Çocuk istismarı çocuğun suçu değildir!

Çocuk istismarı fiziksel ya da psikolojik olarak bir çocuğa bir yetişkin tarafından kötü davranılmasıdır.

Çocuk-Aile
23 Nisan 2014 Çarşamba

Belin GÜNER NAS


Çocuk istismarı; çocuğun sağlığını, fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini olumsuz etkileyen yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan tüm davranışlardır. Çocuk istismarında, istismar olgusunun ortaya çıkışından başlayarak bir ekip çalışmasının yapılması yani tüm disiplinlerin birlikteliğinden oluşan bir takım çalışmasının yapılması, çocuk istismarı açısından çok önemlidir

 

Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar:

“Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek uygulanan tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir.”

 Çocuk istismar türleri nelerdir?

Çocuk istismarını dört ana başlıkta toplayabiliriz. Fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar ve ihmal. Ayrıca ihmal de kendi içinde dörde ayrılır. Fiziksel, duygusal, tıbbi ihmal ve eğitim ihmali. Fiziksel istismar; çocuğa fiziksel şiddet uygulamak, dövmek şeklindedir. Fiziksel istismarda çocuğun kaza dışı yaralanması ve örselenmesi söz konusudur. En sık rastlanan istismar türüdür. Cinsel istismar; psikososyal gelişimini tamamlamamış ve yaşı küçük olan kız veya erkek çocuğun bir yetişkin tarafından cinsel haz almak için kullanılmasıdır. Duygusal istismar;  çocuk ve gençlerin, kendilerini olumsuz etkileyen tutum ve davranışlara maruz kalarak ya da gereksindikleri ilgi, sevgi ve bakımdan mahrum bırakılmasıdır. Bu durum fiziksel bir hasara yol açmasa da, buna maruz kalan çocukları psikolojik hasara uğratır. Çocuk İhmali;  barınak, yiyecek, giyecek, eğitim, denetim, sevgi, tıbbi bakım gibi çocuğun fiziksel, bilişsel ve duygusal gelişimi için gerekli olan gereksinimlerinin karşılanmaması ve yaşa uygun olan bakımın verilmemesi durumudur. Çocuk ihmali de dört başlıkta incelenebilir.  Beslenme, giydirme, barınma gereksinimlerinin karşılanmaması fiziksel ihmal olarak adlandırılırken, sevgi, şefkat, duygusal desteğin sağlanmaması duygusal ihmal, çocuğun gereksinimi olan tıbbi bakımın yaptırılmaması tıbbi ihmal, okula gönderilmemesi, okul ihtiyaçlarının karşılanmaması da eğitim ihmali olarak adlandırılır.

 Bir çocuğun istismara uğradığı nasıl anlaşılır?

Çocuk istismarının tespitinde ailenin, okulun, rehber öğretmenlerin, çocuk doktorlarının ve psikologlarının yeri çok önemlidir. Eğer istismar fiziksel boyuttaysa, muayene sırasında çeşitli bulgulara rastlanabilir. Çocuğun vücudundaki şişlikler, yaralar, morluklar, yanıklar istismarın habercisi olabilirken, ruhsal boyuttaki istismar olaylarında çocuktaki davranış değişikliği belirleyici olabilir. İstismara uğrayan çocuk aslında travma yaşamıştır ve göstermeye başladığı davranış bozuklukları da travma sonrası stres bozukluğu tepkileridir. Bu çocuklar saldırgan ve yıkıcı davranışlar gösterebildikleri gibi, içe dönük davranışlar da sergileyebilmektedir. Ayrıca gece kâbusları, tek başına kalmaktan korkma, ani sıçramalar, sese karşı aşırı duyarlılık, öfke nöbetleri, okul başarısızlığı, sürekli kaygı hali, istismarı yaşadığı yerlerden kaçınma davranışı, gösterebilmektedirler. Çocuklar, kendilerini yetişkinler gibi konuşarak ifade edemediklerinden, oyun yoluyla kendilerini ifade edebilirler. Cinsel istismar yaşayan çocuklar, oyunlarında yaşadıkları sahneleri canlandırırken, fiziksel ve duygusal istismar yaşayan çocuklar da oyun aracılığıyla yaşantılarını ortaya koyarlar. Örneğin, öğretmeni tarafından sürekli azarlanan ve fiziksel şiddete maruz kalan bir çocuk, oyun sırasında kendisi öğretmen olarak, sınıftaki çocuklara benzer şekilde davranabilir. Bu durumda çocukların etrafındaki yetişkinlerin çocuğu yakından takip etmesi önemlidir.

 İstismara uğradığı tespit edilen çocuğun tedavi yöntemi nasıl olur?

Çocuk istismarında, istismar olgusunun ortaya çıkışından başlayarak bir ekip çalışmasının yapılması yani tüm disiplinlerin birlikteliğinden oluşan bir takım çalışmasının yapılması, çocuk istismarı açısından çok önemlidir.

Çocuk istismarı, aile yaşam koşulları ile yakından ilgili olduğundan, ailenin de tedaviye dâhil edilmesi gereklidir. İstismar çocuğun dış çevresinden ve daha az tanıdığı ya da tanımadığı bir kişiden geliyorsa sağaltımı daha kolay olmaktadır. Ancak aile içinden ya da yakın çevreden geliyorsa, çocuk kendisini istismar eden birey ya da bireylerle daha yakın bir ilişkideyse, sağaltım daha uzun sürmektedir. Ayrıca istismarın daha yakın çevreden gelmesi, bu durumun ortaya çıkmasını zorlaştırmaktadır.

Eğer çocukta fiziksel bir yaralanma varsa öncelikle tıp hekimleri tarafından gerekli tedavi uygulanıp, sonrasında da ruh sağlığı uzmanına yönlendirilmelidir. İstismar yaşayan çocuk kendine ve çevresindekilere karşı güvenini kaybeder. Çocuğun ruhsal tedavisindeki amaç, güven duygusunu yeniden yapılandırmaktır. Güveni yeniden yapılandırmak, istismarın etkilerini azaltır. Böylece çocuk kendi duygularını yeniden fark edebilir hale gelecek ve ifade edebilecektir. Bu da tedavinin en önemli basamağıdır.

 Çocukluk döneminde istismara uğrayanların yetişkinlik döneminde yaşayacağı sorunlar nelerdir?  

Çocukluk döneminde istismara uğramış bireylerle yapılan araştırmalarda, yetişkinlik döneminde en sık karşımıza çıkan bulgular arasında; düşük benlik saygısı, çaresizlik, umutsuzluk, saldırgan davranışlar, yasadışı davranışlar, aile içi şiddete eğilim, kendine ve çevresindekilere zarar verme eğilimi, öz güven eksikliği, içe kapanma davranışları, kaygılı kişilik yapısı, depresyon belirtileri, alkol ya da madde bağımlılığı vardır.

 Çocuklarının istismara uğramaması için ebeveynlerin alması gereken önlemler neler? Çocuk istismarı nasıl önlenir?

Çocuk istismarını önleme konusunda devlete önemli görevler düşer. Bu konuda yasal uygulamaların ve takibinin sıkı tutulması oldukça önemlidir. Bunun yanında, okullarda, halk eğitim merkezlerinde, televizyonlarda, gazete ve dergi gibi yazılı basın araçlarında toplumu bilgilendirici eğitimler hazırlanmalı ve yayınlar yapılmalıdır. Devlet politikasının, şiddete karşı bir duruşu olmalıdır. Ebeveynler ise çocuklarıyla sağlıklı bir iletişim içinde olmalı, onlarla zaman geçirmeli, çocuklarına, “Her türlü sıkıntını bizimle paylaşabilirsin.” hissini vermelidir. Böylece çocuk istismara uğrasa dahi, bunu aileyle paylaşmaktan çekinmeyeceğinden tekrarını önlemiş olurlar. Ayrıca çocuğa bedeninin sınırları ve özel bölgeleri öğretilmeli, hiç bir şekilde kendi izni olmadan, kimsenin o bölgelere dokunulamayacağını ve bakamayacağı konusunda bilgi verilmelidir.

 Çocuklar yaşadıkları sıkıntıları dile getirmekten neden çekinirler? Bu durumda yapılması gerekenler neler?

İstismara maruz kalan çocuklar çoğu zaman bunu dile getirmekten korkarlar. Bunun bir sebebi yaşadıklarından kendilerini sorumlu tutuyor olmalarıdır. Başlarına gelen şeyin kendi hatalarından kaynaklandığını düşündüklerinden bunu bir yetişkinle paylaşmaktan çekinirler. Anne ya da babalarının ona kızacağını düşünebilirler. Çocukların yaşadıklarını paylaşamamalarındaki en önemli faktörlerden biri de, kendisini istismar eden yetişkin tarafından korkutulmasıdır. “Eğer bunu birine söylersen, seni öldürürüm, ya da ailenden birine zarar veririm.” tehditleri, özellikle cinsel istismar vakalarında sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. 

BİR ÇOCUĞUN AİLESİYLE YAŞADIĞI SIKINTILARI PAYLAŞABİLMESİ İÇİN ÖNCELİKLE İYİ BİR İLETİŞİMİNİN OLMASI ÖNEMLİDİR. HER NE OLURSA OLSUN ANNE BABASININ ONUN YANINDA OLACAĞINA EMİN OLAN ÇOCUK DAHA PAYLAŞIMCI OLACAKTIR. BU DURUMDA AİLENİN YAPMASI GEREKENLER ŞUNLARDIR:

- Çocuğu güvende hissettirmek

- Çocuğu empatik dinlemek

- Yaşadıklarını inkâr etmekten kaçınmak

- Direkt ve suçlayıcı sorular sormak yerine daha anlamaya çalışan bir dil kullanmak

-  Çocuk daha fazla anlatmak istemediğinde onu zorlamamak, ne zaman hazır hissederse o zaman anlatabileceğini ve her zaman onu dinleyeceğinizin güvencesini vermek

-  Yaşadıklarının kendi suçu olmadığını ifade etmek

- Bir daha başına böyle bir şey gelmemesi için her türlü önlemi alacağınıza ikna etmek