Fransız sinemasının Holokost filmleri İstanbul´da

Fransız Kültür Merkezi ‘Fransa’da Sinema ve Shoah’ başlıklı bir etkinlikte, Alman işgali yıllarında Vichy yönetiminin Yahudilere karşı işledikleri suçları anlatan beş başyapıtı İstanbullu sanatseverlerin beğenisine sunuyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
27 Kasım 2013 Çarşamba

İçlerinde François Truffaut, Joseph Losey, Louis Malle, Alain Resnais ve Claude Berri’nin (tek Yahudi yönetmen) bulunduğu sanatçıların, Fransız sinema tarihinin en ilginç Holokost filmleri Fransız Kültür Merkezi’nde gösterilecek. Filmlerin ardından Sorbonne Üniversitesi’nde Sinema Estetiği ve Tarihi, öğretim görevlisi Ophir Levy’nin katılımıyla söyleşiler düzenlenecek

Fransa’nın 1940-44 yılları arasındaki Alman işgali döneminde Vichy yönetiminin Yahudilere karşı işledikleri suçların dosyasını açması otuz yıl sürdü.

Fransız Kültür Merkezi, ‘Tarihi onarmak’ ve ‘Fransa’da Sinema ve Shoah’ başlıklı iki etkinlik yoluyla bellek çalışması ile ilgili bir dizi buluşma gerçekleştirdi.

İkinci Dünya Savaşı dönemindeki Yahudi tarihine adanmış bir müze olan Memorial de la Shoah ve Anadolu Kültür, Fransız Kültür Merkezi ve Paris 8 Üniversitesi işbirliğiyle, Fransa’nın saygın tarihçilerinden Henry Rousso’yu içinde bulunduğumuz ayın 6’sında İstanbul’a getirmişti.

‘Vichy, Geçmeyen bir Geçmiş’ isimli kitabın yazarı, konunun en önemli araştırmacısı sayılan Henry Rousso ilk kez geldiği İstanbul’da, ‘Tarihi Onarmak; Fransa Cumhuriyeti ve Vichy’nin suçları’ konulu bir konferans verdi.

FRANSA’DA SİNEMA VE SHOAH

11-13 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek etkinliklerin ikincisinde Fransız sinema tarihinin en ilginç Holokost filmleri gösterilecek.

Memorial de la Shoah Müzesi üç gün sürecek olan film ve söyleşilerin yer aldığı bir etkinlik programı kapsamında İkinci Dünya Savaşı döneminde Fransa’daki Yahudilerin tarihini keşfetmeye davet ediyor.

Etkinlik kapsamında 11 belgesel ve kurgu filmin gösterimi gerçekleşecek; filmlerin ardından konunun uzmanlarının katılımıyla söyleşiler düzenlenecek.

Programda Alain Resnais’nin ‘Gece ve Sis’(1956), Claude Berri’nin ‘Yaşlı Adam ve Çocuk’ (1967), François Truffaut’nun ‘Son Metro’ (1980), Joseph Losey’in ‘Monsieur Klein’(1976) ve Louis Malle’nin ‘Hoşçakalın Çocuklar’(1980) gibi simge filmleri yer almakta.

Konferanslarda ise savaşın hemen ardından günümüze dek ulusal belleğin yavaş bir biçimde oluşturulmasında sinemanın rolü ele alınacak. Vizyona girdikleri tarihlerde izlemiş olduğum bu beş filmi bu yazımda tanıtmaya çalışacağım.

GESTAPO’DAN KAÇAN TİYATRO ADAMI

Fransa Yeni Dalga akımının kuramcılarından, kısa denilebilecek yaşamına çok sayıda başyapıt sığdıran François Truffaut ‘Son Metro/Le Dernier Metro’ (1980) filminde, Fransa’nın Nazi işgali sırasında, küçük bir Paris tiyatrosunda (Monmartre Tiyatrosu) Fransız Direniş Hareketi’nin filizlenmesini anlatır.

Senaryosunu da kendi yazdığı filmde, François Truffaut, ünlü bir tiyatro sahibi ve yönetmeni olan Lucas’ın (Heinz Bennent) bodrumda gizlendiği günlerde yaşananı anlatır. Fransa’dan kaçtığı rivayet edilen Lucas’ın yokluğunda, ünlü bir oyuncu olan karısı Marion (Catherine Deneuve), kendisinde gözü olan Nazi yanlısı tiyatro eleştirmeni Daxiat’ın tiyatroyu gözaltına aldığını hisseder.

Lucas ise İspanya’ya kaçış için uygun bir zaman kollamaktadır. Sahneye koydukları son oyun için angaje edilen aktör Bernard (Gerard Depardieu) aslında direniş örgütü elemanıdır. Daxiat’ın yönlendirmesiyle tiyatroyu basan Gestapo’yu atlatmak için Marion ile Bernard işbirliği yapar.

1932-84 yılları arasında yaşayan François Truffaut’nun ilk filmi, sinema tarihinin en önemli ergenlik filmlerinden biri olan ‘400 Darbe/Les 400 Coups’dur.(1959)

En İyi Yabancı Film Oscar’ını kazanan ‘La Nuit Américaine (1973), Tirez Sur le Pianiste (1960), Jules et Jim (1962), ‘Fahrenheit 451’ (1966), La Mariée Etait En Noir’ (1968) bu üretken sinemacının en önemli filmleri. Truffaut, Jean Louis Goddard’ın başyapıtı ‘Serseri Âşıklar’- About de Soufle’nin senaryosunu yazdı.

RAHİP VE YAHUDİ ÇOCUKLAR

Venedik’te Altın Aslan Ödülü, En İyi Yabancı Film ve Senaryo dalında iki Oscar adaylığı sahibi ‘Hoşçakalın Çocuklar/ Au Revoir les Enfants’(1987) başyapıtı Louis Malle’in zengin kariyerinin en önemli filmlerinden biri.

1943’te Nazi işgali altındaki bir Fransız kasabasında Karmelit papazlar tarafından yönetilen bir okulda geçen konusuyla film Gestapo’dan gizlenen üç Yahudi çocuğun öyküsünü anlatır.

Din adamı öğretmen okulun yeni talebesi Julien’i sınıfa takdim eder. Julien talebelerden biri olan Jean Bonnet’i başında kipası ile gizlice İbranice dua ederken görür. Gelişen olaylarla, çocuklar arasındaki rekabetin yerini bir sırrın paylaşması alır. Bu iki çocuk için gerçek bir arkadaşlığın başlangıcı olur.

Çok geçmeden rahip Jean’ın okulda 100 Yahudi çocuğu Gestapo’dan gizlediğini öğreniriz. Ocak 1944’te Gestapo’nun okula yaptığı baskında Julien istemeyerek Bonnet’nin bulunduğu yöne bakar ve onu ele verir. Muhbir mutfakta çalışan bir bulaşıkçıdır. Rahip Jean ve üç Yahudi çocuk Almanlar tarafından tutuklanır.

Film Julien’in bu cümleleriyle noktalanır: “Üç Yahudi arkadaşım Auschwitz’de, rahip Jean Mathausen’de öldü. Okul sonbaharda tekrar açıldı. Aradan 40 yıl geçti, 1943’ün Ocak ayını hiç unutmayacağım.” Bu cümleleri filmde Louis Malle’in sesinden duyacağız.

1995’te Amerika’da 63 yaşında ölen, yönetmen-senarist- yapımcı Louis Malle 33 film yönetti. Jacques Cousteau ile birlikte yaptığı ‘Sessiz Dünya/Le Monde du Silence’ (1956), Altın Palmiye Ödülü ve En İyi Belgesel Oscar’ı kazandı.

‘İdam Sehpası/Assenceur pour l’Echaffaud’ (1958), Zazie Dans Le Metro’(1960), Le Souffle au Coeur’(1971) ve ‘Le Feu Follet’(1963), Louis Malle’in en ünlü filmleridir.

Ömrünün son yıllarını (İkinci eşi Candice Bergen ile) Amerika’da geçirdi. Bu dönemin en ünlü filmleri ‘Atlantic City’(1981) ve ‘Pretty Baby’dir (1981).

BAY KLEİN VE KÂBUSU

1984’te 75 yaşında ölen Amerikalı tiyatro ve sinema yönetmeni Joseph Losey, yoğun ve bazen de şiddete dayalı insan ilişkilerini odak noktasına alan filmleriyle kendine özgü bir üslup geliştirmiş, sinema sanatının en büyük yaratıcılarından biri olmuştu. Savaş sonrası Mc Carthy’nin solcu avı sırasında, kara listeye alınması üzerine ABD’yi terk ederek 1950’de İtalya’ya kaçtı. Sonra en iyi filmlerini verdiği İngiltere’ye geçti. Birçok filminin senaryosunu ünlü tiyatro yazarı ve oyuncusu Harold Pinter yazdı.

Bunlar arasında ‘Hizmetçi/The Servant’ (1963), ‘Kaza Gecesi/Accident’ (1967), 1971’de Cannes’da Altın Palmiye kazanan ‘Arabulucu/ The Go-Between’, kariyerinin son yıllarında ‘The Assasination of Trotsky’(1972), ‘The Romantic Englishwoman’(1975) ve ‘Don Giovanni’yi (1979) çekti.

Fransa’da yaptığı ‘Monsieur Klein’(1976), Nazi işgali altındaki Paris’te, Alsaslı Hıristiyan koleksiyoncu Robert Klein’in (Alain Delon) kaçmaya hazırlanan Yahudi zenginlerin kıymetli tablolarını yok pahasına satın almasını anlatıyor.

Evine yollanan bir Yahudi gazetesi Klein’in yazgısını değiştirir. Adı yine Robert Klein olan bir Yahudi kendisinden intikam almak için ona bu gazeteyi yolladığını ve şöhretini lekelemek, antisemitlerin hedefi haline getirmek istediğini öğrenir. Bunu polise bildirince polisin şüphesini üstüne çeker.

Kendisini temize çıkarmak, adaşı Yahudi Robert Klein olmadığını ispatlama peşindeyken, Temmuz 1942’de Parisli Yahudilerin Gestapo tarafından toplandıklarında tutuklanır. Temerküz kampına sevk edilirken, yol arkadaşları evvelce tablolarını ucuza kapattığı eski müşterileridir.

İKİ BAŞYAPIT

Yeni Dalga akımının kurucu ve kuramcılarından olan 1922 doğumlu Alain Resnais bugün 91 yaşında ve üretkenliğini sürdürüyor. 33 yaşındayken yaptığı ‘Gece ve Sis/Nuit et Brouiallard’da (1955) Resnais bizleri Nazi Almanya’sının temerküz kamplarında yaşanan katliamları gözlere sermek için bir geziye götürüyor. Jean Caylor’un yazdığı ve kendi sesinden seslendirdiği senaryodaki başrolü Michel Bouquet oynuyor.

‘Fransa’da Sinema ve Shoah’ başlıklı etkinliğin son filmi Claude Berri’nin ‘Yaşlı Adam ve Çocuk/Le Vieil Homme et L’enfant’ (1967)

2009 yılında 75 yaşında ölen, asıl adı Claude Berel Langmann olan, (yönetmen-aktör-yapımcı) Yahudi kökenli sanatçının en önemli filmleri ‘Germinal’(1993), ‘Jean de Florette’(1986) ve devamı olan ‘Manon des Sources’dur. (1986)

Yaşlı Adam ve Çocuk’un konusu kısaca şöyle:

Nazi işgali altındaki Fransa’da ailesi, sekiz yaşındaki Claude’un Auschwitz’e gönderilmesini engellemek için, Yahudiliğini gizleyerek Hıristiyan bir ailenin çiftliğine yollar. Claude’un sırrını bilen Pepe (Michel Simon) çocuğun Nazilerin eline geçmesini engeller. Bu filmdeki rolüyle Michel Simon 1967 Berlin Film Festivali’nde En İyi Aktör Gümüş Ayı ödülünü kazandı