Mevcudu kalmamış bir Yahudi Cemaati: Edirne

İspanya’dan 1492’de Yahudilerin kovulmasını müteakiben, Yahudi göçmenlerin Osmanlı topraklarında örgütlendikleri ilk cemaatlerden biri Edirne’ydi. Ticaret merkezi olan şehir aynı zamanda kültür, sanat ve edebiyat alanında birçok ünlü kişiyi barındırmıştı. Ancak zaman içinde yaşanan olaylarla Edirne’nin Yahudi nüfusu gitgide azalarak yok oldu.

Yusuf BESALEL Perspektif
21 Ocak 2015 Çarşamba

Sultan Murat Hüdavendigar, 1361’de Edirne’yi fethettiğinde, bu şehirde Yahudilerle karşılaştı. Buradaki Yahudiler, Roma İmparatoru Adrien (117-138), Filistin’i zapt edince oradan getirilmişlerdi. İspanya’dan 1492’de Yahudilerin kovulmasını müteakiben, Osmanlı kadırgalarını İspanyol limanlarında bekleyen Yahudi göçmenlerin Osmanlı topraklarında örgütlendikleri ilk cemaatlerden biri Edirne’ydi. Kent, 16. yüzyılda  bir ticaret merkezi olmuştu. Edirne’deki Yeşiva ünlüydü ve Edirne Hahambaşısı Osmanlı ülkesindeki Yahudiler üzerinde nüfuz sahibiydi.

 Yahudiler, 18. yüzyılda kalabalık bir cemaat meydana getirmeye başladılar. Esasen Fatih’in İstanbul’u fethedişinden sonra İstanbul’dan Edirne’ye gelen Yahudiler, bir Yahudi mahallesi kurmuştu.1751’de hahambaşı seçilen Eli Geron zamanında ise, Edirne’de idari bakımdan birbirlerinden özerk 13 sinagog mevcuttu. İki yüz yıl boyunca Edirne’ye hahambaşılar ve hahamlar yetiştiren Geron Ailesinden Yakir Geron,1835’te 22 yaşındayken Edirne Hahambaşısı oldu.1846 Edirne yangınından sonra İstanbul’a gelerek Sultan Abdülmecid’den, yanan sinagogların inşası için bir ferman aldı ve İstanbul Yahudilerinden yardım topladı. Ayrıca İstanbul cemaatinin birliği, İstanbul nizamnamesinin hazırlanması için faydalı çalışmalar yaptı. 19. yüzyılın ikinci yarısında Edirne de Alliance Universelle Okulu kuruldu.

Güçlü bir cemaat örgütü

1926’da Edirne’de 7000 kadar Yahudi yaşamaktaydı. Bu sayı Balkan Savaşı öncesi Yahudi nüfusunun yarısından eksikti. Edirne (eski Andrinopolis) kenti Yahudi topluluğu her zamanki gibi doğudaki emsallerinden daha örgütlüydü. Üçü rabi toplam 36 kişi cemaati yönetiyordu.

1910’dan beri kentte ‘La Boz de la Verdad’ adlı bir gazete, Yosef Baritshak tarafından yayınlanıyordu.1905’teki mevcut olan 13 sinagog yangında kül oldu.1905’te yarım milyon altına mal olan okulda 900 öğrenci vardı. Ayrıca bu yıllarda Edirne de Yetimhane, Bikur Holim, Ozer Dalim, Matan Baseter, Fraternitad Eskolar, Hevdat Hapoalim gibi hayır kuruluş ve dernekleri vardı.Edirne Sefarad Cemaati’nin müzikte Maftirim çalışmaları da ileri gitmişti.

Günümüzde Edirne de sadece bir Yahudi kaldı. Hâlbuki 1914’te Yahudi nüfusu 22.515, 1943’teyse 2.000 dolaylarındaydı.

Edirne Sinagogu

 Zamanla bu cemaat özellikle İstanbul’a kaydı ve İstanbul cemaatini takviye etti.1994’te Edirne Cemaati’ni temsil eden Yasef Romano’nun vefat eden babası Yuda Romano’nun anılarını naklettiği eski bir röportaj kasedine istinaden; “Edirne Yahudi Cemaati’nin nüfusu Balkan Savaşı’ndan evvel 20.000 dolaylarındaydı. Edirne Sinagogu,1905 yılından itibaren inşa edilmeye başlandı. İnşaat cemaatten toplanan para ve yurtdışından katkılarla Parisli Mimar Debre’nin projesiyle yapıldı.1920’de de binanın arkasındaki lojman bölümünün tamamlanması birkaç tartışmadan sonra karar verildi. Bina, hahamhane ve hayır derneklerine ayrıca doktorların çalıştığı bir eczaneye de mekân oldu. Ayrıca bir dulhane de vardı. Bu bina zamanla işlevini yitirdi ve gazozhane, marangozhane gibi tesislerce de kullanıldı.” Yuda Romano’nun anılarına göre, Edirneli Müslüman ve Yahudi vatandaşlar kardeş gibi geçinmişler ve din adamları arasında samimiyet olmuştu. Röportajdan 10-15 yıl evveline kadar Edirne Sinagogu faaldi. Röportaj yılında Edirne’de 15 kadar Yahudi ailesi yaşıyordu ve sinagogun yüzeysel bir tamiratı yapılmıştı, fakat yapı korunamadı ve hırsızlıklara hedef oldu. Tamirat için önerilen raporlar, parasızlıktan gerçekleştirilmedi. Bina harap ve metruk durumdaydı. Ancak Mayıs 1994’te Vakıflar Kültür Bakanlığı ve Trakya Üniversitesi tarafından onarım ve müze oluşumu için temaslar sağlandı.1995 yılı başlarında Trakya Üniversitesi’nin binayı müze yapmak için yatırım yapacağı olasılığı gündeme geldi. Trakya Üniversitesi’nin tüm gayretlerine rağmen 1997’de binanın çatısı çöktü.1907’de hizmete giren Viyana Sinagogu’nu model alan bu yapıdan artakalanlar yağmalandı. Trakya Üniversitesi 2000 yılında devreden çıkıp, yapıyı Vakıflar’a iade etti. Mart 2010 tarihinde restorasyon bir firmaya ihale edildi. Çalışmalar büyük oranda bitmiş olup yapı 2015 yılında müze olarak açılacak.

 Öte yandan binlerce mezar taşı içeren 60 dönümlük Edirne Yahudi Mezarlığı 1973’te tamamen istimlâk edildi. Bu mezarlık 1996’da Trakya Üniversite öğrencileri tarafından restorasyon için onarıma alındı.1970 yılından beri defin yapılmayan mezarlığın ancak yüzde10 kadarı geriye kalmıştır.

Edirne Yahudilerinin meslekleri

Yahudiler Edirne’ye şarapçılık ve ticaretin haricinde susam, ayçiçeği yağı üretimi, peynircilik, şekercilik gibi dallarda da girişimlerde bulunmuşlardı. Bu bağlamda Edirne peynirciliğin gelişmesinde mandıracı Albert Sarfati, Nesim Marko Kohen ve Malki aileleri de ilk akla gelen isimlerdendi. Hatta Osmanlı döneminde Yahudilerin sık olan yangınlardan dolayı itfaiye örgütünde de aktif olduklarını görmekteyiz. Kentin 14 tulumbacısından süpürge yapımcısı Sarı Nesim ve fırıncı Altın De İshak tulumbası en çok beğeniyi kazananlar arasında idi.

 Yahudiler, Edirne’de her zaman siyasetten uzak, komşuları ve tanıdıkları ile dostluk ilişkileri kurmaya özen gösteren bir hayat sürdüler. Yaşı altmış üstünde olan birçok Edirneli, her zaman Yahudi dostlarından öğrendikleri bu kültürü ve beceriyi anlatırlar. Yahudiler, Edirne’nin ticaret, kültür, sanat ve edebiyatında çok etkili olmuşlardı ve şehrin sosyal hayatına renk katmışlardı. Örneğin Tamburacılar Camisi’ne sapan sokağın başında çarşının gülü kahveci, tereyağcı Naftali Mitrani’nin dükkânı bulunuyordu. Aynı sokakta Bakkal Moşe, Kağıtcı Menahem, lakerdacı ve çirozcu Bello vb bulunurdu. Cumhuriyet Caddesi’nin sol kanadında Bohor Filozof, Dr. Sami Haras, Dr.Toledo, Keresteci Salomon,Yuda Romano; sağ kanatta Cumhuriyet Reşadiye Sineması, İtalyan Havrası ve başka tanınmış isimler vardı. Yukarıda adı geçen Dr Sami Haras, halkın sevdiği bir doktordu. Kendisi rahmetli annemin halasının damadı idi. Kendisini çekemeyen rakip doktorlar tarafından pusuya düşürülerek, fena halde darp edilmişti. Birkaç yıl sonra 1970’li yılların başında eşi Rozi’yle beraber İsrail’e göç etti ve 10 yıl kadar önce orda öldü.

Edirne Yahudileri hakkında birçok eser yayınlandı

‘Edirne’nin Yahudileri’

 Güngör Mazlum’un yazdığı bu kitaplardan birinde: Edirne’deki fetihte Osmanlıların karşılaştığı Yahudiler, Avrupa’daki baskılardan kaçarak Edirne’ye kaçan Yahudiler, Eğitim-Alyans Israelite Okulları, Talat Paşa’nın Edirneli Yahudi kızı Ester ile yaşadığı aşk hikâyesi, Sabetay Sevi’nin Edirne Sarayı’nda yargılanması, 1934’de Trakya Olayları ve Atatürk’ün arkadaşı ve Kuran’ı ezbere bilen Haham Haim Becerano’dan bahsedilmekte.

Diğer bir kitap da Rıfat Bali imzalı. Bali'nin kitabında 1934 Trakya Olayları’na da değinilmekte. 21 Haziran ile 4 Temmuz 1934 tarihleri arasında gerçekleştirilen şiddet eylemlerinde Nihal Atsız’ın Orhun, Cevat Rıfat Atilhan’ın da Milli İnkılâp dergisinde Yahudilere karşı ırkçı yazılar yazmaları nedeniyle ve devletin bölgeyi yabancı unsurlardan arındırma  politikasıyla gizlice kışkırttığı kuvvetle muhtemel olan olaylarda; Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Çanakkale gibi illerde Yahudilere ait birçok dükkân ve ev yağmalandı ve birçok Yahudi kadına tecavüz edildi. Yaklaşık olarak 15 bin Trakya Yahudi’si, bulundukları şehri terk etti. Yahudilerin verdiği dilekçeler bürokrasiye takılıp gitti. İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Varlık Vergisi ve 21 Kura İhtiyatlar gibi olaylarla yurt dışına göçler arttı. Özellikle İsrail Devleti’nin resmen kurulmasından sonra, bu ülkeye olan göçlerle de Edirne’deki Yahudi nüfusu asgariye indi.1967 İsrail-Arap Savaşı’nda şehir Yahudilerinin önemli bir kısmı İsrail’e gitti. Bir kısım da azar azar İstanbul’a göç ediyordu. Şehirde 100’den az Yahudi ailesi kalmıştı. Artık Büyük Sinagog kullanılmaz oldu. Arkasındaki küçük sinagogdan istifade ediliyordu. Büyük Sinagog da hırsızların hedefi oldu ve muhteşem avizelerini sopalarla parçaladılar. Kentin tek hahamı 1966’da İsrail’e göç etti. Kentte kalan 15 kadar aile zamanında, önemli ayinleri İstanbul’dan gelen bir haham idare ediyordu.

 Günümüzde Yahudi Cemaati’nden kimsenin kalmadığı Edirne’yi ziyaret eden eski Edirneli Yahudiler anıları canlanınca gözyaşlarını tutamıyorlar. Kısa bir süre önce Edirne Valisi, Mescid-i Aksa olaylarını öne sürerek restorasyonu bitmekte olan Edirne Sinagogu’nun, ibadete açılamayacağını beyan etti.

Azalan nüfus ve nedenleri

Esasen 1905-1906 nüfus sayımında toplam 23.839 olan Edirne Yahudi nüfusu Balkan Savaşı sonrası 1914’te il genelinde 15.686’a gerilemiş ve 1923’te Cumhuriyet’in  ilanından sonra başlayan baskılarla özellikle İstanbul’a yönelik göçler nedeniyle 1927 nüfus sayımında 6.098’e, 1934 Trakya Olayları’ndan sonra 1935’te 4.071’e, Varlık Vergisi sonrası 1945’te 2441’e, 1947-1949 yıllarında İsrail’e göçlerle 1960 sayımında 435’e indi. 1980’de Edirne’de sadece 63 Yahudi kalmıştı. Baskılarla sıfırlanan cemaati ve büyük oranda talan edilen mezarlığı ve söz konusu restore edilecek sinagogda kimin ibadet edeceği dahi bir ipham iken, bu tür söylemler sadece Yahudi düşmanlığının ne boyutta olduğunu yansıtmakta.

 Hâlbuki Edirneli Yahudiler, kentte ticari ve sınai bir zenginlik getirmişler ve aralarında ünlü kişiler yetişmişti. Özellikle Geron ailesinden gelen hahambaşılar responsa edebiyatına önemli katkıda bulundular. 1909’da Edirne Hahambaşısı olan Haim Bejerano gerçek bir yurtseverdi ve 1912’de nişan ile taltif edilmişti. Kendisi Tevrat’tan başka Kuran-ı Kerim’i ve İncil’i tümü ile ezbere bilirdi.

Kültür ve sanat merkezi Edirne

Osmanlı döneminde kent, Orta Avrupa’ya dahi örnek olan Yeşiva adındaki yüksek din öğretim kurumlarıyla ünlü idi. Ayrıca 1865’te temeli atılan Alyans okullarında Cumhuriyet’in ilanında kız ve erkek toplam 1140 öğrenci vardı. Yahudi basın hayatı da renkliydi. 19. yüzyıl sonlarında Kerem Sheli, Hachalom, Yosef Daat, La Boz de la Verdad (1910) vb neşredilmişti. Ayrıca musikide Maftirim’de (İbrani Tasavvuf İlahileri) çok yol kat edilmiş ve hahamlar Mevlevi  dedeleriyle klasik Türk müziği makamlarında makamlar üretmişlerdi. Bu müziğin kurucuları arasında Haham Şelomo Ben Mazaltov (1509-1571) ile İbrani Mutasavvuf İsrael Ben Moşe Nadjara sayılabilir.

Yahudi vatandaşlar, dindar ve geleneklerine sadık kişilerdi. Dini bayramlar titizlikle ve coşkuyla kutlanırdı.

 Çeşitli hayır kurumları mevcuttu. Matan Baseter, 1917 öncesinde Balkan Savaşları’nda şehit düşen veya zarar gören Yahudi askerlerinin aileleri için kurulmuştu. Ayrıca Bikur  Holim-Hastalara Yardım, Ozer Dolim Fakirlere Yardım Derneği, Hastane, Mahazeke Tora, kültür, sanat ve spor kulüpleri vardı. Edirne, entelektüel düzeyi çok yüksek bir kentti. Talmud yorumcusu, filozof, astronom ve matematikçi Comtino (1420-1487), dev yapıtı Beit Yosef ile Yahudi hukukunun çeşitli bölümlerini tek eser olan çok ünlü Şulhan Aruh’ta derleyen Yosef Ben Efraim Karo (1488-1575), çeşitli hakimliklerde görev yapan Moiz Zeki Bey Albala (1874-1954), Eliezer Menda (Hoca) (1887-1978), 8. dönem milletvekili Salamon Adato (1894-1954) hep bu kentte iz bırakmışlardı.

Edirne; yangınları, depremleri, salgınları, toplumsal olayları (Sabetayistlerin önderi Sabetay Sevi), Dördüncü Mehmet’in Edirne Şenliği, düşman işgalleri, Trakya Olayları (1934 Yahudiler bu pogroma ‘furtuna’ derlerdi), İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Yunanistan’dan ölüm kamplarına getirmek için doldurdukları Yahudileri içeren trenlerdeki Yahudilerin Karaağaç istasyonundaki vagonlarda iken korkunç görünümleri… Serhat kenti Edirne’deki Yahudilerin yaşamlarını bir destan haline getirmiştir.

Müslüman ile Yahudiler arasındaki ilişkiler sıcak ve samimiydi

Devlet politikaları ne olursa olsun, genellikle Müslüman çoğunluk ve Yahudi esnaf ve komşular arasındaki ilişkiler sıcak ve samimiydi. Benim de kadim bir arkadaşım olan diş hekimi İda Benromano’nun, kitabından özetler de çıkardığım Naim Güleryüz’ün 'Edirne Yahudileri' adındaki kitabında yer alan şu cümlesine yer vermek isterim: "Edirne’de yaşamış olmaktan dolayı gurur duyuyorum. Kalbim Edirne’de kaldı."

 Öte yandan dönemin Hahambaşısı Yitshak Sarfati tarafından XV. yüzyıl ortalarında yazıldığı sanılan ve Avrupa’daki muhtelif Yahudi cemaatlerine yollanan tarihi İbranice mektupta Osmanlılardan gördükleri insancıl tutumu vurgulayan Sarfati, Avrupa’da zulme uğrayan dindaşlarına, mektubunun sonunda şöyle diyordu: "Şimdi bütün bunları gördükten sonra, niçin hala uyuyorsunuz? Uyanın ve bu lanetli ülkeleri (Almanya, vb) sonsuza dek terk edin."

Bu mektuptan sonra yüzlerce Yahudi ailesi Osmanlı İmparatorluğu’na göç etti. Ve bunların soyları; Çanakkale, Balkan, Trablusgarp, Şark gibi cephelerde ve Kurtuluş Savaşları’nda Müslüman silah arkadaşları ile birlikte vatanları için canlarını verdiler. Kendilerini kucaklayan ve çok sevdikleri bu topraklara karıştılar. Künyeleri bile bulunamadı… Binlercesi evine dönmedi. Hahamlar karılarını ‘aguna’ ilan ettiler ve evlendirmediler. Çünkü kocalarının resmi ölüm ilanı gelmemişti. Acaba Yahudileri sürekli karalayan yetkili ağızlar, tarihin bu yüzünü de bilirler mi diye bazen kendimi düşünmekten alıkoyamıyorum…

 

Kaynaklar: ‘Osmanlı ve Türk Yahudileri’ Yusuf Besalel

‘Tarihte Yolculuk, Edirne Yahudileri,’ Naim Güleryüz, 2014

Google: ‘Edirne Yahudileri’