86 yılın hayat tecrübesi: MOİZ SARFOTA

O bir çınar, çok şeyler görmüş, yaşamış… 86 yıl, neredeyse bir asır. Mustafa Kemal Atatürk’le başlayan, bugünlere gelen acılarla, üzüntülerle, mutluluklarla dolu bir hayat. Kimden mi bahsediyoruz? İsmi Moiz Sarfota. Türk esans ve parfümeri sektörünün duayenlerinden, üstadlarından…

Toplum
22 Ocak 2014 Çarşamba

Çetin Kamil (Herkesin Anlatacak Bir Öyküsü vardır)

 

Sözü bırakalım, kendisi anlatsın:

“1928 yılında tüm yaşantımı geçirdiğim İstanbul’da doğdum. Savaştan yeni çıkmış, küllerinden yeniden doğmaya çalışan, yokluk içinde bir ülkede ufacık mutluluklarla yetinen, kendi halinde bir ailede. Babam o zamanın en ünlü kıraathanesi Tepebaşı Kanun-i Esasi’de garsondu. On yaşında, ağlaya ağlaya Atatürk’ün cenazesinin arkasından beş kilometre yürüdüm. Evimiz Kasımpaşa’daydı. İyi kötü idare ediyorduk. Dört kardeştik, ta ki dünyanın gördüğü en kanlı, en acımasız savaşı çıkana kadar. Yokluk ve açlık yılları başlamıştı. Bütün yoksul ailelerdeki anneler gibi annem de elimizde ne varsa onunla harikalar yaratıyordu.

Tek tesellimiz ülkemiz Türkiye’nin savaşa girmemesiydi. Derken bir kâbus çöktü üzerimize: Varlık Vergisi. Babama bin lira tahakkuk ettirdiler. Bizim için çok büyük paraydı (Örnek vermek gerekirse, oturduğumuz eve aylık sekiz lira kira veriyorduk).

Güç bela, borç harç beş yüz lira bulduk. Kabul etmediler ve babamı Aşkale’ye gönderdiler. Çok uzun zaman kaldı. Mecburen ortaokuldan sonra okulu bıraktım ve çalışmaya başladım. İlk işim kadın berberliğiydi. Çok çok zor günlerdi. Aşağı yukarı tanıdığımız tanımadığımız herkes sürgüne gitti. Çok zorlandık, çok yıprandık. Sonunda savaş bitti, babam da döndü.

 

 

1948 yılında askere gittim. 29 ay sonra bitirdim ve döner dönmez yaptığım ilk şey sağlık sebebi ile iş değiştirmek oldu. Yeni işim tam 60 yıldır büyük bir zevkle ve ilk günkü heyecanla hâlâ çalıştığım esans ve parfümeri sektörü oldu. Çok genç yaşta, çok başarılı bir performans yakalamışken hayatımda yediğim ikinci darbe geldi; 6-7 Eylül Olayları. Esans depomuz öylesine talan edilmişti ki kırılan şişelerden, damacanalardan yayılan koku Eminönü’nden Karaköy’e kadar geliyordu. Her yer, her dükkân, her mağaza yağmalandı. İstanbul darmadağın oldu. İnsanlar her şeyini kaybetti. Hep beraber güç birliği yaptık, yaralarımızı sardık ve tekrar toparlandık.

1957 yılında İstanbul’un en ünlü balık kabzımalı Avram’ın kızı Bayan Dora ile evlendim. Bu evlilik hayatımın dönüm noktası oldu. Sevgili eşim Dora benim şans meleğimdir.

1960 yılından sonra işlerim gerek ortalıklarla gerek tek başıma çok büyük şanssızlıklar, aksilikler olmadan bugüne geldi. İşim gereği esans ve parfümeri dağıtımı ve pazarlaması için bazen eşimle, bazen yalnız bütün Türkiye’yi adım adım dolaştım. Bugün bile devam eden çok iyi dostluklar kurdum, arkadaşlıklar edindim. Yanımda çalışan arkadaşlarımın, elemanlarımın zamanı gelince işyeri sahibi olması için elimden gelen desteği verdim. Fırsat buldukça bütün dünyayı gezdim. Esans ve kozmetik sektörüne bir ömür verdim ve maddi manevi karşılığını aldım. Allah’a bin şükür evim, yazlığım bize yetecek bir gelirim var. Dedim ya yaş 86. Tam 26 yıldır eski ortağım, arkadaşım, sevgili dostum Mişel Gülçiçek’in kurduğu Türkiye’nin en büyük, dünyanın sayılı esans firması bütün dünyaya ihracat yapan Gülçiçek Esans Fabrikası’nda idare müdürü olarak çalışıyorum. Dileğim Allah ömür ve izin verdiği müddetçe çalışmak ve eşim Dora ile mutlu mesut yaşamak.”