Bu hafta ağımıza takılanlar

Başlangıçta Erdoğan’ın sert çıkışlarından rahatsız olan İsrail de fark etti ki nutuklar telafisi zor yaptırımlara dönüşmüyor. Varsın elçiler olmasın, bu İsrail için dert değil. ABD Başkanı Barack Obama, bölgedeki iki müttefiki arasındaki kavgaya son verme adına İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya baskı yapmasaydı Ankara’nın beklediği özür de gelmezdi. Ayrıca kriz İsrail açısından bu denli idare edilebilir iken Netanyahu, Türkiye için hükümetindeki şahinleri kızdırıp koltuğunu riske atmak ister mi? İstemediği açık. Özetle mahkeme kararı kurbanlar adına elbette çok önemli ama bunun İsrail’i köşeye sıkıştıracağını söylemek zor. FEHİM TAŞTEKİN - RADİKAL

İzak BARON Diğer
4 Haziran 2014 Çarşamba
  • TÜRKİYE’DE YARGININ MAVİ MARMARA NEDENİYLE İSRAİL KOMUTANLARINI MAHKUM ETMESİ VE ONLAR HAKKINDA ULUSLARARASI “KIRMIZI BÜLTEN” ÇIKARTMA GİRİŞİMİ İLK BAKIŞTA SOĞUK DUŞ ETKİSİ YAPMIŞ OLABİLİR. ANCAK... TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNİ KUNDAKLAYACAK GÜÇTE BİR “PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA” DEĞİL

Başkan Obama’nın İsrail’e ziyaretinde İsrail Başbakanı’na baskısı sonucu, onun Türkiye Başbakanı Erdoğan’ı arayarak telefonda “özür” mesajı vermesi de bu süreci tamamlama adımı olarak görülmeli.

İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi için Ankara’nın 3 şartından biri olan “özür” yerine getirilmiş oluyor.

Diğer iki şart “Mavi Marmara olayı nedeniyle tazminat” ve “Abluka altındaki Gazze’ye Türkiye’nin insani yardımına geçiş koridoru açılması” da gerçekleşmek üzere.

Ardından Türkiye ve İsrail’in diplomatik misyonlarını karşılıklı “büyükelçiler düzeyine” yükseltmesi eskisi kadar uzaklarda değil.

Bu aşama da tamamlanırsa -bölge için diğer kilitlerin açılmasının yanı sıra- “alternatif enerjinin” Türkiye üzerinden Avrupa’ya nakli de hayata geçmiş olacak.

Görülüyor ki dış medyadaki soğuk rüzgârlara rağmen başkentler arası ilişkiler ısınmakta.

İŞTE böyle bir ortamda Türkiye’de yargının Mavi Marmara nedeniyle İsrail komutanlarını mahkum etmesi ve onlar hakkında uluslararası “kırmızı bülten” çıkartma girişimi ilk bakışta soğuk duş etkisi yapmış olabilir.

Ancak...

Türkiye-İsrail ilişkilerini kundaklayacak güçte bir “pimi çekilmiş bomba” değil.

Elbette İsrail kamuoyunda tepkiler üretecektir.

Türkiye kamuoyunda ise iktidara prim yaptırabilir.

“Vay canına, adamlar özür diledi ama bak Erdoğan gene de fena çaktı” gibi yankıları olacaktır.

Ama...

“Devlet politikası” ayrı, “yargı” ayrı...

Biz içerdekilerin “kuvvetler ayrılığı” konusunda kuşkularımız olsa da Anayasamızın çizdiği “olması gereken” budur.

Diplomatik kanallardan böyle bir izah yapılabilir.

Kaldı ki...

Türkiye-İsrail ilişkilerinin tabana çakıldığı süreçte bile ekonomik ilişkiler sürekli yükseliş yaptı.

Sadece “turizm” hattı kesikti.

Şimdi o hattın da açılmasının hatta İsrail Havayolları El Al’ın seferlerinin başlamasının eşiğindeyiz.

Güneri Cıvaoğlu

http://siyaset.milliyet.com.tr/medya-ve-real-politik/siyaset/ydetay/1888825/default.htm

 

  • MEDYAYA YANSIYAN HABERLERE GÖRE, BAŞBAKAN DAHİL, ÜST DÜZEY YETKİLİLER, BU “TERS ZAMANLAMA”DAN RAHATSIZLAR

Aslında mahkeme kararı, ilişkilerin normalleşmesi için sürdürülen yoğun çabaların sonuç vermeye başladığı bir zamana rastladı. Nitekim daha bir iki hafta öncesine kadar, hükümetin en yetkili ağızları, büyükelçi teatisi ile ilişkilerin normalleşmesinin çok yakın olduğunu duyuruyorlardı. Medyaya yansıyan haberlere göre, Başbakan dahil, üst düzey yetkililer, bu “ters zamanlama”dan rahatsızlar.

Şimdi mesele Ankara’nın da Türk-İsrail ilişkilerinde önemsediği “normalleşme”nin, bu yeni durumda gerçekleşip gerçekleşmeyeceğidir.

Büyükelçi Çelikkol’un görüşüne göre, Türk mahkemesinin kararı, normalleşmeyi engellememeli. Mutabakat metni imzalanmalı ve yürürlüğe girmeli.

İsrail’de mahkeme kararına sinirlenen bazı yetkililer, bu gelişmelerin normalleşmeyi de sabote ettiğini söylüyorlar. Büyükelçi, İsrail’in bu mahkeme kararını öne sürerek normalleşme sürecinden vazgeçmesinin çok yanlış olacağını düşünüyor. Ona göre diplomatik bağların yeniden kurulması, mahkemenin kararından ayrı değerlendirilmeli. Kaldı ki normalleşme için imzalanacak anlaşmanın Meclis’ten geçirilmesi halinde, mahkeme kararıyla ilgili uyuşmazlık da saf dışı edilmiş olacak.

Çelikkol, hükümetin normalleşme konusundaki kararlılığını, anlaşmanın Meclis’ten geçirilmesi sürecinde gösterebileceğini söylüyor. Onun kanısınca aksine söylenenlere rağmen bugünkü iktidar İsrail ile ilişkilerin düzelmesini istiyor.

Sami Kohen

http://dunya.milliyet.com.tr/normallesme-nasil-olur-/dunya/ydetay/1889839/default.htm

 

  • ÖZETLE MAHKEME KARARI KURBANLAR ADINA ELBETTE ÇOK ÖNEMLİ AMA BUNUN İSRAİL’İ KÖŞEYE SIKIŞTIRACAĞINI SÖYLEMEK ZOR

İsrail’i uzlaşmaya mecbur eden nedenler ya ıskat oldu ya da önemsizleşti. Bir kere düne kadar İsrail’i Türkiye’ye yakınlaştıran koşullar değişti. Şöyle ki bir dönem Suriye ile Golan’daki işgalden kaynaklanan düşmanlığı bitirmek için Türkiye’nin arabuluculuğuna ihtiyaç vardı. Suriye, Türkiye’nin de kritik aktör olduğu vekâlet savaşıyla kırpıldıkça İsrail için tehdit olmaktan çıkıyor. Artık Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini düzeltmek için arabuluculara ihtiyacı var. İsrail’in Lübnan’daki düşmanı Hizbullah da Suriye’de meşgul. Oslo’da karşılaştığım İsrailli bir profesörün şu sözü aktarılmaya değer: “İlk kez Arap komşularımız yaşanan bir çatışma nedeniyle İsrail’i sorumlu tutmuyor. Bu durumdan çok memnunuz.”

Yine Erdoğan’dan Hamas üzerindeki etkisini kullanarak ‘direniş’ hareketini barış partnerine dönüştürmesi umuluyordu. Suriye’deki krizde yaşanan kamplaşmaya paralel olarak Türkiye ile Katar, Hamas’ın siyasi bürosunu Şam’dan çıkartıp ‘direniş ekseni’ diye tanımlanan Suriye-İran ittifakından koparmayı başardı. Ama ortada kalan Hamas bugünlerde yeniden İran’a yanaşmaya çalışıyor hatta Beşşar Esad’dan nedamet dilemenin eşiğinde. Mısır’daki Müslüman Kardeşler iktidarı da her ne kadar Camp David Anlaşması’na dokunmasa da ‘potansiyel’ olarak İsrail açısından sorundu; darbeyle o kaygı da zail oldu. Bu darbeyle Gazze Şeridi’ne hükmeden Hamas da Kahire’deki doğal müttefikini yitirdi. İsrail’in Akdeniz’de çıkaracağı doğalgazı boru hattıyla Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıma projesinin barış için katalizör olacağına dair hesap da Tel Aviv’in gazı Mısır’da depolayıp gemilerle satma planıyla suya düşebilir. İsrail’in düşmanlarından Libya lideri Muammer Kaddafi linç edilerek sahneden silindi, Sudan lideri Ömer Beşir ise Tel Aviv’in dostu Güney Sudan’ın bağımsızlığına boğun eğdi. Bölgesel tablodaki bu değişimden dolayı İsrail hayli rahat.

Beri tarafta 2010’dan bu yana geçen sürece baktığımızda İsrail, kendisini yaptığına pişman edecek bir bedel de ödemedi. İlişkilerin büyükelçilik düzeyinde olmaması çok da sorun yaratmadı. Son 4 yılda iki ülke arasında ticaret hacmi katlanmakla kalmadı Suriye ve Mısır’la ilişkilerin kopmasından mütevellit Türkiye, İsrail limanlarına mahkûm oldu. Nedense kimse bunun üzerinde durmuyor. Suriye üzerinden nakliyecilik yapılamadığı ve Mısır limanlarında sorunlar çıktığı için sevkiyatta İsrail’e tonlarca para ödeniyor. İsrail uzun menzilli uçuşlar için yaptığı askeri tatbikatlar için de Yunanistan gibi yeni müttefikler buldu. İran’a karşı askeri-stratejik yapılanmayı da Azerbaycan’a kaydırdı. Özetle Türkiye’nin İsrail karşıtlığı retorik düzeyinde kaldı. Başlangıçta Erdoğan’ın sert çıkışlarından rahatsız olan İsrail de fark etti ki nutuklar telafisi zor yaptırımlara dönüşmüyor. Varsın elçiler olmasın, bu İsrail için dert değil. ABD Başkanı Barack Obama, bölgedeki iki müttefiki arasındaki kavgaya son verme adına İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya baskı yapmasaydı Ankara’nın beklediği özür de gelmezdi. Ayrıca kriz İsrail açısından bu denli idare edilebilir iken Netanyahu, Türkiye için hükümetindeki şahinleri kızdırıp koltuğunu riske atmak ister mi? İstemediği açık.

Özetle mahkeme kararı kurbanlar adına elbette çok önemli ama bunun İsrail’i köşeye sıkıştıracağını söylemek zor. Bu, İsrail’in telafi mekanizmalarını çok iyi kullanarak baskılardan sıyrılma yeteneği kadar Türkiye’nin caydırıcı kapasitesi ya da bunu kullanma iradesiyle ilgili. ‘İsrail korktu mu’ sorusunu tornistan eyleyip sormalı: ‘Türk hükümeti bu karardan memnun mu? Kararı Interpol’e uygulatmakta kararlı mı?’ Bence samimiyet testi burada.

Fehim Taştekin

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fehim_tastekin/sahi_israil_panikledi_mi-1194433#

 

  • “İSRAİL, TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ KÖTÜ OLDUĞU İÇİN BİR BEDEL ÖDEDİĞİNİ DÜŞÜNMÜYOR. TÜRKİYE’DE DE, DUYGUSAL BİR İSRAİL KARŞITLIĞI VAR. BU DURUM DA İLİŞKİLERİN NORMALLEŞMESİ İÇİN ACELE EDİLMİYOR.”

31 Mayıs 2010’da Türkiye'den abluka altındaki Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine, İsrail ordusunun uluslararası sularda yaptığı baskınını araştıran BM panelinde Türkiye’yi temsil eden Özdem Sanberk, Al Jazeera’nın sorularını yanıtladı. Türkiye ve İsrail’in eskisi gibi birbirlerine ihtiyaç duymadığını vurguladı. Meselenin duygusal boyutuna dikkat çekti:

“İsrail, Türkiye ile ilişkileri kötü olduğu için bir bedel ödediğini düşünmüyor. Türkiye’de de, duygusal bir İsrail karşıtlığı var. Bu durum da ilişkilerin normalleşmesi için acele edilmiyor.”

İsrail Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarlarından, Ankara’da da görev yapmış Alon Liel de Sanberk ile hem fikir. Liel, Al Jazeera’ya iki ülke liderliklerinin birbirine, İstanbul’da çıkan tutuklama kararından önce de güvenmediklerini söyledi:

“Geçmişte İsrail’in Türkiye’ye olan ihtiyacı, Türkiye’nin İsrail’e olan ihtiyacından çok ama çok daha fazlaydı. Benim Ankara’da görev yaptığım 1980’lerin başında, İsrail yönetimi Türkiye’nin öneminin farkındaydı ve bu nedenle Türkiye’nin aşağılanmalara bile katlanıyordu. Oysa şimdiki İsrail yönetimi böyle düşünmüyor üstelik karşılıklı büyükelçiler atansa bile, Türkiye’nin, İsrail’e yönelik eleştirilerinin devam edeceğini düşünüyor. İsrail hükümetinin acelesi yok, tıpkı Türkiye’nin olmadığı gibi.”

Ayşe Karabat

http://www.aljazeera.com.tr/haber-analiz/ankara-tel-aviv-normallesmesi-yakin-degil

 

  • İSRAİL’İN BÖYLESİNE BİR ZORLAMAYA VE ATRAKSİYONA BOYUN EĞMEYECEĞİ BELLİYDİ DE, NE YAPACAĞINI KİMSE BİLMİYORDU

Bu gemi güya Gazze için yüklendi. İsrail işgalindeki bölgeye güya “İnsani yardım” gidiyordu. Gemiye yüzlerce İslamcı bindirildi. Hiçbirinin can güvenliği yoktu. İsrail bunu günler öncesinden açıklamış, gemiyi sahillerine yaklaştırmayacağını, gerekirse operasyon düzenleyeceğini bildirmişti. Ama onlar Tayyip’in verdiği gazla -İslamcı örgütler olarak- İsrail’in Gazze ambargosunu bu yolla delmeye kalkıştılar.

Amaçları Müslümanlara yardım götürmek değil, Tayyip iktidarının yol vermesiyle İsrail’i zorlamaktı. O yardımı İsrail’in içeriye almayacağını bizden daha iyi biliyorlardı.

 İsrail bunlara günler öncesinden çağrıda bulunmuştu:

“Göndereceğiniz yardımı bize teslim edin, Gazze’de sizin adınıza biz dağıtalım.”

Hiç umursamadılar çünkü şov yapacaklar, Yahudi düşmanlığı sergileyip iç siyasette oy avcılığına dönüştüreceklerdi.

(...) Yatacak yeri olmayan, kamarası bile bulunmayan, sadece Marmara denizinde iç iskeleler arasında sefer yapan küçük Mavi Marmara Gemisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aitti. Gemiyi daha sonra İslamcı örgüt İHH’ya sattılar. Gemiye haritada yerini bile bilmediğimiz Komor Adaları Bayrağı çekildi!

Mavi Marmara’yı böylece Akdeniz’e saldılar. Ancak çok ilginç dümenler dönüyordu. Gemi İstanbul’dan yola 29 mürettebat ve 42 yolcuyla çıktı.

Antalya’da yolcu sayısı birdenbire 546 kişiye ulaştı. Hiçbirinin pasaportu, gümrük denetimi, vizesi yoktu. Bütün denizcilik kuralları devlet tarafından çiğneniyordu.

Gemiye 600 kişiyi tıka basa ve kaçak yollardan doldurup onları İsrail’in kucağına kurbanlık koyun gibi gönderdiler.

Gemide öyle iddia ettikleri gibi insani yardım malzemesi falan da yoktu.

Varsayalım vardı!.. O halde bu malzemeyi taşıyan Mavi Marmara’da 546 yolcunun işi neydi?

(...) Evet, AKP iktidarı bu hadiseyi ne yazık ki kendisi açısından şov malzemesi yapmaya yeltendi, insanların canını İsrail karşısında hiçe saydı… Ve her şeyi eline yüzüne bulaştırdı. İsrail’in böylesine bir zorlamaya ve atraksiyona boyun eğmeyeceği belliydi de, ne yapacağını kimse bilmiyordu. Gemimiz “Ya Allah bismillah” sesleriyle ve ellerinde Filistin bayraklarıyla yola çıkarıldı. Arkasında hükümet desteği vardı.

Dokuz insanımız o gemide can verdi, bazıları yaralandı. Sorumlusu kim?

Sorumlu hem İsrail’dir, hem de bu olaya olacakları bile bile yol veren, olası sonuçlarını hiç düşünmeyen AKP hükümetidir.

İsrail’in bu cinayetinde acaba hükümetin, İsrail’i gemiden yapılan canlı yayınlarla günler boyu aşağılayıp tahrik eden yandaş ve yalaka medya ile gemiden sürekli canlı yayın yapan borazan TRT’nin hiç mi günahı vebali yoktur?

Emin Çölaşan

http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/emin-colasan/insanlari-olume-gonderen-tayyip-518847/

 

  • TÜRKİYE’DE YAHUDİ DÜŞMANLIĞININ ZİRVEYE ULAŞTIĞI BİR DÖNEM, AMERİKAN DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN ANTİSEMİTİZMLE MÜCADELE ÖZEL TEMSİLCİSİ IRA FORMAN GEÇEN HAFTA TÜRKİYE’DEYDİ. VE TÜRK HÜKÜMETİ’NDEN YETKİLİLERLE KONUŞACAKTI. ANKARA FORMAN’A RANDEVU VERMEMİŞ

Türkiye’de Yahudi düşmanlığının zirveye ulaştığı bir dönem, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın antisemitizmle mücadele özel temsilcisi Ira Forman geçen hafta Türkiye’deydi. Ve Türk Hükümeti’nden yetkililerle konuşacaktı. Ankara Forman’a randevu vermemiş. Ofisiyle konuştum. “Programlar uyuşmadı” dediler. “Üç gün Türkiye’de olduğu halde mi” dedim. “İnanın, burada bir haber yok” diye bir de beni ikna etmeye çalıştılar. Ve sonra da Türkiye hakkında olumsuz bir görüş çıkmaması için konuşmayı reddettiler.

SADECE o da değil. Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için Washington’ın ne kadar angaje olduğunu biliyoruz. Ama her şey tam rayına giriyor gibiyken Türkiye’de bir mahkeme Mavi Marmara baskını yüzünden dört İsrailli komutan için geçen pazartesi Kırmızı Bülten çıkarılmasını istedi. İş yine karıştı. Tabii sordum ben de. “Yorumunuz ne” diye. Yazılı bir açıklama yolladılar: “Bu İsrail ve Türkiye arasında bir konu.” Kararın ilişkilere etkisine dair ise yine tek bir eleştirel söz yok.

Tolga Tanış

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/tolga-tanis_322/gezi-nin-yildonumunde-abd-nin-ikiyuzlulugu_26527312

 

  • KİTABIN EKİNDE YER ALAN AYALON’UN ÖZÜR MEKTUBUNUN TAM METNİ, LAFI DOLANDIRMADAN GERÇEK ANLAMDA ÖZÜR DİLETİLMİŞ OLDUĞUNU VE BÜYÜKELÇİNİN ŞAHSINDA AŞAĞILANMA GİRİŞİMİNİ AŞAĞIDAN ALMASI SÖZ KONUSU OLMAYACAK OLAN TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI CAMİA NEZDİNDE KRİZDEN İTİBAR KAYBINA UĞRAMADAN ÇIKTIĞINI GÖSTERMESİ AÇISINDAN DA ÖNEMLİ

11 Ocak 2009’da yaşanan bu krizden yaklaşık bir ay önce, Amerikalı Yahudi bir kuruluşun İsrail’e düzenlediği geziye katılan gazeteciler arasındaydım. Başbakan’ın Davos’taki meşhur “one minute” çıkışıyla ilişkilerde yaşanan gerilim, aradan yaklaşık bir yıl geçmesine karşın hâlâ etkisini hissettiriyordu. Gazeteciler ziyareti de aslında bu gerilimi azaltmaya yönelik olarak yapılıyordu. İlk görüşmemizi dönemin dışişleri bakan yardımcısı Danny Ayalon’la yaptık. Bize Türkiye’yle ilgili son derece yapıcı, olumlu açıklamalarda bulundu. Gerek verdiği mesajlar, gerek söylem ve vücut dili itibariyle bende makul bir siyasetçi izlenimi bırakmıştı. Bu nedenle, bu görüşmeden yaklaşık bir ay sonra Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a düzenlenen sersem kumpasın mimarının Ayalon olması beni bir hayli şaşırtmıştı. Bugün anlıyoruz ki; bu şaşkınlık Türk tarafı için de geçerli; zira amiyane tabirle atılan kazık en beklenmedik kişiden gelmişti.

Oğuz Çelikkol, alçak koltuk krizini ayrıntısıyla anlattığı One Minute’ten Mavi Marmara’ya kitabında, “İyi de büyükelçi nasıl oldu da bu oyuna geldi?” şeklinde akıllara gelen sorunun yanıtını verirken tam da bu noktaya dikkat çekiyor. Hem Ayalon’un geçmişine hem de son dönemdeki duruşuna bakıldığında, Çelikkol’un “şüphelenmesini gerektiren” herhangi bir durum yoktu. Bu çerçevede Çelikkol, Türk kamuoyunca şimdiye kadar bilinmeyen bir bilgiyi de kitabında paylaşıp, Ayalon’un milletvekili seçilip bakan yardımcılığı görevine atanmadan önce, Ermeni lobilerinin faaliyetlerine karşı Türk hükümeti adına çalıştığını, kendisine ciddi miktarlarda ödeme yapıldığını; Ayalon’un sıkça Türk büyükelçiliğine giren çıkan biri olduğunu aktarıyor.

Kitabın ekinde yer alan Ayalon’un özür mektubunun tam metni, lafı dolandırmadan gerçek anlamda özür diletilmiş olduğunu ve büyükelçinin şahsında aşağılanma girişimini aşağıdan alması söz konusu olmayacak olan Türkiye’nin uluslararası camia nezdinde krizden itibar kaybına uğramadan çıktığını göstermesi açısından da önemli.

Barçın Yinanç

http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/krizler-ve-catisma-398160

 

  • Netten okumalar
  • GARİBAN DOSTUYDU DR. HAYİM MOLİNAS – AYHAN ÖNCÜ

Çanakkale’de benim çocukluğumda 5000 kadar Musevi yaşardı. Herkesin birbirine saygısı ve sevgisi vardı. Ramazanda beraber oruç bile tuttuğumuz olurdu. Onlar da bizim bayramları kutlarlar, hamursuzlar ve aşureler dağıtılır ve herşey paylaşılırdı. Farklı dinden olanlar arasında her hangi bir sürtüşme yaşanmazdı. Zamanla politik nedenler bir türlü ikilem yaratmağa başladı ve yavaş yavaş Çanakkale boşaldı. Ayrıca üniversitede okumak için ayrılanlar da oldu ve hepimiz farklı bir yola döndük. Çanakkaleliler birbirlerinden hiç kopmadı. İstanbul’da bir düğün, bir cenaze veya başka bir vesile olduğunda hemen kenetleniriz. Bu bizler için bir ayrıcalıktır…

http://www.canakkaletravel.com/manset/980_gariban-dostuydu-dr-hayim-molinas.htm

 

  • TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNDE NORMALLEŞME ZARURETİ - RASİM OZAN KÜTAHYALI

İçinde yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasındaki kritik meselelerden biri de Türkiye-İsrail ilişkileridir. 2010'daki Mavi Marmara saldırısından beri Ortadoğu'nun bu iki önemli ülkesinin arasında ciddi bir problem olduğu açıktır. Türkiye- İsrail ilişkileri normal seyrinde yürümemektedir. Bu anormal durumdan en çok istifade edenlerin, İsrail'e yanaşma, Türkiye'ye saldırma politikaları yürüten paralel örgüt olduğu açıktır. Geçen iki yazıda anlattığımız gibi son mahkeme kararı da paralel örgüt tezgâhıdır. Türkiye'nin de İsrail'in de ilişkilerin normalleşmesine ihtiyacı vardır. Türkiye-İsrail arasında normal ilişkiler tesis edilmesi iki ülkenin huzuru açısından da zarurettir.

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/kutahyali/2014/06/03/turkiyeisrail-iliskilerinde-normallesme-zarureti

 

  • İSRAİLLİ GENERALLERE TUTUKLAMANIN PERDE ARKASI – RASİM OZAN KÜTAHYALI

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/kutahyali/2014/05/31/israilli-generallere-tutuklamanin-perde-arkasi

 

  • PARALEL ÖRGÜT TÜRKİYE-İSRAİL SAVAŞI İSTİYOR – RASİM OZAN KÜTAHYALI

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/kutahyali/2014/06/01/paralel-orgut-turkiyeisrail-savasi-istiyor

 

  • MAVİ MARMARA KAZANDI – NİHAL BENGİSU KARACA

http://www.haberturk.com/yazarlar/nihal-bengisu-karaca/953294-mavi-marmara-kazandi

 

  • İSRAİL HAKKINDA NE BİLİYORSUNUZ?

http://israilblogu.com/2014/06/02/israil-hakkinda-ne-biliyorsunuz/

 

  • Netten seyredin
  • MAVİ MARMARA BASKINI SONRASINDA KOPAN TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ UZUN SÜREDİR ASKIDAYDI. GEÇTİĞİMİZ AYLARDA TÜRK VE İSRAİLLİ DİPLOMATLAR BİRARAYA GELEREK ŞARTLARI GÖRÜŞTÜ. GÖRÜŞMELER OLUMLU GEÇTİ. KİMİLERİNE GÖRE SON AŞAMAYA GELİNDİ. İSRAİL, TÜRKİYE'DEN ÖZÜR DİLEDİ, TAZMİNAT ÖDEMEYİ KABUL ETTİ. ŞİMDİ SIRA İMZADA.

http://www.tvyo.com/pasaport/video/pasaport-20-bolum