PURİM: Mutluluğun ve neşenin Simha’nın doruk noktası

Purim, simha’nın, yani mutluluk ve neşenin en yüksek noktasını simgeler. Bununla birlikte, bir kişinin simha’sı, sene içinde sadece bu tek günle sınırlı değildir. Tanrı bizim her zaman, bütün yıl boyunca daimi bir mutluluk duygusu ile çevrili olmamızı arzu eder. Bununla beraber senede bir kez, bir ay ve o ayın içindeki bir gün, tamamen Tanrı’nın bu arzusunu bize hatırlatmaya adanır. Bu ay Adar ayı, bu gün ise Purim’dir. Bu yıl Purim bayramı, 15 Mart Cumartesi akşamı başlayıp, 16 Mart Pazar akşamı sona eriyor. Purim Şuşan ise 16 Mart Pazar akşamı başlayıp, 17 Mart Pazartesi akşamı sona eriyor

Nazlı DOENYAS Kavram
5 Mart 2014 Çarşamba

ADAR AYI NEŞESİ - AV AYI HÜZNÜ

“Adar ayı girdiğinde neşe artırılır “(Talmud). Bilgeler burada,  tüm yıl boyunca hissedilen neşenin, Adar ayında sadece ‘arttırıldığına’ dikkat çeker. Günlük hayatta bazı zamanlar insanın içine hüzün çökse de, bu hiç bir zaman içindeki mutluluk hissini tamamen bloke etmemelidir. Yahudi takvimindeki en mutlu ay olan Adar ayının tam tersine, Yahudi takvimindeki en hüzünlü ay, tarihte Birinci ve İkinci Bet Amikdaş’ın yıkıldığı Av ayıdır. “Av ayı girdiğinde neşe azalır” (Talmud). Bilgelere göre; Av ayında kişi, belli bir hüzün seviyesinde olsa da, kişinin tüm yıl boyunca hissettiği neşe, Av ayında sadece ‘azalır’, tamamen yok olmaz. Burada verilmek istenen mesaj, kişinin içinde sürekli olarak belli bir simha seviyesi barındırması gerektiğidir. Tanrı sevgisi ve Tanrı’dan uzaklaşma korkusu gibi, mutluluk da, Tanrı hizmeti’nin olmazsa olmazıdır. Bu mutluluk seviyesi dönem dönem artabilir, bazen de azalabilir, fakat asla tamamen yok olmamalıdır.

Breslov’lu Rebbe Nachman’ı öğretilerine göre: “Her zaman mutlu olmak, büyük bir mitzvadır.”(Lekutei Moharan, Tinyanah 24)

David Ameleh; Teillim 100:2’de: “Hizmet edin Tanrı’ya sevinç içinde, Huzuruna gelin neşeli şarkılar ile” diye belirterek, neşeli olmanın  ne kadar büyük bir mitzva olduğunu vurgular.

Mutlu olmanın, yıl boyu varlığımızın değişmez bir parçası olması gerektiği göz önüne alındığında, bütün yılın neşesinin, yılın en mutlu, en sevinçli gününden kaynaklanıp bütün bir yıla yayılması da akla yakın gelir. Ama Purim gerçekten yılın en mutlu günü müdür?

 

PURİM GERÇEKTEN YILIN EN MUTLU GÜNÜ MÜDÜR?

Mişna’ya göre, “İsrael için 15 Av ve Yom Kipur kadar iyi günler olmamıştır.”(Taanit 4:8). Bilge Talmud yorumcusu Ritva, Yahudi takvimindeki bütün yamim tovim-iyi günler arasında en mutlu günlerin 15 Av ile Yom Kippur olduğunu ifade eder. 15 Av-Tu BeAv’daki mutluluğun farklı sebepleri vardır: casusların günahından dolayı çölde gerçekleşen ölümlerin sona ermesi, Toplumdan aforoz edilen Binyamin kabilesinin, tekrar cemaate kabul edilmesi, diğer Yahudi kabileler ile evliliklere izin verilmesi, Betar’da ölenlerin gömülmesine yıllar sonra izin verilmesi, Halkın Bet Amikdaş’ı ziyaret etmesini engelleyen birliklerin kaldırılması, gibi.

Yom Kipur’da hissedilen mutluluk ise, Gemara’da iki sebepten kaynaklanır (Taanit 30b). Birincisi, Moşe Rabenu’nun ikinci set 10 Emir tabletleriyle Sinay dağından, Yom Kipur’da inmesi, ikincisi de her yıl bu günde Yahudi halkının tüm günahlarının Tanrı tarafından tamamen affedilmesi, bu şekilde, teşuva yaparak, Tanrı’ya dönerek her kişinin tertemiz bir sayfa açarak yeni bir yaşama başlama şansı verilmesi. Buna göre, Yom Hakepurim olarak da adlandırılan Yom Kipur’un, yılın en mutlu günü olması gerekmez mi? Ancak bilgeler, Yom Hakepurim kelimesinin Yom KePurim, yani “Purim gibi” bir gün olarak da okunabileceğini belirtir.Bu benzetmede Yom KePurim- “Purim gibi” ifadesi ile, Purim’in daha öncelikli olduğu vurgulanır. O halde eğer yılın en sevinçli günlerinden biri olan Yom Kipur;  Purim “gibi” bir gün ise, yılın gerçekten en mutlu günü de aslında Purim’dir.

NEDEN PURİM BU KADAR MUTLU BİR GÜNDÜR?

Bu kadar mutluluk verici ne özelliği vardır ki, Purim takvimde tartışmasız olarak “yılın en mutlu günü” olarak yer alır? Tanrı’nın Yahudiler’i felaketin eşiğinden kurtardığı tek zaman Purim değildir, o halde bu kurtuluşun, olaya bu kadar mutluluk katan benzersiz özelliği nedir?

Bunu cevabı şu şekilde verilebilir. Purim’de, Tanrı ile olan özel bağımızı, diğer kurtuluş zamanlarından daha fazla idrak ederiz. Purim olaylarının gösterdiği asıl gerçek,  Yahudiler topraklarından uzakta sürgünde olsalar da, görünüşte Tanrı’nın Varlığı’nı tam olarak hissedemeseler de, Tanrı her an onların yanındadır, onları her an korur, her an kollar ve hayatlarının en ufak detayını bile onların iyiliği için düzenler.

Purim olayları, Birinci Bet Amikdaş’ın yıkılışından sonra meydana gelir.Bu dönemlerde Yahudiler’in işledikleri birçok günah neticesinde, Tanrı artık açık ve görülür şekilde mucize yapmayı bırakır, mecazi olarak Yüzünü gizler. Artık Tanrı’nın Varlığı’nı açıkça göstermesinden mahrum olan Yahudiler, kendilerini Cennetteki Babaları tarafından terkedilmiş hissederler: “Öksüz kaldık, babasız” (Megillat Eha 5:3).

Onlarla ilgilenen, onları seven kimse yokmuşçasına sürgünün sert şartlarına, putperestlerin zalimliğine ve şansın kaprislerine korunmasız olarak maruz kaldıklarını düşünürler. Oysa ki Purim olayları onlara, gerçeğin bunun tam tersi olduğunu gösterir. Tanrı bu aralar Yüzünü gizliyor olsa da, onları hiçbir zaman terk etmemiştir, hiçbir zaman da terk etmeyecektir. Yahudiler, Purim olayları ile Tanrı’nın yönteminin ne olduğunu anlarlar. Aynen bir babanın her zaman çocuğunun ‘yanında’ durması gibi, Tanrı da sendelediklerinde onları tutup desteklemek için her zaman onların (O’nun çocuklarının) yanında olacak ve Yahudiler’e hem tek tek hem de bir bütün olarak daima ve her an yol gösterecektir.

Günlük yaşamda karşılaştığımız; belli bir okula giremezsek, belli bir işi alamazsak, belli bir sınavı geçemezsek ve benzeri olaylarda bazen her şeyin bittiğini düşünebiliriz. Hayatımızın o dönemi için bize önemli gelen olaylar, eğer bizim düşündüğümüz şekilde sonuçlanmazsa,  adeta dünyanın sonu gelmiş gibi hissederiz. Bu düşünce yapısı, yani herşeyin bizim elimizde olduğuna veya her şeyin şansa veya amaçsız tesadüflere bağlı olduğuna inanmak, Aman ve Amalek’in bakış açısını yansıtır ve son derece ürkütücü, stresli ve yıkıcı olabilir.

Elbette ki doğru okula girmek, doğru işi almak, sınavı geçmek ve benzeri olayların hepsi de çok önemlidir ve buna ulaşmak için mutlaka kişi elinden gelen bütün iştadlut-yoğun çaba ve çalışmayı yerine getirmelidir. Fakat bütün gayretler sonunda istenilen netice elde edilemediyse, her şey kaybedilmiş veya dünyanın sonu gelmiş değildir. Tanrı her zaman bizim iyiliğimiz için uğraştığı için, bir an gözümüze başarısızlık olarak gelen bir olay, daha sonra gelecek muhteşem bir başarının yolunu açıyor olabilir.  Bu şekilde bir düşünce yapısıyla, hiçbir şeyi dert etmemize gerek olmaz.

Bir an durup düşünelim; hiçbir şeyi dert etmemize gerek yok, çünkü her zaman tam yanıbaşımızda bizi kollayan, bizi destekleyen biri var. Ve bu; bizim hayalimizde olan bir şey değil, gerçek! Ve bu kollama ve destekleme işini yapan, herhangi biri de değil, O Tanrı, Evren’in Efendisi! Bunun bilincinde olmak nasıl bir simha, nasıl bir mutluluktur! Bunu bilmekten ve bu güveni hissetmekten daha büyük bir simha olabilir mi?

 

“Coincidence is God’s way of staying anonymous / Tesadüf, Tanrı’nın gizli kalma yöntemidir…”

Albert Einstein

Einstein, Purim’den binlerce yıl sonra söylediği bu sözle, Aman ve Amalek’in temsil ettiği şans, amaçsız tesadüf diye bir düşünce yapısının yanıltıcı olabileceğini söylüyor ve bize, bu gerçeğin tüm zamanlar için geçerli olduğunu gösteriyor.

 

 

Önemli Not: Yazıda kısa bir özet olarak verilmiş olan bilgiler, okuyucuya konu hakkında fikir vermek amacıyla; Inside Purim; Teilim (Gözlem); Bereşit (Gözlem), Devarim (Gözlem) kitaplarından derlenerek hazırlanmıştır. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için özel günler ve uygulamalar hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabi’lerine başvurması gerekir.