Bu hafta ağımıza takılanlar

Her ne kadar toplumda azınlıklara karşı önyargı, yani kalıplaşmış peşin hükümler mevcut olsa da ben ortamımdan dolayı bunu çok yaşamadım. Okulda beni “turuncuuuu” diye çağıran bir çocuk vardı tabii, ya da “korkak Yahudi” lafını duymayan yoktu ama bunları çok takmıyordum. Büyüdüm. Okul eğitimi dışında ailemden ve sosyal çevremden hayat boyu azınlık olarak yaşayan ırkımın detaylarını öğrenmeye başladım. Kitaplar okudum, filmler seyrettim, daha da önemlisi anneannemin, büyükannemin hikâyelerini, aile bireylerimin yaşadıklarını dinledim. NORA ROMİ – BENİMGİBİ.COM

Diğer
2 Nisan 2014 Çarşamba

 

  • “TÜRKİYE’DE KÖK SALMIŞIZ, BAŞVURMAK AKLIMDAN BİLE GEÇMEZ. HATTA YILLAR ÖNCE İSRAİL’E GİDENLERİN BİR KISMI BİLE GERİ DÖNDÜ, YAPAMADILAR ORADA”

Farklı yaş ve meslek gruplarından Yahudi kökenli Türkiyelilere İspanya vatandaşlığına hak kazanmalarını nasıl değerlendirdikleri sorulduğunda en çok duyulan kelimeler vatan, duygusal bağ, kökler... AB üyesi İspanya’nın tanıdığı vatandaşlığın getireceği en büyük avantaj Schengen vizesine başvurudan muafiyet olarak belirtiliyor. 500 yıl önce ataların sürgüne zorlandığı İspanya’ya duygusal bir bakış yok denecek kadar az; “Köklerimiz burada, vatanımız artık Türkiye’dir” vurgusu çok sık duyuluyor. Gençlerin AB vatandaşlığına daha istekli olduğunu kabul eden 65 yaşındaki R.B. “Türkiye’de kök salmışız, başvurmak aklımdan bile geçmez. Hatta yıllar önce İsrail’e gidenlerin bir kısmı bile geri döndü, yapamadılar orada” diyor.

Her ne kadar görüştüklerimiz Türkiye’yi terk etmeyi düşünmediklerini belirtseler de hepsinin adlarının yazılmamasını rica etmesi somut bir endişeye işaret ediyor. 30 yaşındaki V.K.’nın “İspanya’nın hatırası iyi değildir, engisizyondan canımızı kurtararak kaçtık. İnsanların başvurduğunu yıllar önce ilk duyduğumda “Bu onursuzluk, başka bir ülkenin vatandaşlığını istediğinizi gururla söyleyebilecek misiniz” demiştim. Ama bir azınlık olarak tehdit altında olduğumuzu düşünüyorum, her ihtimale AB vatandaşlığımın olmasını isterim” demesi yüksek sesle dile getirmekten kaçınılan sıkıntıları da özetliyor.

Beş yıl önce Türkiye’den İsrail’e göçmüş 33 yaşındaki Medi Nahmiyaz daha önce avukatlar aracılığıyla gerçekleştirilen ve harcama gerektiren vatandaşlık başvurusu için “Yıllardır Şabat (cuma akşamı) yemeklerinde bu konu tartışılır. Kolaylaşması nedeniyle ben de başvuracağım” diyor. Nahmiyaz’a göre İspanya’nın önerdiği vatandaşlığa bakışta kuşaklar arasında fark görülebildiği gibi İsrail’de yaşayan Sefarad Yahudiler arasında ekonomik kriz nedeniyle İspanya’nın vatandaşlığı kolaylaştırdığı görüşü de taraftar buluyor. Nahmiyaz gibi Türkiye’yi terk edip İsrail’e yerleşmiş 32 yaşındaki Y.A. “Beş yıl önce 1500 euro verip başvurdum, çıkarsa 3 bin euro daha vereceğim avukata. Amacım Avrupa’ya her gidişte vizeyle uğraşmaktan kurtulmaktı. Şimdi masrafları kaldırdıklarına daha da çok başvuru olacaktır” diyor.

Gülsin Harman

http://gundem.milliyet.com.tr/asla-vatanimizi-terk-etmeyiz/gundem/detay/1859280/default.htm

 

  • MUSEVİ KADINLARIN, HAYATI DAHA YAŞANILIR KILDIĞI BİR GERÇEK!

Bu kadar çok Musevi kadını bir arada görmemiştim!

Yemin ederim hayran kaldım, bayıldım.

O kadar eğlenceli, o kadar komik, o kadar sarkastik, o kadar hepimizi sulu götürür, susuz getirirler ki...

Yarım saat sonra ayrılırım dediğim evden bir türlü ayrılamadım.

Bir şenlik, bir şenlik...

Hepsi çok bakımlı bir kere.

Öyle böyle değil.

Saçları, kıyafetleri, elleri, ayakları...

Sade ve klaslar.

Yalın ve derinler.

Bu halleriyle de dalga geçmeyi ihmal etmiyorlar:

“Biz annelerimizden böyle öğrendik, her daim bakımlı olacaksın!” diyorlar.

Genellikle kilo sorunları yok.

Fitler.

Ve kendilerine güvenleri tavan.

Ama bir gıcıklıkları, ukalalıkları yok.

Bu aşırı özgüven, bazı kadınları duvara vurma hissi uyandırıyor bende ama onlar öyle değil...

Azınlık olma ruh hali bu özgüveni şahane bir şekilde dengelemiş.

Burunları da büyük değil yani.

Mizah anlayışları da gelişmiş.

Kendi kendilerine yetebilen kadınlar onlar.

Ve şimdi susun, ortak noktayı söylüyorum:

O kadar akıllılar ki...

Yine anneleri öğretmiş...

Erkekleri parmaklarında oynatıyorlar!!!

Valla oradaki kadınlar, nice adamları kendilerine âşık ederler...

Böyle bir kapasiteleri var.

...

Şamata, gırgır, makara devam ediyordu ki... Ben ayrıldım.

Çünkü yazı yetiştirmek zorundaydım.

Fakat ayrılırken düşündüm, sadece kadınların olduğu bir parti de şahane oluyormuş!

İyi pizza, iyi şarap ve akıllı kadın çok iyi bir kombinasyonmuş!

Ve dünyaya erkek olarak gelseymişim, mutlaka bir Musevi sevgili yaparmışım kendime...

Musevi kadınların, hayatı daha yaşanılır kıldığı bir gerçek!

Ayşe Arman

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26105553.asp

 

  • KADINLARI MUSEVİ O BU ŞU DİYE AYIRT ETMENİN YANLIŞ OLDUĞUNU AYŞE ARMAN'IN BİLMİYOR OLMASI OLANAKSIZ

Ayşe Arman en hafif tabiriyle bence davet sahibine ve davetlilere ayıp etmiştir orada yaşananları dışarı taşıyarak. Daha da önemlisi o kadınları kategorize etmiş bununla ne yapmaya çalıştığının mantıklı bir yanıtının ise olduğunu sanmıyorum. Bir zamanlar bir kadın için de 'cemaatin en güzel kızı' tabirini kullanırdı Hürriyet; cemaatin en güzel kızı tabiri yine neresinden tutsanız elinizde kalacak bir tanımlama. Geçelim.

Ayşe Arman sıkça saçmalayabilen bir kadın; bir başka yazısında da yine bir yemekte özel olarak sohbet edilen bir ortamda dile getirilmiş bir kadının en mahrem özelliklerinden birini yazmış, twitter'da kendisine bunu yazmasa ne kaybedeceğini yazının aksine sonlara doğru insanda acıma ve bulantı hissinin olmayacağını en azından yazıyı okurken diye uyarıma karşılık, hatasını kabul etmiş ve yapmamaya çalışacağını söylemişti.

Şimdi bu ağır saçmalamanın ve ötekileştirmenin ne gereği vardı Ayşe demenin bir manası olmadığı noktasındayım. Zira artık Ayşe Arman'ın kadınları sevmediğine kanaat getirdim; Ayşe A. başka bir sevgisizlikle bu övüyormuş gibi yapıp aslında alttan alta koca delisi, bakım manyağı, anne eksenli, anneanne düşünceli kadınları yazmaz. Ayrıca diyelim ki böyleler ve de mutlular bu tercihleriyle; bunu Musevi olmakla ilişkilendirmek kimsenin aklına gelmez değil mi? İşte Ayşe Arman bunun yaparken ne yapmaya çalışmış ben gerçekten bugün anlamadım ancak böyle alıyor hırsını ayşe demek ki, diye açıklayabiliyorum ben bunu. Tam tatmin olmasam da kendi açıklamamdan.

Yine de Ayşe Arman'a bir tepki bekliyorum ben bu yazısından dolayı bahsettiği kadınlardan. Yazıya yansımaz ama telefonda fırça yiyebilir:)

Kadınları Musevi o bu şu diye ayırt etmenin yanlış olduğunu Ayşe Arman'ın bilmiyor olması olanaksız. Dahası bir erkek elinde kalsın diye sabır sabır sabır diye bütün hayatını vakfetmenin de. E o zaman neyin nesi bu yazı ayşe?

http://handannkaleminden-handan.blogspot.com/2014/03/ayse-armandan-agr-sacmalama-dahas.html

 

  • MUSEVİ OLSAM, BİR KIZ EVLADIM OLSA; BU YAZIYA FENA İÇERLER, KENDİMİ HAKARETE UĞRAMIŞ SAYARDIM

Seçimde sandık başında gönüllü olarak görev alanlardan biri de sevgili Ayşe Arman'dı.

Onun da emeğine, gönlüne sağlık ama bir gün önce yazdığı yazı gerçekten akıllara zarardı.

Musevi kadınlardan oluşan bir doğum günü partisine gitmiş Arman...

Oradaki kadınları çok sevmiş.

Hepsi annelerinden, kocalarını nasıl inek gibi sağarlar onu öğrenmişler, harikaymış!

Partideki kadınların hepsi çok iyi eğitim almışlar bir de...

Bu eğitimi bunun için mi almışlar?

Ensesi kalın bir koca bulup onu "inek gibi sağmak' için mi? "İneği ancak biri sağarsa süt verir, yoksa sadece b.k verir"; öyle demiş o kadınlardan biri... "Annelerimiz bize böyle öğretiyor" diye de eklemiş.

Yahu yemin ederim yazarken utanıyor insan...

Musevi olsam, bir kız evladım olsa; bu yazıya fena içerler, kendimi hakarete uğramış sayardım.

Türkiye'nin en iyi röportajcısı olduğuna inandığım Ayşe Arman'ın bu yazıda saçmalama hakkını kullandığını düşünüyor, okuduklarımı unutmak istiyorum.

Olacak iş değildi hakikaten!

Öncel Öziçer

http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/ozicer/2014/03/31/kocalar-inektir-sut-verir

 

  • “YAHUDİ CEMAATİNİN YEREL YÖNETİMLERDEN SPESİFİK OLARAK BİR İSTEĞİ YOK”

Şalom gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı İvo Molinas, Yahudi cemaatinin ise yerel seçimlerde genel anlamda adaylıklara ilgi göstermediği görüşünde. Molinas şunları söylüyor: "Yahudi cemaatinin yerel yönetimlerden spesifik olarak bir isteği yok. Lakin cemaat üyelerinin oturduğu ve sinagog, vakıf, gençlik derneklerinin olduğu bölgelerde çıkabilecek herhangi bir olumsuz koşulda gerekli işbirliğinin yapılmasını her zaman talep edilmiş ve büyük çoğunlukla olumlu sonuç alınmıştır. Yerel seçimler öncesi siyasi parti adayları ve yöneticileri gerek hahambaşılığı gerekse de gazetemizi ziyaret etmişlerdir. Ziyaret eden tüm partilerin cemaate yaklaşımları çok olumlu olmuştur. Buna karşılık Yahudi cemaatinden yerel seçimlerde aday olanlar genelde küçük partilerden az da olsa olmuştur ama genel anlamda adaylık konusunda önemli bir ilgi yoktur. Cemaat üyeleri seçimlerde oy kullanmaya büyük önem vermektedirler."

http://www.dw.de/az%C4%B1nl%C4%B1klar-daha-fazla-demokrasi-istiyor/a-17521636

 

  • ULUSLARARASI AKADEMİK ÇEVRELER İÇİN YAHUDİ SOYKIRIMI’NIN GERÇEKLİĞİ TARTIŞMASIZDIR

Önemli olan insanların, uluslararası toplumun ve akademisyenlerin bu konuda kendi kararlarını verebilecekleri bir veri dosyasını erişilir kılmaktır. Örneğin Yahudi Soykırımı’nı inkâr edenlerden bahsediliyor ama benim için hiçbir önemleri yok. Çünkü dünyadaki hiçbir üniversitede hiçbir profesör inkârcıların tutumlarını desteklememiştir. Uluslararası akademik çevreler için Yahudi Soykırımı’nın gerçekliği tartışmasızdır. Tabii bu durum İran’da bir diktatörlüğün Yahudi Soykırımı’nın yaşanmadığına insanları ikna etmeye çalışmasına engel olamıyor.

...

Entelektüellerin çoğu pek çok yerde ekonomik ve siyasi başarı gösteren bir hükümetle aynı çizgide dururlar. Çoğu da milliyetçi görüşleri savunurlar ve başarılı olan partiyi desteklerler. Antisemitizmi toplumlardan söküp çıkarmak çok zordur. Fransa’da görüyoruz bunu, ekonomik krizin ve bazı değişimlerin toplumda yarattığı endişe bugün Dieudonné gibi bir demagogun çıkıp antisemit söylemlerde bulunmasına yetiyor. Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı’ndan beri hükümetlerin Yahudilere pek sıcak bir yaklaşım içinde olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle güçlü bağlar kurması ve birliğe üye olması lazım ki AB’nin temsil ettiği değerleri benimseyebilsin. AB üyeliği olmadan öncelikler başka olacaktır. Bazen de entelektüeller toplumun başka kesimlerindeki tepkilerin aynısını verirler. 20. yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olan ama “Yahudilerden kurtulmak lazım” diyen Heidegger buna bir örnektir.

Serge Klasfeld – (Nora Şeni)

http://sodepgazete.com/?p=63190

 

  • DOKTOR YUDA MAGRİSO’NUN EVE GELDİĞİ; GÖĞSÜNÜ, SIRTINI DİNLEDİĞİ GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN GİTMİYOR...

1963 yılı Şubat ayıydı.

Evimizin bahçesindeki su saati donmuştu.

Dedeciğim (babacığımın babası) hasta haliyle ve o soğukta su saatini ısıtarak buzlanmayı çözmeye çalışırken kendisini üşütmüştü.

Doktor Yuda Magriso’nun eve geldiği; göğsünü, sırtını dinlediği gözümün önünden gitmiyor...

Ünlü İtalyan Aktör Toto’yu (Asıl adı o kadar uzundu ki onu akıldan tutmaktansa elli telefon numarasını beyin arşivinize kazımak daha kolay olurdu) andıran o sevimli Musevi şivesiyle nasıl da sitem ettiği de halen kulaklarımda...

“A be iki yozüm Şaban Efendi; hay s.çayim senin terkosuna da saatina da…”

Ya rahmetli dedeciğimin dominodan rakibi doktor Yuda’ya Kırcali şivesiyle ve zorlukla nefes alarak ettiği o tatlı küfürler?..

Neler mi?..

Yahu hangi Kırcali küfrü alenen yazılabilirdir ki dedeciğiminkileri yazabileyim?..

Her biri koyu kırmızı noktalı...

Hey Allah’ım ya rabbim, şimdi yine ağlayacağım…

Adnan Berk Okan

http://www.gazeteciler.com/analiz/oldu-o-olduuu-75396h.html

 

  • HER NE KADAR TOPLUMDA AZINLIKLARA KARŞI ÖNYARGI, YANİ KALIPLAŞMIŞ PEŞİN HÜKÜMLER MEVCUT OLSA DA BEN ORTAMIMDAN DOLAYI BUNU ÇOK YAŞAMADIM

Ben “azınlık” doğdum. İstanbul’a 500 sene önce gelmiş İspanyol kökenli Yahudi ailesinin kızı olarak...

Türkiye’de azınlıktım ama tabii ilginçtir ki anneannesi dedesi bile İstanbul’da doğan biri olarak dışarıdan gelen pek çok insanın arasında azınlık olarak da büyümeye devam ettim.

Kıpkızıl, çilli bir kızdım. Bu halimle de yine azınlıktım; yüzde 2 imiş kızılların dünyadaki ortalamaları. Ortaçağ’da olsam yakarlarmış beni cayır cayır, cadı diye...

Büyümeye başladım. Kocaman, upuzun, ipiri bir kız oldum. Yine az görünen tiplerdendim… Özetle; devasa cüsseli, şişman, kırmızı kafalı, koca çilli Yahudi bir kızdım. Belki şanslıydım çünkü İstanbul’un iyi ve aydın bir kesiminde büyüyordum. Kimsenin de bu konularda kendimi kötü hissetmeme sebep olacak hatıralar bıraktığına şahit olmadım.

Her ne kadar toplumda azınlıklara karşı önyargı, yani kalıplaşmış peşin hükümler mevcut olsa da ben ortamımdan dolayı bunu çok yaşamadım.  Okulda beni “turuncuuuu” diye çağıran bir çocuk vardı tabii, ya da “korkak Yahudi” lafını duymayan yoktu ama bunları çok takmıyordum.

Büyüdüm. Okul eğitimi dışında ailemden ve sosyal çevremden hayat boyu azınlık olarak yaşayan ırkımın detaylarını öğrenme başladım. Kitaplar okudum, filmler seyrettim, daha da önemlisi anneannemin, büyükannemin hikâyelerini, aile bireylerimin yaşadıklarını dinledim.

İster istemez azınlıklara sempati duymaya başladım. Sanırım “nerede çokluk, orada bokluk” cümlesine inancımdan da kaynaklanıyor o. Diğer azınlıkların hikâyelerini merak ettim. Onlarla da ilgilendim.

Kendi arkadaşlarımı seçme noktasına geldiğimde farklı türden azınlıklara yöneldim: Çevremizde zenci ya da çekik gözlü yoktu ama olsaydı inanın ilk benim arkadaşım olurlardı. Eşcinsellerle arkadaş oldum. Marjinallerle… Herkesin gittiği yerlere gitmeyen, herkesin giydiğini giymeyen,  yaptığını yapmayanlarla… Çünkü ben de öyleydim.

Nora Romi

http://www.benimgibi.com/yazar-yazilari/basbakan/azinliklar-parlak-olduklari-icin-mi-azinlik-yoksa

 

  • Netten okumalar
  • GÜLENİZM VE SİYONİZM ARASINDAKİ FELSEFİ DÜŞÜNSEL İLİŞKİLER – DR HAMİT AKÇAY

http://haber.stargazete.com/acikgorus/gulenizm-ve-siyonizm-arasindaki-felsefi-dusunsel-iliskiler/haber-862291

 

  • SOSYAL MEDYA VE BİLGİ KİRLİLİĞİ – NUH ARSLANTAŞ

http://www.nuharslantas.com/Yz-122-Sosyal-Medya-ve-Bilgi-Kirliligi-tr.html

 

  • BİR SİYONİZM PRATİĞİ: ULTRA ORTODOKSLARIN ZORUNLU ASKERLİKLE İMTİHANI – CEYHUN ÇİÇEKÇİ

http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=5006

 

  • ERDOĞAN İLE İSRAİL BARIŞACAK MI – RAFAEL SADİ

http://www.odatv.com/n.php?n=erdogan-ile-israil-barisacak-mi-2803141200

 

  • İSRAİL'İN YARGILANDIĞI DAVA – NİHAL BENGİSU KARACA

http://www.haberturk.com/yazarlar/nihal-bengisu-karaca/933097-israilin-yargilandigi-dava