Akil adamlar azınlıklarla buluştu

12 Mayıs Pazar günü gayrimüslim azınlıklar ile akil insanların buluşması gerçekleşti

Toplum
15 Mayıs 2013 Çarşamba

  S.Vartanants Kilisesi N. Şirinoğlu Salonu’nda gerçekleşen toplantıya Marmara Bölgesi akil insanlar grubundan Mustafa Armağan, Doç. Dr. Yakup Levent Korkut, İstanbul Barosu eski Başkanı Av. Yücel Sayman, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas, Hülya Koçyiğit, Ali Bayramoğlu ve Orhan Gencebay katıldı. Laki Vingas, bu platformun amacının sadece Türk-Kürt sorununa barışçı bir çözüm bulunması ile sınırlı kalmadığını bütün toplumların kaynaşmalarının sağlanması olduğunu belirtirken, Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı Ali Bayramoğlu da, yapmaya çalıştıkları görevin moderatörlük olduğunu, gayrimüslimlerin varlığını referans vermeyen demokratik bir dilin, mutabakatın söz konusu olamayacağını ve sadece Kürtlerin değil tüm kimliklerin kodları ile tanımlanmasının zorunluluğunu anlattı.

 

Toplantıya Marmara Bölgesi akil insanlar grubundan Mustafa Armağan, Doç. Dr. Yakup Levent Korkut, Eski İstanbul Barosu Başkanı Av.Yücel Sayman, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas, Hülya Koçyiğit, Ali Bayramoğlu ve Orhan Gencebay katıldı

Laki Vingas, Hatay, Reyhanlı ilçesinde 43 kişinin yaşamlarını yitirmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirdikten sonra barış sürecine katkıda bulunanlara güç ve azim diledi ve yüklenilen görevin kutsal bir girişim olduğunu dile getirdi. Giriş konuşmasında Vingas, bu platformun amacının sadece Türk-Kürt sorununa barışçı bir çözüm bulunması ile sınırlı kalmadığını bütün toplumların kaynaşmalarının sağlanması olduğunu açıkladı. Vingas, geçmiş yıllarda azınlıklardan itaat etme kültürünün benimsenmesinin istendiğini, günümüzde ise iadeyi itibar ve hakların iadesi aşamasına gelindiğini söyledi.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, insanların kendilerine bir şeylerin anlatılmasını değil, dinlenmelerini arzuladıklarını, maalesef temaslarda vatanın bir bütün olarak tutulması adına bölünmelere gidildiğini gördüklerini ve akil insan sıfatından da hoşlanmadıklarını ifade etti.

Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı Ali Bayramoğlu, da yapmaya çalıştıkları görevin moderatörlük olduğunu gayrimüslimlerin varlığını referans vermeyen demokratik bir dilin, mutabakatın söz konusu olamayacağını ve sadece Kürtlerin değil tüm kimliklerin kodları ile tanımlanmasının zorunluluğunu anlattı.

Hülya Koçyiğit, toplum olarak herkesin kendini eşit vatandaş olarak hissettiği, daha demokratik bir toplumun özlemini taşıdığını ifade etti.

Av.Yücel Sayman, barış yolunda şu anda kardeşlik, Çanakkale Savaşı, Müslümanlık gibi ortak bir paydanın arandığını ancak iyi niyet ile ortaya konan her paydanın toplumun belli bir kesimini rencide ettiğini, azınlık, gayrimüslim tanımlamalarının da belli bir kesimi incittiğini söyledi.

Orhan Gencebay, yıllar önce ABD’den babası Türk Ermeni’si, annesi de Türk Yahudi’si Avram Ruso adlı ünlü bir şarkıcının kendisini ziyarete geldiğini, kendisinin Kıpçaklar ile Ermenilerin, Hazarlar ile Aşkenazların, Sefaradlar ile Endülüslerin bağlantılarını bildiğini ve idealinin bütün insanların aynı dili konuştuğu bir dünya olduğunu şiirsel bir dil ile etkin bir şekilde aktardı.

Doç. Dr. Yakup Levent Korkut, kültürümüzün, zengin bir mirasın kalıntılarının iyi korunamadığını ve yeni bir tarihin yazılmaya başlandığını dile getirdikten sonra; “Bugün ben Hrant Dink, Musa Anter’i, kırk bin kişiyi aramızda görmek isterdim. Artık yeniden inşa sürecine başlayalım” diyerek dileklerini dile getirdi.

Mustafa Armağan, konunun sadece Kürt sorunu olmadığını, azınlıkların haklarının çok daha önce iade edilmesi gerektiğini belirtikten sonra İslamcı denilen Abdülhamit 1906’da Ruhban Okulu’nun açılmasına izin verdiğini, laik yönetimin ise okulu kapattığını, artık bu tersliklerin giderilmesinin zamanının geldiğini söyledi.

Akil insanların kısa açıklamalarından sonra muhtelif cemaat yöneticileri ve katılımcılar görüşlerini aktardılar. Musevi cemaatinden Şalom başyazarlarından Av. Yakup Barokas’ın izlediği buluşmada ortaya atılan sorunlar cemaatlerin tüzel kişiliklerinin tanınması, nefret suçlarının cezalandırılması ve eşit vatandaşlık konularında odaklandı.