Küçük Dolly’nin büyük dünyası

Kendi enerjisini etrafına yansıtan biri ‘küçük Dolly’. Belki de hayatında hep yapmak istediği şeyleri yapabildiği etrafına böylesine ışık saçıyor. On parmağında on marifet Dolly ile renkli yaşamını ve eşi benzeri olmayan blogunu konuştuk

Virna BANASTEY Yaşam
8 Mayıs 2013 Çarşamba

Dolly, öncelikle seni tanıyabilir miyiz?

Dolly Karlıyol Tosun, tam bir yay burcu kadını. Annemin karnındayken bile tepinen bir enerjiye sahipmişim ve doğduktan sonra da şükür enerjimden hiçbir şey kaybetmedim. Meraklı, canlı, konuşkan, girişken ve renkli bir kişilik olmaya çalışıyorum diyelim.

Terzi bir babaanne ve kuaför bir anneannenin torunuyum. Sanata, modaya, ölümün ötesine, astrolojiye ve bilinmeyene olan ilgim her zaman vardı. Aynı zamanda insanlarla iletişimi ve sosyal olmayı çok seven biriyim.

2 yaşımda insanlara gidip “Ayakkabılarınız ne kadar güzel size ne kadar yakışmış” diyen bir çocukmuşum. Ve aynı zamanda yine 12-13 yaşında tanıştığım herkese burcunu sorar ona göre tahlil etmeye çalışırdım. Çünkü görünenin ötesinde bir şeyler olduğunu hep hissettim ve sorguladım. Açıkçası bunların hepsi içimden, ruhumdan geliyor desem daha doğru olur.

17 yaşımdan beri kurumsaldan, reklamcılığa kadar birçok sektörde çalıştım taa ki bir gün “Ben ne yapıyorum? Ne zaman hayallerimi gerçekleştireceğim?” diyene kadar. Bu süreçte eşim Ömer bana inanılmaz destek oldu; beni hep yüreklendirdi ve teşvik etti.

Önce spritüel ve stili birleştirdiğim blogumu/sitemi oluşturdum, sonrasında da artık moda ve stil ile ilgili bir şeyler yapmak istiyorum; bu işe aşığım ve uzak duramıyorum dedim ve evrenin karşıma çıkardığı işaretlere göre yönlendim.

Kendimi bir gün Bahar Korçan’ın ofisinde buldum; inanılmaz yürekli, bilgili ve kalbi kocaman olan bu kadın ile sohbet ederken bana söylediği bir şey benim hayatıma dokundu:”Dolly sen ne yapmak istiyorsun?” dedi. “Çizmek, dikmek istemiyorum; tasarımcılar yapsın ben ürünlere ihtiyacı olan kişileri tespit edip doğru bir şekilde yönlendirip onlarla buluşturan bir hizmet vereyim,” dedim.

Bana dedi ki, senin bu istediğini şu anda kimse istemiyor. Herkes tasarım yapmak, çizmek, üretmek istiyor ama bizleri sunan/satan yok. Bu söyledikleri bana ilham oldu ve stil danışmanlığı ile ilgili eğitimleri araştırmaya başladım.

Türkiye’nin çok değerli üç ayrı eğitmeninden eğitim aldım, hepsi bana çok şey kattı. Senelerdir biriktirdiğim bilgilerim ve gustom ile de birleştirerek insanlara hizmet vermeye başladım.

 

Kabala ile tanışman nasıl oldu? Hayata bakışını ve yaşamını nasıl etkiledi?

Hepimizin hayatında dibe batıp çıktığımız zamanlar olmuştur. İşte tam böyle bir dönem yaşarken Kabala karşıma çıktı. Kabalanın kitabı olan Zohar’ı kuzenim Ceyda Habib bana hediye etti. O kitap bana geldiğinden beri, öğretisi ve enerjisi hayatımın ayrılmaz bir parçası oldu.

Her ruh aslında ona neyin iyi geleceğini çok iyi biliyor, yeter ki iç sesini dinlesin ve evrenin ona verdiği mesajları görebilecek farkındalığa ulaşsın.

Kabala hayatıma girdiği günden itibaren hayatım, yaşamım, bakışım bambaşka bir boyut kazandı. Bir kere ruhumun neden bu dünyaya geldiğinden tutun da içimdeki bir sürü sesi nasıl ayırt edebileceğime kadar, evrende var olan enerjiye göre kendimi nasıl yönlendirebileceğimi, Allah’ı ve kendimi sevebilmeyi, ruhumla daha çok iletişim kurabilmeyi, içimdeki kaosu dönüştürebilmeyi, birlik ve sevgi enerjisinin gerçekten ne olduğunu deneyimlemeyi öğrendim. Yani Kabala kısacası ‘Evrenin kullanma kılavuzu’, ben de onu her an kullanıyorum diyebiliriz.

Yaklaşık 4,5 senedir öğrenciyim ve aynı zamanda elimden geldiğince de gönüllü olarak hizmet vermeye çalışıyorum. Bu süreçte Kabala’nın insanların hayatına nasıl dokunduğuna gün be gün daha da şahit olup mutlu oluyorum.Merak edenler http://www.kabalaturkiye.com’dan inceleyebilirler.

 

Peki, astrolojiye ilgin nasıl doğdu, bu konuda herhangi bir eğitim aldın mı?

Astrolojiye olan ilgim kendimi bildim bileli var diyebilirim. Ailemde kimse bu konuda bilgi sahibi değilken bile ben tanıştığım her kişiye burcunu sorar ve ona göre tahlil etmeye çalışırdım. Bu merakım beni daha çok araştırmaya itti.

Bence astroloji insanın ruhunun kılavuzu. Neden bu dünyaya geldi, gelirken ne gibi özellikler, potansiyel, yetenekler ile geldi? Aynı zamanda ne gibi zorluklar ya da sınavlarla baş edebilmek için geldi?

Hem reenkarnasyona hem de dünyaya gelmeden evvel hayatımızı/ ailemizi/ dinimizi/ ülkemizi kendimizin seçtiğine inanıyorum. Astroloji ile hayatımın amacını öğrenerek emin adımlar ile ilerlemenin deneyimini yaşıyorum. Astrolog olmayacağımı hep biliyordum, o yüzden profesyonel bir eğitim almadım. Fakat değerli eğitmenlerin seminerlerine ve çalışmalarına hep katıldım. Dört senedir de Kabalistik astroloji derslerine katılıyorum ve hayatıma olan yararlarını net bir şekilde yaşıyorum.

 

Çok renkli ve dinamik bir blogun var… Blogunla nasıl bir platform yaratmak için yola çıktın, kimlere ulaşıyorsun, aldığın tepkiler nasıl?

Aslında blog demek ajanda ve günlük demek. Ben hayat mottomu ve bakış açımı yani “stile giden yolun ruhtan geçtiğini düşündüğüm”  için bu iki konuyu birleştiren bir platform yarattım.

Kabalistler fiziksel dünyayı ‘Hareketlerin Dünyası’ olarak adlandırırlar. Bu hareketlerin dünyasındaki yaşam amacımız kısaca ‘hareket etmek’tir. Her zaman kendimizi daha fazla hareket etmeye zorlamalıyız ki, değişimi ve hayat amacımızı gerçekleştirebilelim. 

 

Dolly olarak, ruhumu keşfetmek için ‘hareket ediyorum’. Hareket ederken, yazıyorum, yaşıyorum, iç ve dış  güzelliği birleştiriyorum. İlham olacak ve kişilere mutluluk verecek konuları keşfetmeye çalışıyorum ve insanlarla elimden geldiğince paylaşıyorum. Bunu yaparken de, mutlaka okuyanların dudakların da gülümseme yaratmasına da dikkat ediyorum.

Astrolojiden kişisel gelişime, renklerden quantuma, stilden kabalaya, tiyatrodan sanata, röportajlardan etkinliklere kadar birçok konuyu bulabilecekleri bir platform yaratmaya çalışıyorum.

Aynı zamanda ulaşabildiğim ünlü ve ilham olan kişilerle röportajlar söyleşiler yapıp insanların hayatlarına da dokunmalarını istiyorum.

Nefise Karatay, Batya Kebudi, Ayşe Tolga, Irmak Ünal, Nasuh Mahruki bunlardan sadece bazıları...

Blogumun ismi “la petite Dolly”nin hikâyesi de çok enteresandır. Blog açma fikri varken, hep ismi ne olsun diye düşünüyordum. O günlerde çok değerli arkadaşım Richie Varon ile yemek yiyoruz. Yemek bitti masadan kalkarken bir anda döndü bana dedi ki “ya sen ne kadar ‘petite’sin”. O kadar hoşuma gitti ki. Kendi içimden dedim ki, evet haklı ben minik bir Dolly’im. O yüzden madem hayata böyle gelmeyi seçtim bunu hakkı ile yapmalıyım. Minik Dolly’nin gözünden büyük hayatı yazmalıyım. Hatta çoğu arkadaşım bana “sen minik dev kadınsın” der bana.

Ulaştığım kitle özellikle genç ama aynı zamanda hem kişisel gelişimine önem veren hem de modayı stili seven bir kitleye ulaşıyorum denilebilinir.

Aldığım tepkiler çok güzel, şu anda bu iki konuyu birleştiren başka bir blog olmadığı için çok değişik bir şey yaptığımı söylüyorlar ve bloguma bakan kişi hem ruhunu hem zihninin hem de stilini keşfedebiliyor. Bu da benim çok hoşuma gidiyor.

 

Tüm bunların üstüne bir de stil danışmanlığı yapıyorsun…

Stil ve modaya aşığım. Tasarımları yapan eller ile buna ihtiyacı olan kişileri birleştirmeyi de seviyorum. O yüzden elimden geldiğince bu hizmeti vererek insanlara ulaşmayı dokunmayı diliyorum.

Spiritüelliğe inanan kişiler ile, dilerse çalıştığım astrologlar ile haritasını çıkartıp kişiliğini ve ruhunu keşfedip bunu fiziksel özellikleri ile birleştirip hem stil önerileri hem gardırop detoksu hem de alışveriş danışmanlığı yapabiliyorum.

Herkes tabii ki spiritüelliğe inanmak ya da bu yolda gitmek zorunda değil. Benim görevim her türlü kişiye ve kitleye hizmet vermek o yüzden. Düz bir hizmet almak isteyen kişiler ile de, yine ön bir tanışmadan sonra ihtiyacı olan hizmetleri kendilerine sunabiliyorum.

 

Çok kısa bir süredir de Yonca Evcimik web TV’de ‘Dolly ile Burçlar ve Stilleri’ adlı programı hazırlayıp sunuyorum.

 

Sana neler ilham veriyor? Neler mutluluk veriyor?

Bana aslında hayatın kendisi ilham veriyor. Doğa, renkler, insanlar, çocuklar, yaşadıklarım. Her sabah uyandığım zaman nefes alarak sağlıklı bir şekilde uyanmak zaten mutluluk veren bir şey ama sevdiklerimle olmak, ruhumu keşfetmek, insanlarla paylaşmak, mizah, stil, hobilerim yani kısacası hayatım bana mutluluk veriyor.

Yalan söylemeyeyim bazen vermediğini düşündüğüm zamanlar olmuyor mu oluyor ama sonrasında Allah’ın nimetlerini ve merhametini hatırlayıp kendime kızıyorum. (Sonuçta bizde insanız)

 

Bugüne kadar hayatında seni en çok etkileyen insanlar kimler oldu?

İnsanlar ilk olarak ailesini tanıdığı için bence öncelikle aileden çok etkileniyorlar. Ailemde de beni en çok etkileyen kişilerden biri babaannem Doreta Karlıyol oldu. Tarzı, stili, gustosu, hayata bakışı, bilgisi, mizah anlayışı, kendine münhasır karakter özellikleri ve çizgi dışı hareketleri ile bana ilham olmakla kalmadı, karakter ve yapı özelliklerini de verdi diyelim.

Aslında her dönem geliştikçe etkilendiğim insanlar da farklılaşabiliyor. Beni en çok etkileyen insanlardan biri de eşim Ömer’dir. Hayattaki güçlü duruşu, her insana nazik ve sevgi dolu yaklaşması; insana insan olduğu için saygı göstermesi, yaratıcılığı, ruhu… Açıkçası onunla aynı evde yaşamak bana her gün bir şey öğretir ve ilham olur diyebilirim. Allah onu benim karşıma çıkardığı için her gün şükrediyorum. Ve ruh eşim olduğuna inanıyorum.

Beni bir de yokluktan zorluktan geçerek bir şeyler yaratmış başarıya ulaşmış insanlar etkiler. Örneğin, önemli ve değerli bir kabalist olan Rav Ashlag, 13 sene mağarada Zohar kitabını yazmak için toprağa gömülü olarak yaşayan çok değerli bir kabalist Rabbi Şimon Bar Yohay. Ama gün gelir bir çocuğun sıcaklığı, bir arkadaşımın sözü, gün gelir kedimin bir bakışı da beni çok etkileyebilir.

 

Eğer İstanbul’da yaşamıyor olsaydın, hangi şehirde yaşamak isterdin, neden?

İstanbul’a aşığım o yüzden hep kendime “Allah beni başka bir yerde yaşamaya muhtaç etmesin” derim. Ama İstanbul’da yaşarken başka şehirde de yaşama şansım da olsa herhalde bu şehir Barselona veya New York olurdu.

 

Hayatının filmi/ kitabı?

Hayatımın filmi ‘Grease’. Annem ile babam balayında, uçağı kaçırmak pahasına bile olsa filmi seyretmek istemiş. Sanırım onların heyecanı ve enerjisi bana yansıdı; benim için önemi ve değeri çok büyük bir filmdir.

İnsanların isimlerinin enerjilerinin hayatlarını çok etkilediğini düşünüyorum. Annem ile babam ben doğmadan evvel ‘Hello Dolly’ müzikalini izlemiş ve çok beğenmiş. “Kızımız olur ise adını Dolly koyalım” demişler ve sanırım o yüzden aynı müzikal gibi renkli, neşeli, eğlenceli ama aynı zamanda inişli çıkışlı bir yaşamım var. O yüzden bu müzikal de, hayatımın müzikalidir. Bana ilham olan çok kitap var aslında. Babam çok kitap okuyan biridir o yüzden kendimi bildim bileli okurum. Yehuda Berg ‘Satan’ın Otobiyografisi’,

Agatha Christie serileri de çocukken ufkumu açan kitaplardı.

www.lapetitedolly.com


[email protected]