2. Dünya Savaşı’nda Yunanistan

Savaştan evvel 77.377 Yahudi´nin yaşadığı ülkede savaştan sonra sadece 10 bin civarında Yahudi kalmıştı.

Metin DELEVİ Perspektif 0 yorum
30 Eylül 2015 Çarşamba

28 Ekim 1940’da İtalya, bazı toprakları kendilerine teslim etmesi için Yunanistan’a ultimatum gönderdi. Metaxas yönetiminin bu notayı reddetmesi üzerine İtalya, kontrolündeki Arnavutluk toprakları üzerinden Yunanistan’a girdi. Ancak beklenmedik bir direnişle karşılaştı. Yunan ordusu İtalyan ordusunu püskürtmekle kalmadı, İtalya denetimindeki Arnavutluk topraklarının üçte birini ele geçirdi. Bu dönemde, Yunan ordusunda, 343’ü subay olmak üzere 12.298 Yahudi görev aldı. Bunlardan 513’ü çatışmalarda hayatlarını kaybetti. Makedonya ve Arnavutluk cephesinde savaşan 50. Yunan taburunun neredeyse tamamı Yahudilerden oluşmuştu ve bu nedenle de lakabı ‘Kohen Taburu’ kaldı.

1941 Mart’ında İtalyan ordusu karşı taarruza geçti. Ancak yine başarısız oldu, geri püskürtüldü ve daha da toprak kaybına uğradı. Yunan ordusunun bu zaferi, 2. Dünya Savaşı tarihine müttefik topraklarda ilk zafer olarak geçti. Almanya, İtalya’nın bu başarısızlığı üzerine devreye girdi. Yunan ordusunun 21 tümeninden 15’i İtalyanlara karşı savaşıyordu. Geri kalan altı tümen ise Yugoslavya-Bulgaristan sınırını korumaya çalışıyordu. Libya’da bulunan İngiliz birlikleri yardıma geldiyse de, Alman ordusu, 6 Nisan 1941’de bu zayıf noktadan Yunanistan’a girdi. 20 Nisan’da kuzeydeki Yunan direnişi kırıldı. Bulgaristan ordusu tek kurşun sıkmadan Batı Trakya’yı işgal etti. 27 Nisan’da Atina düştü. 1 Haziran’da Girit’in düşmesiyle Yunanistan’ın işgali tamamlanmış oldu.

İşgalden hemen sonra Yunanistan toprakları üç denetim bölgesine bölündü. En stratejik bölgeler Selanik, Orta Makedonya, bazı Ege Adaları ve Türkiye ile sınır hattı Almanların denetimine, Batı Makedonya ve Batı Trakya (Drama, Kavala, Alexandropolis) Bulgaristan denetimine, geri kalan Yunanistan topraklarının üçte ikisi ve 12 Adalar İtalya denetimine bırakıldı. Bu bölünme 1943 Eylül’ünde, İtalyanların Müttefiklere teslim olmasına kadar devam etti. Bu tarihten sonra İtalya denetimindeki bölgeler Alman ordusu tarafından işgal edildi. Yahudilere karşı tutum ise bölgelere göre değişiklik gösterdi.

İTALYA DENETİMİNDEKİ BÖLGELER

27 Nisan 1941’de, Atina’ya girer girmez Almanlar İtalyanlardan Yahudilere “özel muamele” yapılmasını, diğer işgal ettikleri ülkelerdeki uygulamalarının aynen tatbik edilmesini istediler. Ancak İtalyanların karşı koyması üzerine Yahudi konularıyla kısmen de olsa kendileri ilgilenmeye başladılar. Mayıs 1941’de Yahudi arşivlerine el konuldu ve bazı cemaat liderleri tutuklandı. İtalyanlar, 1 Eylül 1941’de Rav Elias Barzilay’ı cemaat başkanı olarak tayin etti. 14 Temmuz 1942’de aşırı sağ bir örgüt Almanların kışkırtmasıyla cemaat binalarına saldırdı ve tahrip etti. İtalyan yetkililer kısa süre içinde bu örgüt üyelerini tutukladı ama Almanların baskısı üzerine serbest bırakmak zorunda kaldı. Olayları tehlike mesajı olarak algılayan Yahudi cemaati Yunan direnişçilerin de desteğiyle gerekli tedbirleri almaya başladı. Diğer bölgelerden kaçabilen Yahudilere de kucak açtılar.

Angelos Evert komutasındaki Yunan polisi kaçak Yahudilere sahte kimlikler temin etmeye başladı. Sahte kimlikler Yunan Ortodoks dinine mensup Yunanlı isimler olarak tanzim ediliyordu. Resmi polis tarafından verildiği için de her türlü Alman kontrolünden geçmek mümkün oluyordu. Yine Atina Başpiskoposu Damaskinos, kilise kayıtlarında birçok Yahudi için Hıristiyan dosyası açıp vaftiz tarihleri ilave etti. Bu sayede en az 560 Yahudi, Ortodoks Yunanlı kimliğiyle savaş sonuna kadar hayatta kalmayı başardı. Yine Damaskinos’un tüm Yunanistan kiliselerine gönderdiği gizli talimatlarla nüfus kayıtları değiştirilerek birçok Yahudi din değiştirmiş veya karışık evlilik yapmış olarak gösterildi.

Damaskinos, Başbakan’a gönderdiği 23 Mart 1943 tarihli memorandumla Yahudilere yapılan zulmün engellenmesini istedi. 24 Mart 1943 tarihli, Yunanistan SS sorumlusu Altenburg’a gönderdiği mektupla benzer taleplerde bulundu.

İtalya’nın 8 Eylül 1943’te Müttefiklere teslim olmasından sonra tüm denetim Almanların eline geçti. Selanik’te Yahudilere karşı ‘başarılı’ operasyonlarıyla tanınan Dieter Wisliceny tüm Atina Yahudilerini kamplara göndermek üzere 10 Ağustos’ta Atina’ya geldi. 21 Eylül’de cemaat başkanı Barzilay’dan tüm Yahudilerin listesini 24 saat içinde teslim etmesi istendi. Bu emir üzerine cemaat elindeki tüm belgeler imha edildi ve cemaat mensuplarına kaçmaları veya gizlenmeleri tavsiye edildi. Yunan direnişçilerinin de yardımıyla o gece içinde tüm cemaat ileri gelenleri ve mümkün olduğu kadar da cemaat mensubu dağlara kaçırıldı. Bu başarısızlık üzerine, Yahudi bürosunun başına Wisliceny yerine SS Toni Burger getirildi. 23 Mart 1944’te yapılan bir baskınla Atina Sinagogunda bulunan 350, çevreden de ilavelerle 800’e yakın Yahudi toplandı. Preveze, Arta ve Patra’dan gelen 1200, Volos, Trikala ve İonnina’dan 2400, Selanik’ten getirilen 800 kişi ilavesiyle toplam 5200 kişi 30 vagonla Polonya’ya gönderildi. İspanyol vatandaşı bir avuç Yahudi Bergen Belsen’e, diğerleri de Auschwitz’e gönderildi. İspanya Hükümeti’nin baskılarıyla Bergen Belsen’e gönderilenler İspanya’ya yönlendirildi.

Auschwitz’e gönderilenlerden ise pek azı hayatta kalabildi. Savaş bittiğinde ise yok olan cemaatlerin hayatta kalabilenleri Atina’da toplandığından, kentin Yahudi nüfusu neredeyse iki katına çıktı.

İtalya denetimindeki diğer bölgelerde de Yahudiler korundular. Almanlardan gelen baskılara rağmen çok ender durumlarda tutumlarını değiştirdiler. Bu nedenle Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels hatıra defterine şu notları düşecekti:

İtalyanlar, Yahudilere karşı tutumlarında çok gevşek davranıyorlar. Hem kendi Yahudilerini hem de denetledikleri bölgelerdeki Yahudileri koruyorlar. Bu da Faşizmin hayati önem taşıyan konularda ne kadar yüzeysel kaldığını gösteriyor.

Korfu Adasında, savaş arifesinde yaklaşık 2000 Yahudi yaşamaktaydı. İtalyan kontrolü döneminde büyük bir sorun yaşanmadı. Almanlar adayı 27 Eylül 1943’te işgal ettiler. 14 Haziran 1944’te 1800 kişi Auschwitz’e gönderildi. Neredeyse tamamı kampta katledildi.

Rodos Adasında savaş öncesinde 1800 Yahudi yaşamaktaydı. İtalyan denetimi döneminde büyük sorunlar yaşanmadı. Alman işgalinin ilk yılı, 1943 Eylül-1944 Temmuz arasında da, diğer bölgelerin aksine Yahudiler rahat bırakıldılar. Bu da cemaat içinde endişelerin dağılmasına neden oldu. Yalnızca bir avuç genç, hayati tehlikeyi göze alarak sandallarla Türkiye topraklarına kaçtı. 1944 Temmuz’unda Almanlar Yahudilerin Rodos merkezinde toplanmasını emretti. 18 Temmuz 1944’te 16 yaş üstü tüm erkeklerin İtalyan hava üssünde toplanması emredildi. Ertesi sabah yeni bir emirle kadınların da eşlerinin yanına gelmesi istendi. 20 Temmuz’da adanın neredeyse tüm Yahudileri toplanmış oldu. Bu arada boşaltılan Yahudi evleri talan edildi. Bu aşamada tüm riskleri göze alarak, hamile eşinin hayatı pahasına, 60 kadar Yahudi’yi kurtaran Konsolos Selahattin Ülkümen’i tekrar yâd etmek istiyorum.

Toplamda 1676 kadın, erkek, çocuk 23 Temmuz’da bir yük gemisine bindirilerek Pire Limanına gönderildi. 3 Ağustos’ta bu grup hayvan vagonlarına bindirilerek 13 gün sürecek bir yolculuktan sonra Auschwitz’e vardıklarında açlık, susuzluk ve havasızlıktan 150 kişi ölmüştü. Meşum seçim sonrası 1200’ü hemen gaz odalarına gönderildi. Savaş bittiğinde Rodos Yahudi nüfusundan 120’si kadın, 31’i erkek 151 kişi hayatta kalabilmişti.

Rodos konusunda, bu döneme ait ibret verici bir olayı daha aktarmak istiyorum. Alman işgalinde Yahudi cemaati ellerindeki 800 yıllık Sefer Tora’yı, saklaması için Rodos Müftüsü Süleyman Kaslıoğlu’na teslim ettiler. Savaş bittiğinde Müftü, Sefer Tora’yı salimen hayatta kalabilenlere teslim etti. Bu da Türk-Yahudi toplumları arasında var olan dayanışmanın bir örneği olarak tarihe geçti.

BULGARİSTAN DENETİMİNDEKİ BÖLGELER

İşgalden hemen sonra Bulgaristan’a, Yugoslavya ve Makedonya’nın bir bölümü ve Yunanistan’da Struma ile Meriç nehirleri arasındaki bölgenin denetimi verildi. Bu bölge, Alexandropolis, Komotini, Serres, Xanthi, Drama ve Kavala kentlerini içeriyordu. Ayrıca Semadirek (Samothrace) ve Thassos adaları da Bulgaristan’a bırakıldı. Bu bölgede yaklaşık 4000 Yahudi yaşamaktaydı.

Bulgarlar ilk önceleri bölgenin Bulgarlaştırılması yönünde adımlar attılar. Yunanca konuşmak yasaklandı. Peşinden Yahudi karşıtı önlemler geldi. Başta Yahudiler olmak üzere çok sayıda Yunanlı zorunlu çalışma kamplarına gönderildi.

Wansee Konferansı’ndan hemen sonra Almanlar Bulgar Hükümeti’ne ‘Nihai Çözüm’ü uygulamaları için baskı yapmaya başladı. 22 Şubat 1943’te SS temsilcisi Dannecker ile Bulgaristan adına Belev arasında bu yönde bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre, Bulgaristan denetimindeki bölgeden 20 bin Yahudi Almanlara teslim edilecekti. Bulgaristan denetimindeki topraklarda 5 bin kadar Yahudi yaşıyordu. 4 Mart 1943’te 1096 Yunanlı Yahudi aile ve 10 yaşından küçük 681 çocuk toplamda 4273 kişi Bulgaristan’daki Gorna-Dzhumaia Kampına, 18-19 Mart’ta ise trenlerle Tuna kıyısındaki Lom Limanına gönderildi. Hayatta kalan 4.215 kişi, Yugoslavya Pirot kentinden gönderilenlerle birlikte 22 Mart gecesi dört gemiye bindirilip Viyana’ya gönderildi. Beş gün süren yolculukta bir gemi Almanlar tarafından batırıldı. Hayatta kalanlar, Viyana’ya vardıktan sonra trenlerle Treblinka’ya gönderildi ve tamamı gaz odalarında katledildi.

ALMANYA DENETİMİNDEKİ BÖLGELER

Girit Adası Almanlar tarafından Mayıs 1941’de işgal edildi. Yahudi nüfus 300 kişi kadardı. 29 Mayıs 1944’te tüm Yahudiler tutuklanarak Ayias Hapishanesine gönderildi. Çok kötü şartlar altındaki bir haftadan sonra 265 kişi Heraklion Limanında Tanais adlı gemiye bindirildi. Almanların planı bu grubu Pire üzerinden Auschwitz’e göndermekti. Ancak 9 Haziran günü gemi bir İngiliz torpidosu tarafından batırıldı. Hiç kurtulan olmadı.

Savaş başında Selanik’te 56 bin kişilik Yahudi nüfusu vardı. Şehir, 8 Nisan 1941’de işgal edildi. Naziler en büyük zulüm ve kıyımı bu kentte gerçekleştirdiler. Haziran 1941’den itibaren Rosenberg Komando Birliği, Yahudi kurum binalarına girip tüm değerli obje ve kitaplara el koyup Almanya’ya gönderdi. 1941-42’de Bulgar bölgelerinden kaçanlar kente sığınmaya başladı. Kış döneminde hastalık ve infazlar nedeniyle neredeyse günde 60 Yahudi hayatını kaybetti. Haziran 1942’de 18-45 yaş arası 9 bin Yahudi zorunlu çalışma için toplatıldı. Ekim ayında 2,5 milyon drahmi fidye karşılığında bu kişilerin serbest bırakılacağı duyuruldu. Tutar karşılanamayınca içinde 500 bin mezar bulunan bölgeye el konuldu. Mezar taşları sökülerek inşaatlarda kullanıldı. 1943 başında Nuremberg Yasaları benzeri uygulamalar başladı. Sarı Yıldız takma zorunluluğu getirildi. Gettolar kuruldu. 15 Mart 1943’te kamplara sevkiyatlar başladı. Üç ay içinde 45.649 kişi Auschwitz’e gönderildi, çok azı hayatta kalabildi.

Bir zamanlar Sefarad kültürünün merkezlerinden biri olan Yunanistan’da, 77.337 kişilik, neredeyse tamamı Sefarad nüfustan ancak 10.226’sı hayatta kalabildi.

2015 itibariyle Yunanistan’da, 2500’ü Atina’da, 1300’ü Selanik’te olmak üzere toplamda 5000 Sefarad yaşıyor.

 

 

KAYNAKLAR

The History of the Jews of Thessaloniki and the Holocaust – Paul Isaac Hagouel

Eight Views on the Holocaust in the Balkans – Lea Cohen

In Memoriam – Communauté Israélite de Thessalonique

The Jews of Thessaloniki – Yakov Benmayor

Short History of The Jewish Communities in Greece – Central Board of Jewish Communities in Greece

Ke Haber – The Rhodes Jewish Historical Foundation

The Story of the Jewish Community of Rhodes – Isaac Benatar

La déportation des Juifs de Grece – Isaac Revah

Kehila Kedosha Janina Newsletter

 

2 Yorum