Finans Doktoru ile Check-Up

Mars’ta su bulundu, insanlık tarihinin aya çıkışından sonraki en büyük keşiflerinden biri yapıldı ancak herkesin kafasında “Uzayda hayat var mı?” sorusundan çok “Ne olur bu piyasalar, bu dolar faizi?” şeklinde, dünyevi ihtiyaçların cevaplanması arzusu var.

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
7 Ekim 2015 Çarşamba

Mars’ta su bulundu, insanlık tarihinin aya çıkışından sonraki en büyük keşiflerinden biri yapıldı ancak herkesin kafasında “Uzayda hayat var mı?” sorusundan çok “Ne olur bu piyasalar, bu dolar faizi?” şeklinde, dünyevi ihtiyaçların cevaplanması arzusu var. Finans Doktoru© bu sorulara cevap olması için bir özet bilanço çıkardı. Türkiye’nin 2008’deki global kriz benzeri finansal krizi 2001, kriz sonrası seçimin yılı, 2008 global krizi, bir önceki FED başkanı Bernanke’nin (varlık alım programı devam ederken) 2013 Mayıs ayındaki ilk global dalgalanmayı yaratan açıklamasının yılı ve günümüz olmak üzere (genelde 2. çeyrek verileri) dikkate alınarak, 2-5-5-2 yıl sistemi gibi ilginç bir tesadüfle makro göstergeleri özetlemeye çalıştık.

 

TUİK, Hazine, TCMB, BUMKO, BDDK, SPK gibi istatistiki kaynaklara, Avrupa Merkez Bankası, OECD, AB, IMF gibi diğer kaynakların verilerini de koymak, dolar, sepet kur, deflatör, Satın Alma Gücü Paritesi gibi kavramlarla benzer verileri genişletmek ve yorumlamak mümkün, ki aslında doğrusu finansal analizde karşılaştırmalı tablolar analizidir. Yerimiz ve vaktimiz dar olmasına rağmen, bahane yaratan gelin gibi oynamaktan kaçmayalım, bu bilanço ile dansımızı yapalım. 

Seçimlerin sonucunda ne olur?

Seçimlerin sonucunda ne olur, seçim beyannamelerinde verilen ekonomik taahhütler ne kadar gerçekleştirilebilir, dolar veya sepet kur ne olur, BİST100 iner mi, çıkar mı, altın mı alalım, petrol mü satalım gibi birçok soru cevap arıyor. Öncelikle, temel ve teknik analiz kavramları ile tablodaki verileri açıklamaya başlayalım. Sermaye piyasalarında şirket bilanço verileri ile yapılan analize temel, trendler ve istatistikî yöntemler ile yapılan analizlere teknik analiz denir. Fakat bu ikisinden önce, daha çok teknik analiz ile korelasyonu yüksek olan ‘Davranışsal Finans’ diye bir kavram daha vardır. Özetle, yatırımcıların piyasa ile ilgili düşünceleri bir süre sonra davranışlarına dönüşür ve piyasa yatırımcıların genel beklentilerine göre hareket etmeye başlar, der davranışsal finans. Bu meyanda, döviz, borsa ne olur sorusunun cevabı aslında budur. Oysaki The Economist Big Mac endeksine göre, 2013 yılında dolar/TL 1,86 seviyelerinde iken, değer kaybı hareketine başlamadan önce, endekse göre yüzde 10 civarında değerli görünen TL, bugün aynı Big Mac’e göre yüzde 19,12 değersiz görünüyor ki reel efektif döviz kuru endeksi de bunu teyit ediyor. Yani, matematiksel olarak birçok firmanın 2015 yılı bütçelerinde dikkate aldığı 2,40-2,50 TL bandında olması gerekiyor dolar kurunun. Ama bu olacağı anlamına gelmiyor, çünkü piyasa dinamikleri bir tek hamburgere göre oluşmuyor. Bu durumda, temel analiz daha çok önem kazanıyor. Yukarıdaki verilere göre, Türkiye’nin kısa vadeli döviz pozisyonundaki açıkları birebir karşılayacak Merkez Bankası döviz rezervi bulunmuyor. MB dış varlık ve yükümlülükler arasındaki fark 90 milyar dolar. Kısa vadeli dış borç 128 milyar dolar. Aradaki farkı finanse edecek olan sıcak para (portföy yatırımları) ve doğrudan yatırımlar toplamı da 16 milyar dolar civarında. Yani, 22 milyar dolar açık pozisyon var kaba bir hesapla. Bunu karşılayacak bir bütçe fazlası da yok. Geriye tek kalan imkân mevduat bankalarındaki döviz tevdiat hesapları. İşte bu devreye girdiğinde, torbanın genelinde hesap tutuyor ve fazla bile veriyoruz.

Kurlar niye buralarda?

O zaman kurlar niye buralarda. Çünkü 10 bin dolar milli gelir hikâyesindeki gibi, gelir dağılımı eşitsizliği gibi pozisyon dağılımı eşitsizliği var firma bazına inildiğinde. Bunların talebi de kuru yukarı baskılıyor. Daha doğrusunu söylemek gerekirse, borç kompozisyonu dağılımına bakıldığında, aslında bu 1994, 2001 döviz hareketlerinde olduğu gibi, bankacılık sisteminin döviz (kredi) açık pozisyonundan kaynaklanıyor. Yani, denildiği gibi reel sektörün döviz sıkıntısı yok, hatta TCMB’nın kısa vadeli reel sektör tablosuna göre reel sektörün fazlası bile var. Eğer, kurla ve ekonomi ile ilgili bir makro ekonomik önlem alınacaksa, bu bankacılık sektörünün kredi ve döviz pozisyonu ile ilgili olmalı. Burada en önemli saptama ise şu. Bankacılık sektörünün işi zaten parayı ve pozisyonları yönetmektir, yani borcun maliyeti artabilir ama bu borcu çevirmekte bir sorun olmaz. O zaman, bölgesel ve seçim sonucu belirsizlikleri ortadan kalkarsa, döviz üzerindeki baskının da azalmasını beklemek mümkün olabilir. Bu durumda, eğer bir TL veya dolar faiz artışı gelmezse, Borsada kısa vadeli hareketleri görmek söz konusu olacaktır. Tabii, FED-Çin, Rusya’nın bölgedeki varlığı, ABD-İran yakınlaşması, Yunanistan-AB gibi her an ne yöne gideceği belirsiz olan sistematik olmayan riskler, bu senaryoları değiştirebilir.

Ödemeler Bilançosu verisi ise önemli bir öncü gösterge

Dünyadaki sıcak ve ucuz para doğal olarak bizim ülkemize de geldi, tabloda bu net olarak görülüyor. Eğer, üretimle, ihracatla büyüme modelinde gecikme olur, sermaye piyasaları ve İstanbul Finans Merkezi’nde halka açık firmalar ve şirket finansman bonoları ile kamunun bütçesindeki iyileşmenin yan etkileri olarak sermaye girişindeki azalmalar dengelenemezse, diğer makro ekonomik göstergelerdeki ve oranlardaki bugüne ait düzgünlük bozulmaya doğru bir eğilim gösterecektir. Bu meyanda, Türkiye’nin harcamaya, tüketmeye, popülist politikalara değil, üretim, tasarruf ve sermaye piyasalarına doğru teşvik ve söylemlere, dolayısı ile aksiyonlara ihtiyacı bulunmaktadır.

Son olarak, 5 Nisan 1994 kararları sırasında, hazır cari açık pozitif bakiyeye dönmüşken, Telekom’un özelleştirilmesi mümkün olsaydı ve o günkü rakamlarla dış borcumuzun yarısından fazlasını bir özelleştirme ile kapatabilseydik, bugün mazotun fiyatından çok Tesla firması gibi güneş pillerini, Google gibi robotik teknolojileri, NASA gibi Mars’ı konuşuyor olabilirdik. Hala bunlar için geç değil, yukarıdaki tabloyu nasıl okuduğumuza bağlı olarak. 1994 koalisyonunun ekonomik karar ve yansımaları bilançoda kâğıt üzerinde, 2001’deki koalisyonun IMF dikteli kararlarına göre kıyasla çok daha başarılıdır. 2015 tablosuysa, bizim için yeni milattır.