Amerikan İç Savaşı ve Pesah

Yaklaşık on bin Yahudi’nin de görev aldığı Amerikan İç Savaşı Yahudi askerler için bir dönüm noktasıydı

Diğer
2 Nisan 2014 Çarşamba

Çeviri: Hayim Kan

 

24 Nisan 1864 günü, Amerikan İç Savaşı’nın doruğunda, genç bir piyade eri olan Isaac J. Levy, Pesah’ın ilk günlerinin birinde, evdeki ablasına kısa bir mektup yazmak için kampta oturuyordu.

 Levy, Konfedere Devletler’e bağlı, güney eyaletlerin Amerika Birleşik Devletleri’nden ayrılması için savaşan 46. Virginia Piyade Birliği’nin bir askeriydi.

Savaş, dördüncü yılına girmişti ve Amerikan tarihinin en kanlı çatışması olmaya doğru gidiyordu.

Levy ve yüzbaşı olan ağabeyi Ezekiel’in de aralarında bulunduğu piyade alayı, Güney Carolina’nın Adams Run bölgesinde konuşlanmıştı. Savaşın yarattığı sis, Levi ailesinin bayram uygulamalarına gölge ediyordu.

“Şüphesiz ki, Pesah’ın ilk günü olan 21 Nisan günü aileme yazılmış bir mektup almak sizler için bir sürpriz olmuştur,” diye yazıyordu kız kardeşi Leonora’ya mektubunda. ‘Pesah’ kelimesi, itinayla ve İbranice yazılmıştı. “Burada, hepimiz Pesah’ın ilk gününün 22 Nisan olduğunu zannediyorduk ve istemeyerek Pesah’ı ilk gününden itibaren uygulamayı atlamış olduk,” diye başlıyordu mektup.

“Ama ağabeyim, Charleston şehrinden, libresi (450 gram) 2 dolara, hepimize 1 hafta yetecek kadar matsa aldı ve burada bayramı bir Ortodoks gibi kutluyoruz,” diye devam ediyordu mektubuna.

Maalesef bu mektuptan dört ay sonra, 21 Ağustos 1864’te, Levy, Petersburg Kuşatması’nda savaş hendeklerinin içinde öldürüldü. Isaac J.Levy öldüğünde 21 yaşındaydı.

Nisan 1861 yılında başlayan Amerikan İç Savaşı’nın arifesinde, Amerikan Yahudileri’nin sayısının 150.000 kişi olduğu tahmin ediliyordu. Toplam Amerika nüfusu ise yaklaşık 31 milyon kadardı. Bu yıllardaki Yahudi nüfusunun büyük çoğunluğu Amerika’ya yeni gelen göçmenlerdi, çünkü istatistiklere göre sadece on yıl önce Amerika’daki Yahudi nüfusu sadece 50.000 civarıydı.

Göçmenlerin birçoğu, daha iyi fırsatlar ve daha çok özgürlük arayan Alman Yahudileri’ydi.

KUZEY VE GÜNEY ARASINDAKİ SAVAŞIN İÇİNDEN

Diğer Amerikalı yurttaşlar gibi, onlar da kendilerini Kuzey ve Güney’in arasındaki savaşın içinde bulmuşlar ve bu savaşın üzerlerinde derin etkileri olmuştu.

Tarihçi Eli N. Evans’ın yazdığı gibi, “Amerikan Yahudileri için, Amerikan İç Savaşı bütün ülkedeki Yahudi askerleri kapsayan bir dönüm noktası oldu.”

Ateş altında ülkelerine hizmet etmek ve Yahudi olmayan silah arkadaşlarıyla omuz omuza savaşmak, sadece kendi bakış açılarından değil, kendi etraflarındaki kişilerin bakış açısından da yeni geldikleri bu ülkeye uyum sağlamalarını hızlandırmıştı.

Amerikan İç Savaşı’nda, üç bini güney kuvvetlerinde, yedi bini kuzey kuvvetlerinde olmak üzere toplamda yaklaşık on bin Yahudi askerinin çatışmalara katıldığı tahmin ediliyor. Bunların dokuzu general, yirmi biri de albay rütbesine kadar yükselmişti.

O yıllarda, Amerikan ordusunun en ünlü Yahudi askerlerinden biri Tuğamiral Uriah P. Levy idi. Levy, 1812’de İngilizlere karşı yapılan savaşın gazisiydi. Donanma kariyerinde birçok antisemit hareketle karşılaşmıştı. Savaşın başında Birleşik Devletler Donanması’nda kısa bir süre görev almış, sonra da emekli olmuştu.

Diğer bir Yahudi, Judah P. Benjamin ise, Amerika Konfedere Devletleri’nin (Konfederasyon’un) savaşın ilk iki senesinde ise Savaş Bakanlığı’nı, sonraki yıllarda ise Dışişleri Bakanlığı’nı yapmıştı.

1862 PESAH’I NASIL KUTLANDI?

Joel, birliğinde 20 Yahudi asker daha olduğu için şanslıydı. 1862 Pesah’ı yaklaştığında, birliği Batı Virginia’da Fayette bölgesinde konuşlanmıştı. Bayram öncesinde, birlikteki tüm Yahudi askerler, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin 19. başkanı olacak olan komutanları Rutherford B. Hayes’den, Pesah’ın yükümlülüklerini yerine getirebilmek için, bayram süresince askeri yükümlülüklerinden bağışlanmalarını istemişler ve bu istek komutanları tarafından kabul edilmişti.

Umut ettikleri izni alan askerler, yaklaşan Pesah Bayramı hazırlıklarına başlamışlardı. Joel anılarında “Bir sonraki işimiz, Cincinnati’ye gidip, bize matsa alacak uygun bir kişi bulmaktı,” diye yazıyordu. Askerler, şans eseri, orduya mal temin eden ve evi Cincinnati’ye gitmekte olan Yahudi bir tüccarla tanışmışlar ve tüccar da onlara yedi fıçı (barrel) (1 barrel=42 galon) matsa, iki Agada ve dua kitapları yollamıştı.

Temel ihtiyaçlarını tamamlayan Joel, daha sonra dikkatini bayramın diğer ihtiyaçlarını temin etmeye verir. Bunun için askerlerin bir kısmı civar yerleşim yerlerine dağılırken, bir kısmı da, muhtemelen geçici bir sinagog olarak kullanılmak üzere, birliklerinde bir kütük ev inşa etmek için birliklerinde kalırlar. 

Savaşın zorlu koşullarında, Joel ve Yahudi silah arkadaşları, duruma uyum sağlamak zorunda kalmışlardı. “Turp veya maydanoz bulamamıştık, ama alanda bulduğumuz bir yabani otun acılığı, atalarımızın yediği tüm otların acılığından fazlaydı,” diye hatırlıyordu Joel.

Ayrıca, ‘haroset’ (Seder’e katılanlara İsrailoğulları’nın Mısır’da inşaat yaparken kullandıkları harcı hatırlatan yiyecek) yapabilmek için gerekli malzemeleri de bulamamışlardı. Bu yüzden Joel ve arkadaşları başka parlak bir fikir üretmişlerdi. Masaya bir parça tuğla koymuşlar ve ona bakarak ‘haroset’in Seder masasında bulunma niyetini düşünmüşlerdi.

O akşam, Joel ve yirmi arkadaşı hep beraber oturmuşlar ve hepsinin ömür boyu hatırlayacağı Seder yemeğini düzenlemişlerdi.

“Orada, Virginia’nın vahşi ormanlarının ortasında, evden uzaklarda, arkadaşlarla birlikte, Tanrı’mızı kutsadık ve O’na dualarımızı ve kurbanlarımızı sunduk.

Eğer atalarımızın ruhları yukarıdan bizleri seyrediyor olsaydı, yanımızda silahlarımızla, her an gerçekleşebilecek bir saldırıyı bekler bir durumda, Tanrı’mıza ve amacımıza sadık olarak, yıllar önce Mısır’da gerçekleşmiş bu olayı tekrar canlandırırken, acaba onlar da kendilerini, biz fanilerin yanında hisseder miydiler?” diye anlatıyordu Joel.

Bu Pesah anmasında bulunan birçok arkadaşı sonraları savaş alanında öldüyse de, Joel birçok yara almasına rağmen savaştan sağ kurtulup eşiyle beraber Staten Island’a yerleşti.

Pesah’ın ana temaların bir tanesinin Yahudilerin Mısır’da kölelikten kurtulmasıyken, Kuzeyli ve Güneyli Yahudi askerlerin, temelinde yine kölelik mücadelesinin yattığı eyaletler arasındaki devasa savaşa, bu bayramın prizmasından bakıp bakmadığını merak etmek normal olsa gerek. 

Acaba Güneyli Yahudi askerler, Agada’da “Bizler Mısır’da Firavun’un köleleriydik” diye yazan cümleleri okurlarken, bir yandan siyahların köleliğinin devam etmesi için savaştıklarının ironisini görebilmişler midirler? Veya Birleşik Devletler kuvvetlerindeki Yahudi askerler, kendilerini bir halkın kölelikten kurtarıcısı olarak görmüşler miydi? Bunları hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

Kardeşin kardeşi katlettiği bu savaşta, taraflar arasındaki ideolojik farklılıklara rağmen, ara sıra da olsa Pesah’ın birleştirici bir etkisi oluyordu.

Bertram W. Korn, 1961 yılında yazdığı ‘Amerikan Yahudiliği ve Amerika İç Savaşı’ adlı klasik eserinde, Yahudiler arasındaki kardeşlik bağının, politik farklılıkların üstesinden nasıl gelebildiğini gösteren bir olay anlatır.

“Bir gün, Philadelphia’lı Birleşik Devletler askeri Myer Levy, ele geçirilmiş olan bir Virginia kasabasının caddelerinde yürümektedir. O sırada evinin kapısındaki basamaklarda oturup matsa yiyen bir çocuğa rastlar. Levy, çocuktan bir miktar matsa isteyince, çocuk yerinden kalkıp evin içine doğru koşar ve annesine, ‘Anne, burada lanet olası Kuzeyli (Yankee) bir Yahudi var’ diye seslenir. Çocuğun annesi de evden çıkarak, Levy’yi o akşam Pesah yemeğine gelmesi için evine davet eder.”

Belki bu zarif bayanın ismi tarihin içinde kaybolmuştur ama iyiliğinin (insaniyetinin) gücü, verdiği ders hâlâ yaşamakta. Bu bayan davranışıyla, Agada’nın “Kim açsa içeri al ve yemesine izin ver, kimin ihtiyacı varsa içeri al ve birlikte Pesah’ı kutla” cümlelerine riayet etmiştir.

Geriye dönüp Amerikan İç Savaşı’na ve barut tozuna ve top mermilerine rağmen geleneklerini korumaya çabalamış Yahudilere baktığımızda, bu hikâye hep hatırlanmaya değer bir örnek olarak hafızalarda kalacak. 

AMERİKALI  YAHUDİ ASKERLER 

Amerikan İç Savaşı’nda birçok Yahudi asker, arkadaşları arasında sivrilmiş ve birçoğu da, Amerikan Ordusu’nun en yüksek madalyası olan, savaş alanında olağanüstü cesaret gösteren askerlere verilen Şeref Madalyası’yla onurlandırılmıştı. Bunlardan biri de New Hampshire Piyade Alayı’ndan Başçavuş Abraham Cohn’du. Cohn, Mayıs 1864’teki Vahşet Savaşı’nda (Battle of Wilderness), ağır ateş altındaki dağılmış askerleri düzenlemesi ve 30 Haziran 1864’teki Mayın Savaşı’nda (Battle of the Mine) ölümcül ateş altında olmasına rağmen gösterdiği cesaret ve soğukkanlılık sebebiyle onurlandırılmıştı. Yahudiler, ayrıca çatışmanın iki tarafına da finansal yardımlar sağlamışlardı. Alman Yahudi banker Joseph Seligman, Alman ve Hollanda finansal piyasalarındaki bağlantıları sayesinde, bu ülkelerin Kuzey Amerika’nın 200 milyon dolarlık tahvilini almasını sağlamış, bu da Kuzeyli kuvvetlere savaş sonuna kadar finansal olarak dayanma kuvveti vermişti.

Ülkelerine gösterdikleri sadakat ve savaştaki cesaretlerine rağmen, Yahudi askerler yine de sık sık antisemit hareketlere maruz kalmışlar, ülkedeki Yahudiler ‘savaş vurgunculuğu’ ve hatta düşmana yardımla suçlanmışlardı. Savaştaki en alçakça antisemit olay savaşın doruk noktasında yaşandı. Birleşik Devletler’in Genelkurmay Başkanı General Ulysses S. Grant, 17 Aralık 1862’de yayınladığı 11 numaralı genelge ile Tennessee askeri bölgesinde bulunan tüm Yahudi askerlerin bir bütün halinde askerlikten çıkartılmasını emretmiş, ancak genelgeyi öğrenen dönemin Başkanı Abraham Lincoln genelgeyi lağvetmişti. Savaş sırasında Yahudi askerlerin dini yükümlülüklerini ne düzeyde uygulamalarına izin verildiği tam olarak belli değildir. Ancak, 23. Ohio Gönüllü Piyade Alayı’ndan 19 yaşındaki er Joseph Joel’in, savaş sonrası Jewish Messenger’ın 3 Mart 1866 tarihli sayısında yayınlanan anıları bu konuda biraz ipucu verebilir.