Almanya’nın adaylığını açıklamasıyla, 2019’da ilk kez BM güvenlik Konseyi’nde bir sandalye kapmaya çalışacak İsrail’in şansı oldukça düşüyor
BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin) yanı sıra, UN’s Western European and Others (Batı Avrupa ve diğer ülkeler grubu-WEOG) ülkelerine iki yıllığına iki koltuk ayrılıyor. Koltuklar için 2005’ten beri sıkı bir kampanya yürüten İsrail’in yanında Belçika da aday. Ancak Almanya adaylığını yeni açıkladı. Almanya’nın İsrail’de rahatsızlık yaratan bu çıkışı Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’in İsrail’i geçen haftaki ziyaretinde kapalı kapılar ardında tartışıldı. Ancak ne Westerwelle ne de Netanyahu ilişkilerdeki bu pürüze basın açıklamalarında yer vermedi.
İsrail’e göre Almanya her ne kadar İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarına duyarlı davranan bir ülke olsa da, İsrail’in uluslararası meşruiyetini sağlamaktaki mücadelesinde aynı ilgiyi ve hassaslığı gösteremez. Özellikle BDS (Boycott-Divestment and Sanctions, Boykot- Yatırımları Geri Çekme ve Yaptırımlar) hareketi İsrail’in karşısında gittikçe güçlenirken, İsrail dünyaya ‘diğer tüm ülkeler gibi normaliz’ mesajını verebilmek için bu fırsatı değerlendirmek istiyor.
BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olmaya çalışan ve son 30 yıldır her sekiz yılda mutlaka WEOG kontenjanından Güvenlik Konseyi’ne girmek gibi bir dış politikası olan Almanya, tepkilere karşılık İsrail ile tam bir işbirliği içinde olduğunu söylüyor. Almanya adaylığını kamuoyuna açıklamadan önce İsrail’i haberdar etti. Her aday ülkenin BM Genel Kurulu’nun üçte iki oyunu alması gerekiyor. Bu da İsrail için oldukça zorlu bir iş. İsrail normalde desteğini alamayacağı ülkelerle bile senelerdir destekleri için pazarlıklara giriyor. Almanya’nın yarışa girmesinin bir başka nedeni olarak İsrail’in yeterli oyu alamayacağı görüşünde olması gösteriliyor.
