkacaktı. Lige iyi başlamışlardı. Üç tane de Liverpool'a attıktan sonra, Bilic'in tesadüf galibiyetleri devam ediyordu. Herkes bir- iki galibiyet alabilirdi, ama üçüncüsü artık tesadüfi olmadığını gösterecekti.

Altıncı haftada şok bir galibiyet de Manchester City karşısında alınınca, İngiliz basını da Türk seyircisi de artık West Ham'ın bu sene ekstra bir takım olacağından şüphe duymuyordu. İnternet sitelerinde, İngiliz kaynaklı sayfalar Bilic ile alakalı esprili videolar ve haberler paylaşırken, dünya futboluna bir taktisyen daha hediye ediyorduk.

Çok değil yine bir ay içinde, Chelsea'yi de deviren Bilic, ligde çıktığı üç derbi maçında -Crystal Palace, Arsenal, Chelsea- galibiyete ulaşıyordu. Hem de büyük bir takımla değil de, yine mütevazı kadrosuyla bunu başarıyordu.  Lig tarihinde aynı sezon içinde, Liverpool, City, Arsenal'i yenen dördüncü takım unvanını da almış oldular.

Bilic ise, 20 puanla üçüncü sırada dünyanın en kaliteli liginde yerini koruyor. Henüz onuncu hafta, daha ligin bitmesine uzun haftalar, önemli maçlar var. Tek önemli nokta ise, acaba ne zaman skorların ötesinde yorumculuğa ve eleştiriye geçeceğimiz.