Direnişin profili

Haftalardır Türkiye’nin gündemini oluşturan Gezi Parkı direnişi, birçok soruyu da beraberinde getirdi. Kimdi Gezi Parkı’nda çadır kuranlar? Neden ve nereden gelmişlerdi? Ne istiyorlardı? Konda Araştırma’nın yaptığı kapsamlı araştırmayı Sosyolog Bahar Kırıker*, Şalom için değerlendirdi

Toplum
26 Haziran 2013 Çarşamba

Gezi direnişinin profili ve verilmek istenen mesajlar

31 Mayıs sabahı sert polis müdahalesiyle farklı bir boyut kazanan Gezi Parkı protestocularının genel profili farklı yayın organlarınca ve siyasilerce farklı üsluplarla tanımlanmaya çalışıldı. Peki, asıl direnişçiler kimlerdi ve amaçları neydi? Televizyonda izlediğimiz, gazetelerde okuduğumuz veya sosyal medyadan takip ettiğimiz kadarıyla yorumlar yapmak ne kadar sağlıklı olur? Bu tarz bir yaklaşım tüm katılımcı profilini ne kadar tanımlayabilir?

Konda Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nin 6-7 Haziran tarihlerinde Gezi Parkı’nda gerçekleştirdiği anket çalışmasından faydalanarak yorumlar yapabilme ve sağlıklı bir çerçevede konuşabilme şansını yakalamış olduk. Araştırmanın güvenilirliği sorgulandığında araştırma metodu bizlere her şeyi anlatıyor: Araştırma, Gezi Parkı eşit on alana bölünerek iki saatlik zaman dilimlerinde yaklaşık 400 kişi ile görüşülerek toplam 30 saatte 4411 kişi ile gerçekleştirilmiş.

Gezi Parkı katılımcıları kimlerdi?

Ankete katılan Gezi Parkı protestocularının yaş ortalaması 28 olarak tespit edildi. Direnişin katılımcıları ağırlıklı olarak 20-23 yaş aralığında gençler (yaklaşık yüzde 27,5). Verilere bakınca sadece genç katılımcıları değil, 30 - 71 yaş üstü arasında değişen yaş aralığındaki katılımcıların da direnişe ciddi bir katkısı olduğunu gördük. Kadınlar yüzde 50,8 ile parktaki çoğunluğu oluşturdu. Aslında profili anlamanın en etkin verisi eğitim durumları. Başbakan tarafından birkaç çapulcu olarak tanımlanan grubun yüzde 43’ünü üniversite mezunları oluşturdu. Genç üniversiteli katılımın yoğunluğu nedeniyle de katılımcıların yüzde 35’nin lise mezunu olduğu tespit edilmiş. Katılımcıların yüzde 56’sı üniversite ve üniversite üstü eğitim düzeyine sahipti. Diğer bir çarpıcı veri ise katılımcıların yarısından fazlası (yüzde 52) aktif olarak çalışmaktaydı. Çalışan grup sonrası en büyük çoğunluğu öğrenciler (yüzde 37) oluşturdu.

Katılımcıların siyasi kimlikleri, ‘kendilik’ tanımları ve olaylardan haberdar olma araçları neydi?

Olayların başladığı ilk günden itibaren Gezi Parkı eylemlerine katılan kişilerin marjinal grup üyeleri ve siyasi partiler tarafından desteklenip desteklenmediği merak edilmekteydi. Konda Gezi Parkı anketine katılan protestocuların yüzde 44,4’ünün daha önce hiçbir eyleme katılmadığı, parktaki her beş kişiden ikisinin siyasi bir partiye ne üyeliği olduğu ne de daha önceleri herhangi bir eyleme katılmadığı ortaya çıktı. Yüzdelere vurulursa katılımcıların yüzde 79’u hiçbir siyasi partiye, oluşuma veya derneğe, STK’ya, vakfa, platforma üye olmadığını belirtti. Üyeliği bulunan yüzde 21’in yaklaşık üçte biri ise gelecek seçimlerde vereceği oy konusunda kararsız veyahut oy vermeme niyetinde.

Yüzde 79 ile belirttiğimiz üyeliği olmayan katılımcıların da yarısı vereceği oy konusunda kararsız. Veriler ışığında anlaşılıyor ki parkta her üç kişiden biri ve Gezi Parkı Direnişi’ni temsilen bulunan eylemcilerin yarısı partisiz. ‘Bugün bir seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz’ diye sorulduğunda katılımcıların yüzde 31’i CHP’yi, yüzde 2 MHP’yi, yüzde 8 BDP’yi seçmekte; yüzde 29 kararsız olduğunu, yüzde 12 diğer partilere oy kullanacağını ve yüzde 18 de oy kullanmayacağını belirtti.

Konda Gezi Parkı anketi gösterdi ki katılımcıların yüzde 93,6’sını sade vatandaş, yüzde 6,4’ün ise bir grup veya partiye bağlı topluluklar temsil etmekte; öğrencilerin yüzde 92’si ise hiçbir gruba bağlı olmadan “sade vatandaş” kimliğiyle orada bulunduklarını ifade etti.

31 Mayıs sabahı Taksim Gezi Park’ında başlayarak tüm yurda hızla yayılan protestolar, Türkiye’de neredeyse ilk sivil direnişin oluşumuna da neden oldu. Görsel medyanın suskunluğu ve haber alma araçlarının kısıtlılığı bir yana, genç neslin sosyal medya üzerindeki etkisiyle haberler hızlı bir şekilde yayılmış oldu. Konda’nın anketinde, Gezi Parkı protestocularının büyük bir çoğunluğu (yüzde 69) olaylarla ilgili ilk haberlere sosyal medya aracılığıyla erişmiş, arkadaş veya tanıdıklar vasıtasıyla haber alınmış (yüzde 15,4) ya da internet haber sitelerinden (yüzde 8,6) olayların takip edilmiş olduğu saptanmış. Olayların yayıldığı ve direnişin sertleştiği zamanlarda da sosyal medyanın kullanımı öne çıktı. Olay yerlerinde çekilen video görüntüleri, fotoğrafları paylaşarak sosyal medya üzerinden paylaşımlar yaptığını belirten protestocular ise katılımcıların yüzde 84,6’sını oluşturdu. Ve bu paylaşımlar parka geliş zamanlarına göre de artış gösterdi.

Nerelerden ve hangi olaylar sonucu Gezi Parkı’na gelmeye karar verildi?

İlçe bazında İstanbul halkının olaylara olan duyarlılığı ve tepkilerini tespit etmek genel profili de tanımlayabilmek için büyük bir önem taşımakta. Ankette “Nereden geldiniz?” sorusuna verilen cevaplarda; Kadıköy (yüzde 13), Şişli (yüzde 11), Beşiktaş (yüzde 7), Üsküdar (yüzde 6) ilçe sakinleri çoğunluğu oluşturdu.

Peki, bu ilçelerden Taksim’e gelen halkın gelme kararını etkileyen ne oldu? Anket katılımcılarının yüzde 49,1’i çeşitli kaynaklardan polis şiddetini gördükleri zaman Taksim Gezi Parkı’na geldiklerini belirtti. Katılımcıların yüzde 19’u 31 Mayıs günü ağaçların sökülmeye çalışıldığında, yüzde 14,2’si Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarını duyduktan sonra gelme kararı verdiklerini ifade etti. Parkta büyük çoğunluğu oluşturan (yüzde 93,6) sade vatandaşların yüzde 73’ü de gelme nedenlerini polis şiddetine karşı bir tepki olarak tanımladılar.

Gezi Parkı’nda bulunma nedenleri ve talepleri nedir?

Gezi Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası projesi ve yarattığı belirsizlikle birlikte İstanbul’un ender yeşil alanlarından birinde bulunan ağaçların sökülmesi kendini çoğunlukla sade vatandaş olarak tanımlayan İstanbul halkının sokağa dökülmesine neden oldu. Tüm yurtta süren tencere-tava eylemleri ve ilk günlerdeki Gezi Parkı ve çevresinde yaşanan olaylar sonrası 15 Haziran akşamına kadar müdahale olmaksızın Gezi Parkı’nda kendi yaşam alanlarını oluşturan protestocuların asıl tepkileri ne içindi?

Konda Gezi Parkı anketine katılan 4411 kişinin yüzde 58,1’i özgürlüklerinin kısıtlandıklarını düşündüğü için, yüzde 37,2’si AK Parti ve politikalarına karşı oldukları için, yüzde 30,3 Erdoğan’ın açıklamalarına ve tavrına tepki için, yüzde 20,4 ise ağaçların sökülmesine tepki için Taksim Gezi Parkı’nda bulunduklarını belirttiler. Talepleri ise bulunma nedenleriyle doğru orantılı olarak özgürlük (34,1), hak ihlallerine karşın hak talebi (18,4), diktatörlüğe ve baskı karşıtlığı (9,7) ve yönetim istifası (9,5) olarak sıralandı.

Katılımcıların yüzde 62’si kendisini insan hakları ihlaliyle karşı karşıya olan gruplardan birinin parçası olarak tanımlandı. Gezi Parkı’nda insan haklarının en zayıf halkası kendisini yüzde 22,5’lik bir oran ile azınlık/ötekiler kategorisi içinde görüyor. Bu grubu halk (yüzde 17,3), muhalifler (yüzde 15,9), işçiler (yüzde 9,8) takip etti.

Özetle;

31 Mayıs günü Türkiye, çoğunluğun kadınlardan oluştuğu ve yaş ortalamaları 28 olan genç, dinamik ve sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanarak Taksim Gezi Parkı protestolarını kitlesel eylemlere dönüştüren ve Türkiye’nin dört bir yanına yayılan eylemlerde ortak söylemlerle hareket eden bir toplulukla tanıştı. Çoğunluğun üniversite ve lise mezunu sade vatandaşlardan oluştuğu, siyasi parti veya herhangi bir oluşuma üyeliği olmayan, bugün bir seçim olsa sandığa kafasında soru işaretleriyle giden kararsız seçmenler günlerce süren eylemlerin mimarı oldu. İstanbul’un çeşitli semtlerinden; yaşanan polis şiddetine, Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmeye çalışılmasına ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemlerine tepkilerini göstermek için çıktılar yola. Onların büyük bir çoğunluğunu yollara döken neden özgürlüklerinin kısıtlandığını düşünmekti.

Gezi Parkı Direnişi, kendini azınlık hissedenlerin ve uzun zamandır ötekileştirilen grupların buluştuğu, ezeli rakip futbol taraftarlarını bile birleştiren ve de en önemlisi apolitik diye eleştirilen bir neslin uyanışına ve haksızlıklara karşı haykırışına sahne oldu. Hafta sonu yaşananlar düşünüldüğünde de sahne olmaya devam edecek gibi…

* Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu Sosyolog Bahar Kırıker, lisans eğitimi esnasında bölümün gerçekleştirdiği araştırmalarda görev almaya başladı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Genel Sosyoloji ve Metodoloji Bölümü’nde yüksek lisans yaparken aynı zamanda Marmara Üniversitesi Kadın İşgücü İstihdamı Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde proje asistanı olarak görev aldı. Kırıker’in ilgi alanlarını, sosyal bilim araştırmalarında yöntem, bilgisayar destekli niteliksel/nicelik veri analizi ve yerel yönetimlerin kadın politikaları oluşturuyor.