Holokost’un karanlık sırrı

Balkanlar´da Bir Zamanlar Sefaradlar Yaşardı: Yugoslavya, 2

Metin DELEVİ Perspektif
13 Mayıs 2015 Çarşamba

1940’lı yılların başlarından itibaren Alman güdümlü bir faşist yönetim tarafından idare edilen Hırvatistan, II. Dünya Savaşı’nın az bilinen fakat en acımasız katliamlarına ev sahipliği yaptı. Hırvatistan, “Yahudi sorununun tamamen çözüldüğü” ülkelerden biri oldu.

1941 yılının nisan ayında, Yugoslavya’nın Almanya tarafından işgalinden hemen sonra, Sırbistan ve Banat Almanya’nın, Kuzey Yugoslavya Macaristan’ın, Makedonya Bulgaristan’ın, Dalmaçya ve Karadağ bölgesi de İtalya’nın kontrolü altına girdi. Geri kalan Hırvatistan ve Bosna Hersek’te Almanya güdümlü Bağımsız Hırvatistan Devleti ilan edildi. Yönetimi ise Ante Pavelic liderliğinde Ustaşa Faşist Hareketine bırakıldı. Hırvatistan’da dört yıllık savaş dönemi, Hırvatistan’da yaşayan Yahudiler dâhil tüm etnik gruplar için terör, vahşet ve zulüm dönemi olarak hatırlanır. Zagreb’in işgalinden sonraki ilk günlerde, Almanlar ve Ustaşa hareketi birlikte Yahudileri her türlü haktan yoksun bırakmak için el ele verdiler. 30 Nisan’da Nuremberg Yasaları benzeri uygulamalar yürürlüğe girdi. Kamuda çalışan Yahudiler görevlerinden uzaklaştırıldı, sarı yıldız takma zorunluluğu getirildi. İki ay sonra Yahudilerin tüm mal varlıklarına ve değerli eşyalarına el konuldu. Osijek’te Yahudilere 20 milyon Dinar ceza kesildi ve birkaç gün içinde ödenmesi istendi. Zagreb’de varlıklı Yahudiler tutuklandı, bir hafta sonra 100 kilo altın fidye karşılığında serbest bırakıldılar. Sinagoglar, kültürel ve kurumsal binalar talan edildi. Peşinden ya el konuldu ya da Ustaşa milisleri tarafından yıkıldı. 

1941 yılının mayıs ayında Drinja kasabası yakınında ilk toplama kampı açıldı. Almanya’nın Rusya’ya saldırması peşinden toplu tutuklamalar, kampa taşınmalar başladı. İlkine ilaveten Jasenovac, Stara, Gradiska, Loborgrad ve Djakova’da toplama kampları açıldı. Jadovno’da ilk ölüm kampı faaliyete geçti. Daha bir ay geçmeden Danica ve Jadovno kamplarında bulunan tüm Yahudi, Sırp ve Roman tutuklular katledildi. En büyük katliamların yaşandığı yer ise Zagreb-Belgrad tren yolu üzerinde bulunan Jasenovac Toplama ve Ölüm Kampı oldu. Ağustos 1941 - Nisan 1945 tarihleri arasındaki dönemde bu kampta yüz binlerce Yahudi, Sırp ve Roman katledildi. Kesin rakamlar olmamasına rağmen bu sayının 300 bin – 700 bin arası olduğu tahmin ediliyor. Bu boyutta bir katliam yaşanmasına rağmen bu kamp pek bilinmez. Bu nedenle, bu kamp hakkında bilgi vermek istiyorum.

 

JASENOVAC KAMPI

Jasenovac Kampı Güney Hırvatistan’da 240 kilometrekarelik bir alan üzerinde, beş ana ve üç özel kamptan oluşan bir kompleks olarak kuruldu. Yüz binlerce Sırp ile birlikte 25 bin kadar Yahudi ve en az 30 bin Roman burada katledildi. Bu üç etnik gruba ait tespit edilebilen 15 yaş altı 20 bin kadar kurban burada gerçekleştirilen katliamın sınır tanımazlığını gösteriyor. Jasenovac, kurbanların maruz kaldığı işkenceler ve öldürülme yöntemleri nedeniyle en barbar ölüm kampları listesine girmekte. İlginç olan ise bu kampta gerçekleşen vahşetin çok uzun süre gizlenmiş olması ve bu nedenle “Holokost’un karanlık sırrı” olarak adlandırılmasıdır. Günümüzde bile bu kamp hakkında net bilgiler bulunmuyor.

Kampın kuruluşu ve dört yıl boyunca yönetimi Ustaşa gizli polisinin Vjekoslav Luburi denetimindeki III numaralı birimi tarafından gerçekleştirildi. Luburi, bu dönemde gerçekleştirilen tüm vahşet ve katliamın şahsen sorumlusu olarak gösterilmektedir. Yahudiler, Hırvatistan ve Bosna Hersek’in tüm kentlerinden bu kampa gönderiliyor, kampa varır varmaz büyük çoğunluğu en vahşi yöntemlerle öldürülüyor, işe yarar görülenler ise kampta çalıştırılmak üzere sağ bırakılıyordu. Kampta yaşam şartları da korkunçtu: Yetersiz beslenme, barınma ve sağlık şartları ve en önemlisi Ustaşa subayların vahşi tutumu ve işkenceleri yaşamı kolaylaştırmıyordu.

Osijek Yahudi Cemaati, Ustaşaların zorlamasıyla, Tenje kasabasında bir fabrika etrafında kendi gettolarını inşa etmek durumunda kaldı. Getto hazırlanınca tüm Osijek ve civarındaki Yahudiler bu fabrikada toplandı. Gettoda yaklaşık iki ay yaşam mücadelesi verdiler. İki ay sonunda hayatta kalabilenlerin büyük bir çoğunluğu Jasenovac’a, geri kalanlar Auschwitz Kampına gönderildi ve neredeyse hiç sağ kalan olmadı.

1945 yılının nisan ayında Jasenovac kampında bin kadar Yahudi ve Sırp hayatta kalabilmişti. Nisan sonunda, hepsi öldürülmek üzere kamp içinde bir binaya kapatıldı. Bunlardan yaklaşık altı yüzü son bir cesaretle kapılara yüklenip Ustaşa nöbetçilere saldırdı. Ancak 80’i kurtulabildi. Jasenovac’ın Stara Gradiska Kampı özellikle kadın ve çocukların katledilmesinde uzmanlaştı. Yaklaşık 6-7 bin 15 yaş altı çocuğun bu kampta katledildiği belirlendi. 

Zagreb’deki Alman Konsolosu Siegfried Kasche ve polis danışmanı Hans Helm, 18 Nisan 1944’te Berlin’e “Hırvatistan, artık Yahudi sorununun tamamen çözümlendiği ülkelerden biridir” mesajını gönderdi.

1941-45 döneminde İtalyan işgali altında olan Dalmaçya, Yahudiler için bir kurtuluş kapısı görünümündeydi. Almanya Zagreb Konsolosu Kasche’nin yoğun baskılarına rağmen İtalyanlar Yahudilerin kamplara gönderilmesini ve diğer bölgelerdeki kısıtlamaları uygulamayı kabul etmediler. 1941 yılında, işgal öncesinde, bölgede çok az Yahudi bulunmaktaydı. İşgal ile birlikte Dalmaçya, Bosna ve Hırvatistan Yahudileri için bir sığınak oldu. Nüfus kısa sürede 5 bine çıktı. Kasım 1941’de İtalyanlar, Dubrovnik yakınlarında Bosnalılar, Krabjevico’da ise Hırvatistan’dan kaçanlar için özel göçmen kampları kurdular. Split’te iki bin göçmen vardı. 415 yerel Yahudi ile birlikte 500 göçmen Korula adasına gönderildi. 1100 göçmen ise İtalya’da Ferramonti göçmen kampına gönderildi. 1943 yılının haziran ayında 2.650 göçmen Rab Adasına gönderildi. 

Eylül 1943’te, İtalyanların Müttefiklere teslim olması sonrasında Yugoslavya Komünist direnişçiler lideri Tito’ya bağlı partizanlar Rab Adasındaki yaklaşık iki bin Yahudi’yi, daha güvenli olan Kuzey Dalmaçya’ya kaçırdı. Bunarın arasından sağlam olanlar Tito partizanlarına katıldılar. Rab adasında ise taşınılamayacak 300 kadar çok yaşlı, hasta veya ufak çocuklu kadın kaldı. 1944 Mart’ında adanın Almanlar tarafından işgali ertesi bu grup Auschwitz’e gönderildi. Bu tarihlerde Split Yahudileri de benzer bir sonla karşılaştılar. Kentin tüm yetişkin erkekleri Sajmiste Kampına gönderildi ve orada katledildi. Kentte kalan 300 kadar kadın ve çocuk Jasenovac Kampına gönderildi ve orada feci şekilde katledildi.

Savaş bittiğinde Hırvatistan Yahudilerinden yalnızca 3 – 4 bini hayatta kalabilmişti. Bunların çoğu ya direnişe katılmış ya da İtalyan işgalindeki bölgelerde bulunuyorlardı. Günümüzde ise neredeyse tamamı Aşkenaz 495 Yahudi bulunuyor.

BOSNA-HERSEK

Bosna’da ilk Yahudi izlerine, Sefaradların İspanya ve Portekiz’den çıkartılmaları sonrasında rastlanıyor. Saraybosna’da (Sarayevo) bulunan 1551 tarihli mezar taşları bunun belgesi olarak gösterilir. Yahudilerin bölgeye Dubrovnik üzerinden veya karayoluyla Selanik üzerinden geldikleri tahmin edilmekte. 1581 yılında, Rumeli Beylerbeyi Siyavuş Paşa’nın desteğiyle (veya bizzat Paşa tarafından) Yahudiler için ‘Velika Avlija’ veya Judeo-Espanyol dilinde ‘El Kortijo’ (avlu) olarak adlandırılan bir yaşam bölgesi kuruldu. Bu bölgenin getto olarak adlandırılması ise yanlış olur. Diğer Avrupa ülkelerindeki uygulamaların aksine, Osmanlı topraklarında getto kavramı olmamıştı. Bu yerleşim alanı ise Yahudiler tarafından da çok olumlu karşılanmış ve bölgeye yerleşme özgür iradeyle yapılmıştı. Nitekim ‘El Kortijo’da yalnız durumları müsait olmayan Yahudiler yerleşmişler, diğerleri ise kentin değişik bölgelerine dağılmışlardı. El Kortijo’da Bosna’nın ilk Sefarad Sinagogu da inşa edildi. Bosna’da 17. yüzyıla kadar sadece Sefarad Yahudiler yaşadı. İlk Aşkenaz Yahudileri, Osmanlılar Macaristan’dan çekilmek zorunda kaldıkları 1686 yılından itibaren ülkeye gelmeye başladı. 1697 yılında Bosna, kısa süreliğine Avusturya İmparatorluğu denetimine girdi. Avusturya denetimine girer girmez Yahudi mahallesinin bir kısmı ve sinagog askerler tarafından yakıldı. Osmanlı denetimindeki Bosna’da Yahudiler toprak ve mülk satın almak, Osmanlı toprakları dâhilinde ticaret yapmak, dini mekânlar inşa etmek gibi haklara sahiptiler. Ancak 1833 yılında Hersek eyaletinin oluşması ile sonuçlanacak isyanlar esnasında, Saraybosna Yahudileri büyük bir fidye karşılığında katliam tehditlerinden kurtulabildiler. 

1839 Tanzimat, 1856 Islahat Fermanı ve 1876 Anayasası ile Osmanlı azınlıklarına tanınan eşit haklar Bosna Yahudilerine de uygulandı. 

Bu tarihlerden itibaren çok sayıda Bosna Yahudi’si çeşitli devlet/kamu idari görevlerine getirildi. 1876 yılında Yaver Efendi Baruh Bosna milletvekili olarak parlamentoya girdi. İsak Efendi Şalom Bosna Valisi başdanışmanlığına getirildi. Oğlu Salamon Efendi Şalom’da parlamentoya girdi. Bu liste uzayıp gider.

Bosna Hersek 1878 yılında Avusturya Macaristan İmparatorluğu tarafından işgal edildi. Bu tarihten önce neredeyse tamamıyla Sefarad olan Yahudi nüfusuna çok sayıda Aşkenaz katıldı. Sefaradlar genelde ticaret ve zanaat konularında çalışırken, Aşkenazlar, hukuk, tıp, akademik konularda isimlerini duyurdular. 

Bosna-Hersek’te yapılan nüfus sayımlarında, 1852’de 2.170, 1878’de 3.000, 1895’te 5.792 ve 1910’da 8.219 Sefarad Yahudi’si bulunmaktaydı. 

I. Dünya Savaşı ertesinde Bosna Hersek, Yugoslavya Krallığına bağlandı. 

II. Dünya savaşı arifesinde, Bosna’da, 10 bini Saraybosna’da olmak üzere toplamda yaklaşık 14 bin Yahudi yaşamaktaydı ve bu nüfusun yüzde 80’i Sefarad kökenliydi.

 

(devam edecek)

Yazının 1. bölümü

https://www.salom.com.tr/haber-94946-balkanlarda_bir_zamanlar_sefaradlar_yasardi__yugoslavya.html