Dünü ve bugünü ile bir ‘Kurtuluş’ masalı

‘Bir Tatavla Masalı’, İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Kurtuluş’ta geçen, semtin hem bugününü hem de 1923’lü ve 1940’lı yıllarını anlatan bir oyun. Oyuncuların performansının ve senaryonun özenli kostüm, dekor ve müzik seçimleriyle öne çıktığı bu müzikali keyifle izleyeceksiniz. Oyunla ilgili olarak oyunun hem yazarları hem de yönetmenleri olan Rozi Almaleh ve Eti Zavaro ile konuştuk.

Sanat
9 Nisan 2014 Çarşamba

Melisa SÜRÜCÜ

Oyunu izlemeyenler için kısaca anlatabilir misiniz?

Yüreğimizi burkan gerçek yaşanmışlıklarla birlikte dostluğu, bir olmayı, gülerken ağlamayı, üzülürken sevinmeyi anlatan bir oyun. Belki bir masal ama her masalda olduğu gibi bir gerçek var.

Seçtiğiniz konu, dünya döndükçe güncelliğini yitirmeyecek. Geçmişle şimdiyi bir arada anlatmanız ise oyunu farklı kılan yanlardan biri. Oyunun hazırlık aşamasını, hem yazarları hem de yönetmenleri olarak anlatabilir misiniz?

Sizin de belirttiğiniz gibi oyunumuzun konusu insan var oldukça değişmeyecek. Tabii inşallah. Çünkü maalesef gün geçtikçe değerlerimizi, sevgimizi, geçmişimizi unutmaktayız. İşte tam bu bağlamda oyunumuzun hazırlık aşaması başlıyor. Bir oyun yapma kararını verdiğimiz anda bu saydığımız unutulmaya yüz tutmuş değerlere çok önem veren sevgili ekibimize telefon açıyoruz. “Var mısınız” diye? Çok şükür ki her zaman aldığımız cevap “Tabii ki!” oluyor ve biz ekibimizden aldığımız bu güçle hemen senaryo üzerine beyin fırtınasına başlıyoruz ve oyunumuzu kaleme alıyoruz. Yazım aşamasından sonra yazarlığımızı unutup dramaturg oluyoruz ve oyunun dramaturjisini yapıyoruz. Bu süreç yazar için biraz üzücü olabiliyor çünkü dramaturg senaryoyla epey oynuyor. Daha sonra dramaturglar ölüyor ve yönetmenler devreye giriyor. İşte o reji aşaması çok acımasız. Yazarların yazdığı ilk senaryo tamamen karışıyor. Başı, sonu, ortası, fazlası, eksiği, hepsi değişiyor.

Sonra oyuncuların rollerini belirleyip, okuma provalarına başlıyoruz. İşte en güzel an. İlk okuma provası. Birlikte yeni bir yola, yeni bir maceraya başlamanın sevincini, mutluluğunu yaşıyoruz. Paylaşıma, sevgiye çok değer veren ekibimiz bizim yazdıklarımızı hayata geçirmeye başladıkları zaman değmeyin keyfimize.

Usta tiyatrocu Tarık Şerbetçioğlu ile yollarınız nasıl kesişti?

1986’da Göztepe Kültür Derneği’nin Hanımlar Kolu Başkanı Beki Almaleh bizlere bir tiyatro yapmayı önermişti. Tiyatro maceramız öyle başladı. İkimizin, Çela Morhayim ve Jinet Bahar ile yollarımız ilk orada kesişti. Daha sonra Yıldırımspor Derneği’nde iki oyun daha sahneledik. Orada da Nedim Haviyo ve Ceni Dekohen ile tanıştık. Ancak işlerimiz dolayısıyla tiyatroya uzun bir süre ara verdik. Tekrar tiyatro yapmak istediğimizde Yıldırımspor bize kapılarını açtı. Oyunumuz yazılmıştı. Ama oyuncu kadrosu kimlerden oluşacaktı? Seçmeler yapacağımızı ilan ettik, bu özel ve benzersiz ekibimizi kurduk. İşte o noktada söyle düşündük: En iyisini yapmak için eğitim şart. Bir dostumuz aracılığıyla Tarık Şerbetçioğlu ile tanıştık ve kendisinden reji, dramaturjı ve yönetmenlik eğitimi almaya başladık. Tam sekiz yıldır da bu eğitimi almaya devam ediyoruz.

Alkışlar Tiyatrosu ne zaman ve nasıl kuruldu?

Yıldırımspor çatısı altında tiyatromuzu yaparken bir adımız olsun istemiştik. Yıldırımspor Alkışlar Tiyatrosu olarak ‘Şeytana Uyma’ oyunumuzla Lions Tiyatro ödüllerinden Profesyonelliğe İlk Adım ve Hayata, ‘Bir Damdaki Kemancı’ oyunumuzla Direklerarası Seyirci Ödüllerinden özel ödül aldık. Geçtiğimiz yıl Yıldırımspor lokali kapanıp taşınınca tiyatro yapamadık. Ancak ekibimiz ailelerimizle birlikte çok kalabalık bir ekip. Dostluğumuzu, paylaşımlarımızı yitirmemek, bir arada güzel şeyler yapabilmek adına yolumuza devam etmek istedik ve profesyonelliğe soyunduk. Bu aşamada Tarık Hoca’mızın tiyatrosu İstanbul Kumpanyası bize kapılarını açtı ve prodüksiyonumuzu üstlendi. Ancak bu aşamada çok önemli bir nokta var. Ne kadar profesyonel olursak olalım bizler mensubu olduğumuz cemaatimiz için bir şeyler yapmalıyız dedik ve oyunumuzdan elde edeceğimiz tüm geliri cemaatimizin bir veya birkaç kurumuna bağışlama kararı aldık ve yolumuza öyle çıktık. İnşallah oyunlarımız bittikten sonra sizin aracılığınızla hedeflediğimiz bağışlarımızı cemaatimize iletme mutluluğunu yaşayacağız.

Bilmeyenlere ve oyunu henüz izlememiş olanlara Tatavla’nın kelime anlamını ve Tatavla yaşamının nasıl olduğunu anlatabilir misiniz?

Tatavla Kurtuluş’un eski adı. Eski Kurtuluş’ta yaşam ise tam bizim ekibimiz gibi. Farklı düşünceler, farklı yaşam biçimleri, farklı mesleklere, farklı yaşlara mensup kişilerin bir arada sevgi ve neşe içinde bir bütün olarak, beraber ağlayan beraber gülen çok renkli bir dostluk mozaiği.

Oyuncuların hangi rolü oynayacağı konusunda iki kişi karar vermek daha kolay oluyor mu, yoksa birbirinizi ikna etmeye çalıştığınız olur mu?

Gerçekten oyuncularımız, kulis ekibimiz ve halkla ilişkiler ekibimiz çok özverili. Herkes işten yorgun argın çıkıp ekim ayından beri haftanın iki akşamı provaya geliyor. Ezber için kendilerine sadece bir hafta süre tanıyoruz. Uzun ama bir o kadar kahkaha dolu prova gecelerimiz sonlara doğru üçe çıkıyor. Tabii bazen seslerimiz de yükselmiyor değil. E ne demiştik burası Tatavla; dostluğun, eğlencenin ve hayatın ta kendisi. Olacak o kadar.

Oyuncularımızın rol dağılımını yaparken nadir de olsa fikir ayrılığı yaşadığımız oluyor tabii. Ama mutlaka birimiz diğerini ikna ediyor sonunda. Hiçbir oyunumuzda birbirimizi gerçekten ikna etmeden ve ortak karar almadan adım atmadık. Ve ayrıca bunu da belirtmemiz gerekir ki; aldığımız her kararı mutlaka ekibimize sunmak ve ortak karar almak en büyük prensibimizdir. Ekibimizde asla ben yoktur, biz vardır.

“Tatavla’da yaşarız biz, Türk’ü, Ermeni’si, Rum’u Yahudi’si…” şeklinde devam eden oyundaki şarkılardan birisi dile dolanan türden. Oyunun müzikleri kim tarafından ne kadar sürede hazırlandı? Deniz Noyan önce müzikleri mi hazırladı? Yoksa önce siz sözleri mi hazırlamıştınız?

İki yıldır oyun müziklerimizin bestelerini ve orkestrasyonu için Deniz Noyan’la çalışıyoruz. Senaryoyu yazdıktan sonra şarkı yerlerini belirliyoruz ve sözlerini yazıyoruz. Sonra Deniz Noyan’ın ve dekor için ise Barış Dinçel’in kapısını çalıyoruz. Kostümlerimiz de yedi yıldır Beki Almaleh’in gönüllü ellerinden çıkıyor. Böyle olunca da müzik, dekor ve kostüm oyunlarımızda her zaman çok ön plana çıkıyor.

Oyunda Yahudi, Ermeni, Rum ailelerin komşuluk ilişkilerinin yanında, Hindistan’dan gelin alan bir Rum ailesini de izliyoruz. Farklı kültürlerin bir arada yaşamasına harika bir örnek olurken, Hint gelinin aksanı izleyenleri en çok güldüren kısımlardan oldu.

Günümüzde komşuluk ilişkileri eskisi gibi olmamasına rağmen, diğer semtlere nazaran Kurtuluş sizce kimliğini korumakta diğer semtlerden daha mı başarılı?

Bugün maalesef hiçbir güzel değerin kıymeti kalmadı. İşte bu bağlamda biz senaryolarımızda bazı değerleri, geçmişimizi, tarihimizi yaşatmaya önem veriyoruz.

Oyuna gelen seyirci sizce salondan nasıl çıkıyor? İlk oyunlardan sonra aldığınız en güzel yorum ne oldu?

Gerçekten çok güzel yorumlar alıyoruz. Oyundan sonra seyircilerimiz dudağında bir gülümseme, gözünde bir damla yaş, ruhu doymuş, mutlu ve keyifli çıkıyorlar.  Aynı zamanda profesyonel sanatçılar, yönetmenler ve eleştirmenlerden çok gurur verici sözler, teklifler duyuyoruz. Bu da tüm ekibimizi daima daha iyi, farklı şeyler üretmeye itiyor ve en önemlisi 25 kişilik bir cemaat topluluğu olarak profesyonel yaşamın içine girme cesaretimiz, açık topluma azınlıkları anlatma yürekliliğimiz de ayrıca takdir ediliyor.

Bize bu mutluluğu ve gururu yaşatan öncelikle sevgili seyircilerimize, bizi içtenlikle destekleyen tüm sponsorlarımıza ve bağışseverlerimize, Yıldırımspor’lu dostlarımıza ve özellikle bizi daima daha iyi, doğru ve büyük projeler yapmaya yüreklendiren eski dönem başkanlarımızdan Hayim Eşkinazi’ye, Vedat Dekohen’e, Tuna Rozant’a çıktığımız bu zorlu yolda bize güvenen ve inanan herkese teşekkürü bir borç biliyoruz. 

Ve sevgili ekibimiz; bizi asla yanıltmayan, yalnız bırakmayan gerçek insan, gerçek dostlarımız; oyuncularımız Aslan Benzeray, Aydın Trevez, Beti Sarda, Betsi Bahar, Betül Baruh, Cem Bahar, Ceni Dekohen, Çela Morhayim, Jinet Bahar, Jojo Çakan, Nedim Haviyo, Nesim Menda, Orhan Kuzir, Rebi Levi, Romina Geron, Vivet Menda; kulis ekibimiz Romina Geron, Gila Menda, Mazal Togaer, Sibel Benezra, reklam ve halkla ilişkilerde Eda Baruh, Şeyla Katalon, makyajda Nobel Razon ve Natali Reyna, kostümlerde Beki Almaleh, afiş ve broşür tasarımları için Jeff Trevez ve konuk oyuncumuz Ömer Gecü; hepinize minnettarız ve hepinizle gurur duyuyoruz.

Okurlarımızın takibi için, bir sonraki oyununuz ne zaman ve nerede oynanacak?

Bundan sonra bu sezon için iki oyunumuz daha olacak. 9 ve 10 Nisan’da Profilo’dayız. Sonra Pesah Bayramı başlayacağından ve tiyatro sezonu sona ereceğinden bu yıl başka bir oyun oynamayacağız. İnşallah önümüzdeki yıl sezonu yine bu oyunla açıp, yeni oyunumuzun hazırlığına başlayacağız. Bu vesile ile de tüm tiyatro severlere, dostlarımıza, Şalom okurlarına iyi bayramlar diliyor ve birbirimizi sevmeyi, birlik olmayı, güzel şeyler yapmaya çalışanları desteklemeyi unutmamayı diliyoruz.