Okurdan - Nefret söylemi!

Okurumuz İsmail Cem Özkan, İvo Molinas’ın 28 Mayıs 2014 tarihinde yayınlanan ‘Yahudi Karşıtlığı’ başlıklı başyazısına tepkisini şu satırlarla dile getirdi:

Toplum
4 Haziran 2014 Çarşamba

Elimden geldiğince, kendi çapımda nefret söylemlerine karşı nefret söylemine maruz kalanların yanında yer alır, onlara karşı girişilen herhangi bir söyleme karşı söylem geliştiririm. Bu konuda birçok yazımı, grafiğimi kendi çevrem ile paylaşmışımdır.
Ne yazık ki, bu ülkede nefret söylemleri iktidar eli ile geliştiriliyor ve seslendiriliyor. Sanırım bu Osmanlı’dan bize kalan bir miras. Yahudileri hiç tanımamış, görmemiş, geleneğini bilmeyen insanların nefret söyleminde bulunması yaşadığımız zamanın ruhunda var gibime geliyor.

Yaşadığımız zamanın ruhu daha çok para, daha çok özgürlük için başkasını ezme üzerine kurulu olmasındadır.

Değerlerin yok edildiği, her şeyin para ile ölçüldüğü bir zaman diliminde nefret söylemine karşı hepimizin yapması gereken bir ödev var gibi, çünkü ortak mücadele edilmeyen söylem, sonunda hepimizin celladı olacak ya da ellerimize kan bulaştıracaktır.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra devlet eli yürütülen kampanyalar ne yazık ki nefret söylemini ortadan kaldırmamış, nefret söyleminin derinden derine yayıldığına ve ırkçı sağ partilerin aşırı oy almalarını beslemiştir. Irkçı yapıların birincil varlık sebebi devlettir, devletin el altından yapmış olduğu politikadır. Kısaca devlet eli ile propaganda, yasaklamalar ve tek yönlü tarih bilinci ırkçı düşünceye kan vermiş, yok olması gereken düşmanlık tezi bizzat devlet eli ile ülkenin, toplumun en küçük birimine kadar yayılmıştır.
Devlet ne zaman ekonomik kriz ve dolaylı olarak siyasi krize girse azınlıklar zarar görmektedir.

Yukarıda yazdığım nedenlerden dolayı, nefret söylemine karşı devlet olanaklarının dışında, devlet işbirliğinden uzakta yapılan her etkinlik benim gözümde daha anlamlıdır, çünkü devletin varlık sebebi; düşman yaratmak ve olası düşman tehlikesi var olduğu sürece kendisini yaşatacak ve koruyacaktır.

Bu zaman diliminde ve yeni kuşağın tipik özelliği konumuna gelmiş okuyan ama anlamayan ve idrak edemeyen bir kuşak var. Bu kuşak II. Dünya Savaşı filmlerinde soykırımı anlatan sahnelerde dahi kahkaha ile gülebilmekte, yaşananları birer masal ve eğlence aracı olarak düşünebilmektedir. Yaşanmış olan acılar onlar için bilgisayar oyunu gibi gelmekte ve tek amaçları eğlenmek olduğu inancı içinde refleks göstermekteler.  

Sözünü ettiğim kuşak her ne kadar iyi niyeti olsa da iktidarını ve iktidarın eğitim, siyasi, askeri politik tercihleri bireyi belirlemekte, bireyin nefret söylemini geçmişten gelen bir miras ve doğal şeymiş gibi kabul etmesini sağlamaktadır. Eğitim aynı zamanda geçmişin nefret söylemini, kulaktan kulağa oyun oynayan çocuklar gibi bire bin katarak gerçeklikten uzaklaşmakta ve yeni yaratılan gerçekliği kabul etmesini doğurmaktadır.

Yaratılan yeni gerçeklik, o ülke sınırları içinde doğru kabul edilmekte ve karşılaştırmalı tarih araştırmalarına kapalı bir ezber eğitimden geçen kuşağın düşünce ve davranışını belirlemektedir.

Ülkenin ilk eğitiminde verilen tarih bilgisi, üniversitede sadece tarih bölümlerinde okuyan öğrencilere; “Öğrendiğiniz hepsi yalandı, artık doğruları öğrenme zamanı geldi!” diyen öğretim üyesinin sözünde saklıdır. Tartışmalı doğruları bölümünde öğrenenler, görev yaptıkları ilk eğitim okullarında gittiklerinde bilerek onlara verilmiş olan müfredata uygun kitaplarda ki yalanları öğretmek zorunda kalmalarını kimse açıklayamaz…

Karşılaştırmalı tarih eğitimi, nefret söylemine karşı mücadelenin en önemli ayağı olabilmesi gerekirken, siyasi çıkarlar ve tercihler bu tarih eğitimi sadece ideal eğitim modeli olarak ortada bırakmaktadır. Eğitim ile aptallaştırılan çocuklar dillerine bulaşmış olan nefret söylemi cümleleri kullanırken ayıklama şansına sahip değillerdir. Öncelikle dildeki nefret sözcüklerinin temizlenmesi için, yaşananların bir destan ve masal olmadığı gerçeğinin yeni kuşaklara aktarılması için toplumun her katmanın bu sorumluluğun altında el atması gerekmektedir.

Yukarıda yazdığım ve benim dahi görebildiğim olguları sizler benden daha iyi bilmektesiniz. Bilirim ki; sizlerin tarihiniz bu gerçekleri yazar, bizler sadece okuruz...

Umarım okumak ve gözlemci olmaktan çıkar ve birlikte nefret söylemine karşı, dide ki ırkçı kelimelerin temizlenmesine karşı bir şeyler yapabiliriz…

Dostlukla

İsmail Cem Özkan