Jak Bakışı

Jak Kamhi özel kanatlı kıyafetini giyerek BASE atlayışı gerçekleştiren usta bir atlet. Uçmaya gönül vermiş fakat ayakları yere basan, gücünü ve sınırlarını doğru değerlendirirken hayalini mesleği haline getirmiş bir ekstrem sporcu

Selin SEVİNDİREN Yaşam
18 Haziran 2014 Çarşamba

 


İtiraf edeyim aklıma gelen ilk soru “Jak, sen deli misin?” idi. Fakat sonra videolarını izledim ve hakkında yazılanları okudum. Kesin deli de aynı zamanda mutlu, mesleğinin risklerine inat hayata sıkı sıkı bağlı bir adam gördüm. Böyle hissediyor musun?

Kesinlikle. Bu spora başlamadan evvel çok mutsuzdum. Sıkı aile bağlarım, işim ve en önemlisi sağlığım yerindeydi ama hep bir arayış içindeydim. Yurtdışındaki gibi 18’inde yuvadan uçmadığımız ve sıfırdan başlamak zorunda bırakılmadığımız için, hep madem bu kadar şanslıyız o zaman severek yaptığımız bir mesleğimiz olabilir ve olmalı derdim. Tabi büyüklerimin benim için hayalleri bambaşkaydı. Hiç bana göre olmayan ticarete atıldım. Kendi nasihatimi tutmuyordum. Sırf ailem benle gurur duysun diye bu işe devam edemezdim. İdeallerimi gerçekleştirmeliydim. Çocukluğumdan beri idealim uçmaktı. Şimdi yaptığım meslekle bütünleştim. Aradığım heyecanı buldum. Yaşamımın uzunluğuna değil ne kadar dolu yaşandığına bakıyorum. Hayattayım ve varlığımı istediğim şeyi yaparak özgürce sergiliyorum.

 

Genelde ekstrem sporcuların 20’li yaşlarda bu işe başladıklarını görüyoruz. Sense deli kanının artık durulması beklenen 30’a yaklaşırken başladın. Nasıl gelişti olaylar?

National Geographic’de bir paraşütçünün meteoroloji balonlarıyla 18.000 feet’e (5.500 metre) yükselip atlayış rekoru kırmasını izliyordum. Dönüp arkadaşıma bu rekoru kıracağım dedim. İki sene boyunca bu fikirle yatıp kalktım. Sonunda 2008’de Türk Hava Kurumu paraşüt okulunda ilk serbest uçuşumu yaptım. Benimle atlayan hocaya atlayış rekoru kıracağımı söylediğimde doğal olarak bana güldü. Yere indiğim anda hayatın bana yeni bir kapı açtığını biliyordum. Hemen o anda babamı aradım ve artık sadece bu sporla ilgilenmek istediğimi, hobimi işe çevireceğimi söyledim. Bu spor kaç yaşına kadar yapılıyor ki, geç kalmadın mı tarzı sorularla baş etmem gerekti önce. 28 yaşındaydım ve atletik bir vücuda sahiptim, çadırda yaşasam bile ABD’ye gidip eğitim alıp bu işi meslek edinecektim. Havacılığı yeni bir seviyeye taşıyacaktım. Dört yıl boyunca en iyi hocalardan eğitim aldım ve kendimi geliştirmek için sürekli uçmaya devam ettim. Binlerce kez paraşüt açmayı uyguladım mesela, kaslarıma alışkanlık kazandırmak için. Tehlike anında ana paraşütü veya yedek paraşütü düşünmeden açabilmek için vücudumdaki kaslarımın hafızası devreye girmeli. 

 

Tam olarak ne yaptığını anlatabilir misin?

Başından beri hedefim BASE Jumper olmaktı. Önce skydiving yani uçaktan atlayıp serbest düşüş yapmak ve paraşütle uçma konusunda uzmanlaşmalısın. Bu konuda pişmeyip BASE atlayanların ömrü çok kısa oluyor. Herkes uçabilir ama herkes doğru şekilde konamaz. Los Angeles’ta aldığım eğitimlerimde dünyanın en usta ekstrem sporcuları ile çalışmam beni bugünkü profesyonelliğime taşıdı. BASE Jump’a 2009’da başladım. 80’lerde ortaya çıkan bu spor dünyanın en tehlikeli sporu olarak nitelendiriliyordu ta ki Wingsuit ile BASE Jump ortaya çıkana kadar. Wingsuit, serbest düşüş esnasında düşüş hızını yavaşlatıp, ileriye gidiş hızını artıran, bir kuş gibi vücudun havada uçmasını sağlayan giysi. Yani ben atlayıp, düşerek konmuyorum da atlayıp, düşüp, bir süre uçup öyle konuyorum. Bu kıyafetle BASE atlamak iyice zor çünkü kollarımı ve bacaklarımı bir yere kadar açabiliyorum. Hareket kabiliyetim çok düşüyor, paraşütüme ulaşmak, gerektiğinde pozisyonumu düzeltmek çok daha zorlaşıyor. 200 kilometre hıza ulaşıyorum. Bir de skydiving’de paraşütünü açtıktan sonra takribi beş dakika havada süzülürken, BASE Jump'ta bu durum çok daha farklı; yere 150 metre kala paraşütümü açıyorum bu da benim yaklaşık 20 saniye kadar paraşütle uçmam demek. Olası bir tehlike anında paraşütle ilgili problemi gidermek için sadece saniyelerim oluyor. BASE Jump’ta yedek paraşüt kullanmıyorum çünkü yedek paraşütü devreye sokabilecek kadar vaktim yok. İlk önce en güvenli sayabileceğimiz köprülerden atlamaya başladım; altı tamamen boş olduğu için paraşütün (on-heading: kayalardan uzağa, off-heading: kayalara doğru) istenmeyen yöne gittiği takdirde bir engele sürtme tehlikesi yok. 

 

Dağlardan atlamak için tırmanma konusunda da uzman olmalısın. Saatlerce tırmanın karşılığında sadece iki dakika göklerde süzülmek konusunda ne diyeceksin?

30 saniye için bile olsa değer! İstediğim yüksekliğe çıkarak uçuş süremi dört dakikaya kadar çıkarabiliyorum. Dağcılık eğitimi almadım. Genelde tracking yapıyorum. Dik kayalara çıktığım zamanlarda en güvenli yerleri bulup o rota üzerinde tırmanışlarımı gerçekleştiriyorum. Bazen çok riskli tırmanışlarım da oluyor. 

 

Bu durumda binadan atlamak en kolayı olsa gerek, asansöre çık atla.

Hayır, en zoru o. Çünkü yasal değil. Bir güvenlik kartı çalıp gündüzden binaya girerek, kimse kalmayana kadar saklanmalısın. Kameralara yakalanmamalısın. Kapı kırmalısın. Atlayacağın hatta seni engelleyebilecek demir, tel, çıkıntı varsa kesmelisin. Bitmiyor, yere konduktan sonra hızla seni birinin kaçırması gerek. Haneye tecavüz resmen, ABD’de cezası 5.000 dolar. Bir de paraşütünü alıyorlar ki o da 6.000 dolar değerinde. Girdiğin bina federal bir binaysa hapis cezası var, özelse sana dava açılabilir. Neyse ki ben hiç yakalanmadım.

 

Şu ana kadar kaç atlayış yapmışsındır?

387 BASE Jump’ım, 600 skydive atlayışım var.

 

Bunlardan seni en çok zorlayanı paylaşabilir misin?

Geçen ağustosta İsviçre’de İspanyol bir arkadaşımla wingsuit BASE jump yapmak için bir dağa tırmandık. Her ne kadar ne yaptığımızı biliyor olsak da bu sporda ölüm riskimiz var. Her atlayıştan önce bunun son atlayışımız olabileceği ihtimali aklımızda. O an yanımdaki arkadaşım en sevdiğim can dostum oluyor. Gözlerimizle konuşuyoruz adeta. Sarıldık. İlk önce o atladı. Tepeden onu izledim. Paraşütü açılmamıştı. Aslında aşağı yürümem gerekiyordu ama bir an evvel yanına gitmeliyim düşüncesiyle atladım. Dizlerim titriyordu. Bu hayatımın en zor atlayışıdır. Atlayışımı yapmadan evvel arkadaşımın öldüğünü biliyordum. Bu olaydan sonra dört ay evde oturdum.

 

Tekrar bu spora nasıl döndün?

2008 yılında hedeflerimi yazdığım bir defterim vardı. Onu açıp yeniden okudum.

 

Bir BASE jump hocası atlamayı becermek kadar atlamamayı da becermek önemli diyor. Son anda vazgeçtiğin atlayışların oluyor mu hiç?

Bir atlama öncesinde defalarca o atlayışı gözümde canlandırıyorum. Potansiyel tüm tehlikeleri kafamda sıralayıp tek tek çözüyorum. Son atlama noktasında aklımda negatif hiçbir şey kalmıyor. Ama son anda vaz geçtiğim birden fazla dağ atlayışım oldu. Dış etkenlerden dolayı asla şartları zorlamam, fakat her şey tamam da olsa bazen uçurumun kenarında içimden bir ses yapma diyor. Bu hissi dinlemek lazım. Atlayışlarımda kendimle iç mücadelem her defasında sezgilerimi daha da kuvvetlendiriyor. Her atlayış ruhumu besleyen yeni bir keşif. İçimdeki sese güveniyorum.

 

BASE Jump’da en çok nerden atlamayı seviyorsun? Bir de atlayışta en keyif aldığın an?

Dağları seviyorum. Doğa ve manzara karşısında evrenin bir parçası olduğunu hissediyorsun. Dağa tırmanışın uzun sürmesi de bana ayrı bir keyif veriyor. Baş aşağı atladıktan iki saniye sonra wingsuit’im havayla doluyor ve beni taşımaya başlıyor. Kanatlarımla uçmaya başladığım o an tarif edilemez bir duygu.

 

Müzikle editlenmiş müthiş videolarını izlediğimde iki soru geliyor aklıma. Birincisi görüntülerini çeken adam da en az senin kadar usta bir atlet olmalı. İkincisi de eğer BASE Jump sırasında bir müzik dinleme şansın olsaydı ne dinlerdin?

Aslında kameramanım benden çok daha tecrübeli. Ben atlamaya odaklıyken o hem atlıyor bir yandan da en iyi görüntüleri alıyor. Yeri geldiğinde bana mentorluk yapıyor. Müzikte cevabım net Beethoven’ın 9. Senfonisi olurdu.

 

2013’te Kapadokya’da atmosferin Tropopoz katmanına helyum dolu balonlarla yükselip atlama hedefin vardı. Neden olmadı. Bu hedefin hâlâ sürüyor mu?

Öncelikle hedefim sürüyor. Helyum dolu balonları taşıdığı sandalyeyle 45.000 feet’e çıkacağım. Yükseklik rekoru kıracağım gibi, wingsuit ile en yüksekten atlayış, en uzun süre, mesafe ve en süratli uçuş olmak üzere beş dünya rekoru kıracağım. Sponsor arayışındayım. Farklı sektörlerden üç marka ile planlamalar yapmaktayız. Tehlikeli bir spor olduğu için süreç yavaş işliyor. Güvenliğim her şeyden önce geliyor. Riskleri bertaraf etmek için uzmanlarla çalışıyorum.

 

Los Angeles’tan Türkiye’ye geri dönmenin sebebi ne?

Başından beri orada kendimi geliştirip Türkiye’de farklı ve öncü havacılık projeleri ile adımın anılmasını istedim. Piştim ve şimdi kendimi ülkeme ikram edebilirim. Türkiye’nin ilk ve tek wingsuit Base Jumper'ı oldum. Hedeflerimi adım adım gerçekleştiriyorum.

 

Gelelim Survivor’a. Ratingleri malum bir program. Ayağının tozuyla Los Angeles’tan geldin ve uçarak resmen tüm Türkiye’nin ekranlarına kondun. Nasıl oldu?

Reklam ajansında çalışan bir dostum Survivor programına sponsor olan bir deodorant firması için çok çalıştığından bahsediyordu. Ben de adadaki yarışmacılara uçarak deodorant götüreyim dedim. Şakaydı ama arkadaşım sununca fikir herkesin çok hoşuna gitti. Programda ürün gösteremiyorlardı ama ödülü ailelerden hediyeler olarak değiştirip önerdiğim formata sadık kaldılar. Üç gün sonra Dominik Cumhuriyeti’ndeydim.

 

Türkiye’deki projelerinden bahseder misin?

Extreme sporlarda öncü olan enerji içeceği markası ile 10-14 Temmuz’da Erzincan Kemaliye’de bir akrobasi gösterim olacak. Dünyanın ikinci en büyük kanyonu, çok dar bir vadide wingsuit uçuşu yapacağım. Her iki tarafımda da dev duvarlar var. Dolayısıyla paraşütümde bir dolanma olması durumunda off heading oluşabilir. İyice dar bir yer olduğu için durumu düzeltmek için 1-2 saniyem kalması tehlikenin boyutunu arttırıyor. Bunun yanı sıra başka planlarım var. Ayağımda dağdan kayakla atlamak istiyorum. İsviçre’de Jungfrau Dağı’nda kayalara çok yakından ışıklı wingsuit’imle gece uçuşu yapmak istiyorum. Amacım kendimi tanıtmak ama daha çok izleyicilere ilham kaynağı olabilmek.

                                                                                                                   

Korkuyu yendin mi?

Korkuyu yenemem ama baş edebildiğimi biliyorum. Kendini boşluğa bırakana kadar korku hâkim aslında ama son adımı attıktan sonra beynim tehlikeleri saniyesinde tespit edip analiz ederek çözmeye çalışan bir robot gibi hızla ve otomatik çalışıyor. Akıllı olmak zorundasın bu sporda. Korku kalmıyor. Yere inmeye yakın yine bir korku kaplıyor ama cesaret de beraberinde geliyor. Aldığın hazzı yere konduktan sonra iyice idrak ediyorsun. Ölüm korkusuna gelince ben onu itiyorum. Bana olmaz diyorum yani her insanın ölümle baş ettiği gibi. Tabi benim yaptığım işte bunu söyleyebilmek bir lütuf. Ta eskiden beri negatif düşünceleri aklıma getirmemeyi biliyordum, bana tasasız derlerdi, meğerse bilmeden BASE Jump’a hazırlanıyormuşum.

 

Eminim herkes eşinin nasıl dayandığını, eşin de senin ne zaman emekli olacağını merak ediyordur.

Aylin anlayışlı, soğukkanlı ve daha fazlası için beni cesaretlendiren biri. Korkuları var mutlaka ama beni uğurlarken bunu dile getirmemesi bile benim için büyük bir destek. Tüm hayallerimi gerçekleştirdikten sonra emekli olmak benim en büyük dileğim. Ancak hayallerimin bir sonu gelir mi bilmiyorum.

 

Jak Bakışı’nı deneyimlemek isterseniz

https://www.facebook.com/photo.php?v=738646032843007&set=vb.323087961065485&type=2&theater

 

http://www.redbull.com/tr/tr/adventure/stories/1331641047595/senin-maceran-jak-kamhi-base-jumping-serbest-dusus

 

Survivor’da Jak Kamhi

http://www.acunn.com/video/survivor/odulu-duyunca-kendilerinden-gectiler/8255

 

http://www.acunn.com/video/survivor/gokyuzunden-eli-bos-gelmedi/8256